30 Ekim 2020 Cuma
Yahudi ve hristiyanları dost edinebilir miyiz? Maide 51 ve Mümtehine 8-9
Maide 51 üzerinde uzun zamandır süregelen tartışmadan bahsetmek istiyorum..Müslümanlar olarak Yahudi ve hristiyanları dost edinebilir miyiz?
İddia edildiği gibi ''Yahudi ve hristiyanları dost edinmeyin'' demez ayet. Öyle olsaydı hiçbir farklı din mensubuyla kişisel olarak olumlu veya dostça diyaloglar kurmamamız gerekirdi ve bir de (60/8-9)'la da çelişirdi. Ayette dost değil "veli" edinmeyin der (5:51). bu kelimeyi de "dost" kelimesi tam olarak karşılamıyor. hatalı veya eksik çeviri diyelim. Daha çok "koruyucu, gözetici, sığınılacak liman" anlamındadır veli. zaten dilimize de öyle geçmiştir. mesela okulda: "bu çocuğun velisi kim..ya da velin gelsin" demek gibi... Bir detay daha; ayette “yahudiler ve hristiyanlar” derken başında "el" takısı vardır (El Yahuda ve En Nasara) ki “el” takısı ingilizcedeki “the” ile aynı kullanıma sahiptir; yani önüne geldiği şeyi spesifike eder. Yani “o yahudileri ve o hristiyanları" veli edinmeyin’ anlamına gelir. Onlar derken de kimleri kastettiğini de Mümtehine 8-9, Ankebut 46, Tevbe 36, Tevbe 13, Bakara 190, Hac 39 gibi ayetlerde belirtilmiştir. Onların hepsi değil, onların arasından bize saldırganca tavırlar gösteren, savaş açan, yurdumuzdan çıkartan/çıkartmaya çalışan ve çıkartılmamıza yardım edenlerdir. Yani hepsini değil, sadece zalim olanlarıyla. Zaten bu takıyla kastedilenlerin kimler olduğunu hemen ardındaki ayetten de (5:52) anlarız. Burda bahsedilen yahudi ve hristitanların, Müslümanlara düşmanlık besleyenleri, savaş açanlar veya tehlike içerenleri olduğu görülür. Ayetleri beraber okuduğumuzda; Müslümanlardan bir kesimin onlara sığındığını; ALLAH’ın da zalimlere sığınan bu kişileri uyardığını görürüz:
KURAN 5/51(Maide 51): “Ey İnananlar; Yahudi ve Hristiyanlar(ın arasından size savaş açanları/saldırganlık yapanları/tuzak kuranları/tuzak kuranlara yardım edenleri) kendinize veli edinmeyin. Onlar, birbirlerinin velileridir(koruyucu/kollayıcılarıdır). Sizden kim onları kendisine veli edinirse, o da onlardandır. Şüphesiz ALLAH, zalim bir toplumu doğru yola iletmez."
KURAN 5/52(Maide 52): “Kalplerinde hastalık bulunanların, "Başımıza bir bela gelmesinden korkuyoruz," diyerek onların arasında dolanıp durduklarını göreceksin. Olur ki ALLAH , zaferi veya kendi tarafından bir emri getirir de, içlerinde gizledikleri düşüncelerinden dolayı pişman olurlar."
Kuran okurken en önemli şey ayetleri öncesi ve sonrasıyla beraber okumaktır. Ayetlerin işimize geldiği kısımlarını cımbızlayıp da ALLAH’a söylemediği şeyleri söyletmeye çalışmak yapılabilecek en büyük yanlışlardan biridir...
Barış Üzerinize Olsun..
29 Temmuz 2020 Çarşamba
İnanmak Ne Demektir? Düşünmeyi Düşünemeyen Filozof..
Sevgili düşünmeyi düşünemeyen filozofumuz yine yüksek perdeden şöyle gürültüler mırıldanmış;
''• tanrı vardır veya yoktur demek için düşünmeye gerek yoktur.
• tanrı vardır veya yoktur dedikten sonra da düşünmeye gerek yoktur.
• tanrı varsa düşünmeye gerek yoktur, yoksa yine düşünmeye gerek yoktur.
çünkü inanıp inanmamanın düşünüp düşünmemekle bir ilgisi yoktur.''
Dücane Cündioğlu

Kendisine cevap olarak şunları yazdım:
Tamamiyle saçmaladınız. Hayatı bu konuda düşünüp sonuca ulaşamamakla geçen savrulmuş biri olarak; “eeeh madem bulamadım, en iyisi düşünmeyeyim” mi dediniz? Primitif bir yaklaşım(sızlık). Herşeyi kökten değiştirebilecek bi mesele bu. İnsan sonsuz yaşam ihtimaline kayıtsız kalamaz.
Bu yanılgı ve savrulma; toplumun, “İnanmak” kelimesine yüklediği geleneksel yanlış anlam yüzünden. Toplum; ‘inanmak = zannetmek’ olarak algılar. Oysa Kuran’a göre “İnanmak”; zannın tersi olan, üzerinde düşünülmüş bilgiye, objektif ve kesin delillere dayalı güven duygusu demektir.
KURAN 8:22 (Enfal 22): “ALLAH katında, yaratıkların en kötüsü; düşünmeyen/akıllarını kullanmayan sağır ve dilsizlerdir.”
KURAN 10:100 (Yunus 100)’den: “O, akıllarını kullanmayanları pisliğe/rezilliğe mahkum eder.”
KURAN 37:155 (Saffat 155): “Hiç düşünmüyor musunuz?”
KURAN 54:17 (Kamer 17): “Andolsun ki biz, Kuran'ı düşünülüp öğüt alınması için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?”
KURAN 54:22 (Kamer 22): “Andolsun biz Kur'an'ı düşünülüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?”
KURAN 6/116 (Enam 116): "Yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni ALLAH'ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece tahminde bulunup saçmalıyorlar."
KURAN 53/28 (Necm 28): "Halbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zanna uyuyorlar. Şüphesiz zan, hakikat namına hiçbir şey ifade etmez."
KURAN 17:36 (İsra 36): “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.”
KURAN 2/111 (Bakara 211)’den: "De ki: 'Doğru sözlüler iseniz delilinizi getirin.' "
KURAN 28/75 (Kasas 75): "Her toplumdan bir tanık çıkarır ve 'Kesin delilinizi ortaya koyun' deriz. O zaman, gerçeğin ALLAH'a ait olduğunu, uydurduklarının kendilerini bırakıp kaçtığını anlarlar."
Barış Üzerinize olsun...
Emre Baransel
AYASOFYA PAPAZI
Heryerde servis edilen Ayasofya’nın kılıçla açıldığı hutbedeki şu meşhur fotoğraf..

Siz bu fotoğrafta ne görüyorsunuz bilemem ama ben apaçık Hristiyan Haçı tutmuş bir rahip görüyorum. Bunu ilk farkettiğimde kendi kendime “saçmalama oğlum, girme böyle komplo teorilerine” dedim ama adamın yazdığı kitapları google’da araştırdığımda gerçekten de haklı olabileceğimi delilleriyle görmüş oldum.

Elbette bir insanın bir din hakkında bir kitap yazması o insanın o dine mensup olduğunu göstermez ama sürekli aynı din hakkında yazıyorsa artık buna tebliğ denmez mi?

İnsanlar genelde; bırakın kitap araştırmayı, böyle atanmışların isimlerini bile bilmezler.

Ama gerçek aslında apaçık ortadadır..Sadece bakmamız gerekir..

Dahası kendisi ayrıca FETÖ; yani ''Fetullahçı Terör Örgütü'' ile ilişkili olan KADİP/Kültürlerarası Diyalog Platformu'nda yönetim kurulu üyeliği yapmıştır. Bununla beraber ''FETÖ'' davaları kapsamında kapatılan ''Kimse Yok Mu Derneği''nin toplantılarına da katılmıştır. Şimdi noktaları birleştirin...

Tüm dünyanın izlediği sembolik bir Kilise, Kuran’ın “Dinde Zorlama Yoktur(2:256)” ilkesi apaçık bir şekilde çiğnenerek Cami’ye dönüştürülüyor. Ve bu yapılırken; isminin anlamı Barış(İslam) olan ve inanırlarına ALLAH tarafından verilen sıfat bile; Türkçe Barışçılar/Teslim olanlar (Müslümanlar) olan bu mukaddes dinin kuralları; adamın elinde Savaşın kadim simgesiyle çiğneniyor..Burda apaçık bir mesaj var bence. Emrinde olduğu Hristiyan Para Babalarına; “Bakın tam da istediğiniz gibi; Barış Dinini Savaş Dini gibi gösteriyorum.” mesajını elinde kılıç görünümlü Haç’ı tutarak veriyor..

Bu manipülasyon ve subliminal beyin hack’leme sistemi her ülkede sistemli bir şekilde, o ülkenin içinde bulunduğu şartlara ve ülke içinde satın alınanların potansiyellerine göre farklı yapılıyor. Suriye’de, Irak’ta Deaş şeklinde çıkar karşınıza, Afrika’da Boko Haram, Türkiye gibi sözde laik bir ülkede de böyle subliminal olarak..Müslüman ülkelerde başat Din adamları tutularak ALLAH’ın kitabının yanına (çoğu Yahudilerin hurafe kaynağı Talmud'dan devşirilen) binlerce hurafeyi; 'Hadis Kitapları' adı altında Dine sokuşturup, doğudaki halkları; hurafelerden oluşturdukları, İslam’la ve O’nun tek kaynağı olan Kuran’la alakasız, uydurulmuş bir Din anlayışıyla zihnen çürütürler, daha sonra da bombalayıp eğitimsiz, ailesiz, evsiz, savaşın ortasında aç bırakarak fiziken çürütürler, batıdaki halklara da bunları gösterip, ''işte bunlar böyle!'' diyerek savaşı körükleyip, keselerini doldururlar ve her ülkeye de silah satar karşılığında petrol, doğalgaz ve her türlü doğal kaynağı alırlar..Anlayacağınız Büyük Orta Doğu Projesi bu tarz kuklalar eliyle gerçekeşmeye tüm hızıyla devam ediyor..

Oysa ALLAH'ın kitabı O'nu anlayarak okuyanlar için apaçıktır ve Kuran'daki Barışçılık ve Sadece Savunma Savaşı Prensibi en temel ilkelerden biridir ki dinin adı bile BARIŞ olmuştur:
KURAN 2/208(Bakara 208): ‘’Ey inanıp güvenenler! Hepiniz birden ‘Barışa girin!’ Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.’’
KURAN 2/208(Bakara 208): ‘’Ey iman edenler! Hepiniz birden barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.’’
KURAN 10/25 (Yunus 25): ‘’ALLAH barış yurduna çağırır ve dileyeni dosdoğru bir yola yöneltmektedir.’’
KURAN 8/61 (Enfal 61): ‘’Eğer onlar barıştan yana olurlarsa, sen de barıştan yana ol! Ve ALLAH’a güven. Çünkü O, gerçekten her şeyi işiten, her şeyin aslını bilendir.’’
KURAN 5/32 (Maide 32)’den: ‘’Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkartmaya karşılık olmaksızın, haksız yere bir cana kıyarsa, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir can kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur.’’
KURAN 2/256 (Bakara 256): ''Dinde zorlama yoktur. Artık doğru, yanlıştan ayrılmıştır. O halde tağutu/insanı ALLAH'tan uzaklaştıran her şeyi inkâr edip ALLAH'a inananlar, hiçbir zaman kopmayacak en sağlam kulpa tutunmuşlardır. Zira, ALLAH her şeyi işitendir; her şeyi bilendir.''
KURAN 88/21-22 (Gaşiye 21-22): ''Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin. Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin.''
KURAN 60/8-9 (Mümtehine 8-9): ''ALLAH, din uğrunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara adaletli davranmanızı yasaklamaz. ALLAH adaletli davrananları sever. Ancak ALLAH, sadece, sizinle din uğrunda savaşan, sizi yurdunuzdan çıkaran ve çıkarılmanıza yardım eden kimselerle dost olmanızı yasaklar. Onları dost edinenler zalimlerdir.''
KURAN 22/39 (Hacc 39): ‘’Kendilerine savaş açılan müminlere, zulme uğramaları yüzünden, savaş izni verildi. Hiç şüphe yok ki ALLAH, onlara yardım edecek güce sahiptir.’’
Bu ayet de yine geniş zaman kalıbındadır ve bir savaşın oluşabilmesi için hangi şartlar gereklidir açıkça ortaya döker:
KURAN 2/190 (Bakara 190): ''Size karşı savaş açanlarla siz de ALLAH yolunda savaşın, fakat haddi/sınırı aşmayın/saldırganlık yapmayın! ALLAH haddi aşanları/saldırganlık yapanları sevmez.''
Kimlerle savaşmamızı söylüyor? BİZE KARŞI SAVAŞ AÇANLARLA..Yani durup dururken değil, ancak karşı taraf bize saldıracak, yani savaş açacak ki biz o zaman savaşabiliriz..Ve sonra haddi aşmamamız gerektiğinden bahsediyor. Peki had ne? Bize karşı savaş açanlarla savaşmak. Savaş açmayanlarla savaşırsan ALLAH'ın sınırlarını aşmış ve saldırganlığı yapan sen olmuş olursun.
KURAN 4/75 (Nisa 75): ''Size ne oldu ki 'Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden kurtar, bize sahip çık, bize yardım et,' diye feryad eden ezilmiş erkekler, kadınlar ve çocuklara rağmen hala ALLAH yolunda savaşmıyorsunuz?''
Bu ayette ise zulüm gören masum insanların kurtarılmasının söz konusu olduğu açıktır. Yani bir Müslüman (ALLAH’a teslim olan barışçı kişi) aslında çocukluğumuzda izlediğimiz süper kahramanlar gibi olmalıdır. Yani iyiliğin yanında, kötüiüğün karşısında…İyilik yapan ve yayan, yaptığı işi en iyi şekilde yapmaya çalışan, kendisine saldırılmadıkça savaşmayan, zulüm gören masum insanların koruyucusu ve zulmedenlerin düşmanı, iyiliklerin, erdemlerin, adaletin, eşitliğin ve özgürlüğün savunucusu…
KURAN 67/2 (Mülk 2): ‘’Hanginizin daha güzel işler yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, Üstündür, Bağışlayandır.’’
KURAN 2/148 (Bakara 148): ‘’Herkesin yöneldiği bir yönü/gayesi/hedefi vardır. Siz; ’iyilikte’ birbirinizle yarışın! Nerede olursanız olun, ALLAH sizi bir araya getirir. Şüphesiz ALLAH’ın her şeye gücü yeter.’’
SELAMLAR...Barış üzerinize olsun...

Siz bu fotoğrafta ne görüyorsunuz bilemem ama ben apaçık Hristiyan Haçı tutmuş bir rahip görüyorum. Bunu ilk farkettiğimde kendi kendime “saçmalama oğlum, girme böyle komplo teorilerine” dedim ama adamın yazdığı kitapları google’da araştırdığımda gerçekten de haklı olabileceğimi delilleriyle görmüş oldum.

Elbette bir insanın bir din hakkında bir kitap yazması o insanın o dine mensup olduğunu göstermez ama sürekli aynı din hakkında yazıyorsa artık buna tebliğ denmez mi?

İnsanlar genelde; bırakın kitap araştırmayı, böyle atanmışların isimlerini bile bilmezler.

Ama gerçek aslında apaçık ortadadır..Sadece bakmamız gerekir..

Dahası kendisi ayrıca FETÖ; yani ''Fetullahçı Terör Örgütü'' ile ilişkili olan KADİP/Kültürlerarası Diyalog Platformu'nda yönetim kurulu üyeliği yapmıştır. Bununla beraber ''FETÖ'' davaları kapsamında kapatılan ''Kimse Yok Mu Derneği''nin toplantılarına da katılmıştır. Şimdi noktaları birleştirin...

Tüm dünyanın izlediği sembolik bir Kilise, Kuran’ın “Dinde Zorlama Yoktur(2:256)” ilkesi apaçık bir şekilde çiğnenerek Cami’ye dönüştürülüyor. Ve bu yapılırken; isminin anlamı Barış(İslam) olan ve inanırlarına ALLAH tarafından verilen sıfat bile; Türkçe Barışçılar/Teslim olanlar (Müslümanlar) olan bu mukaddes dinin kuralları; adamın elinde Savaşın kadim simgesiyle çiğneniyor..Burda apaçık bir mesaj var bence. Emrinde olduğu Hristiyan Para Babalarına; “Bakın tam da istediğiniz gibi; Barış Dinini Savaş Dini gibi gösteriyorum.” mesajını elinde kılıç görünümlü Haç’ı tutarak veriyor..

Bu manipülasyon ve subliminal beyin hack’leme sistemi her ülkede sistemli bir şekilde, o ülkenin içinde bulunduğu şartlara ve ülke içinde satın alınanların potansiyellerine göre farklı yapılıyor. Suriye’de, Irak’ta Deaş şeklinde çıkar karşınıza, Afrika’da Boko Haram, Türkiye gibi sözde laik bir ülkede de böyle subliminal olarak..Müslüman ülkelerde başat Din adamları tutularak ALLAH’ın kitabının yanına (çoğu Yahudilerin hurafe kaynağı Talmud'dan devşirilen) binlerce hurafeyi; 'Hadis Kitapları' adı altında Dine sokuşturup, doğudaki halkları; hurafelerden oluşturdukları, İslam’la ve O’nun tek kaynağı olan Kuran’la alakasız, uydurulmuş bir Din anlayışıyla zihnen çürütürler, daha sonra da bombalayıp eğitimsiz, ailesiz, evsiz, savaşın ortasında aç bırakarak fiziken çürütürler, batıdaki halklara da bunları gösterip, ''işte bunlar böyle!'' diyerek savaşı körükleyip, keselerini doldururlar ve her ülkeye de silah satar karşılığında petrol, doğalgaz ve her türlü doğal kaynağı alırlar..Anlayacağınız Büyük Orta Doğu Projesi bu tarz kuklalar eliyle gerçekeşmeye tüm hızıyla devam ediyor..

Oysa ALLAH'ın kitabı O'nu anlayarak okuyanlar için apaçıktır ve Kuran'daki Barışçılık ve Sadece Savunma Savaşı Prensibi en temel ilkelerden biridir ki dinin adı bile BARIŞ olmuştur:
KURAN 2/208(Bakara 208): ‘’Ey inanıp güvenenler! Hepiniz birden ‘Barışa girin!’ Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.’’
KURAN 2/208(Bakara 208): ‘’Ey iman edenler! Hepiniz birden barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.’’
KURAN 10/25 (Yunus 25): ‘’ALLAH barış yurduna çağırır ve dileyeni dosdoğru bir yola yöneltmektedir.’’
KURAN 8/61 (Enfal 61): ‘’Eğer onlar barıştan yana olurlarsa, sen de barıştan yana ol! Ve ALLAH’a güven. Çünkü O, gerçekten her şeyi işiten, her şeyin aslını bilendir.’’
KURAN 5/32 (Maide 32)’den: ‘’Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkartmaya karşılık olmaksızın, haksız yere bir cana kıyarsa, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir can kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur.’’
KURAN 2/256 (Bakara 256): ''Dinde zorlama yoktur. Artık doğru, yanlıştan ayrılmıştır. O halde tağutu/insanı ALLAH'tan uzaklaştıran her şeyi inkâr edip ALLAH'a inananlar, hiçbir zaman kopmayacak en sağlam kulpa tutunmuşlardır. Zira, ALLAH her şeyi işitendir; her şeyi bilendir.''
KURAN 88/21-22 (Gaşiye 21-22): ''Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin. Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin.''
KURAN 60/8-9 (Mümtehine 8-9): ''ALLAH, din uğrunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara adaletli davranmanızı yasaklamaz. ALLAH adaletli davrananları sever. Ancak ALLAH, sadece, sizinle din uğrunda savaşan, sizi yurdunuzdan çıkaran ve çıkarılmanıza yardım eden kimselerle dost olmanızı yasaklar. Onları dost edinenler zalimlerdir.''
KURAN 22/39 (Hacc 39): ‘’Kendilerine savaş açılan müminlere, zulme uğramaları yüzünden, savaş izni verildi. Hiç şüphe yok ki ALLAH, onlara yardım edecek güce sahiptir.’’
Bu ayet de yine geniş zaman kalıbındadır ve bir savaşın oluşabilmesi için hangi şartlar gereklidir açıkça ortaya döker:
KURAN 2/190 (Bakara 190): ''Size karşı savaş açanlarla siz de ALLAH yolunda savaşın, fakat haddi/sınırı aşmayın/saldırganlık yapmayın! ALLAH haddi aşanları/saldırganlık yapanları sevmez.''
Kimlerle savaşmamızı söylüyor? BİZE KARŞI SAVAŞ AÇANLARLA..Yani durup dururken değil, ancak karşı taraf bize saldıracak, yani savaş açacak ki biz o zaman savaşabiliriz..Ve sonra haddi aşmamamız gerektiğinden bahsediyor. Peki had ne? Bize karşı savaş açanlarla savaşmak. Savaş açmayanlarla savaşırsan ALLAH'ın sınırlarını aşmış ve saldırganlığı yapan sen olmuş olursun.
KURAN 4/75 (Nisa 75): ''Size ne oldu ki 'Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden kurtar, bize sahip çık, bize yardım et,' diye feryad eden ezilmiş erkekler, kadınlar ve çocuklara rağmen hala ALLAH yolunda savaşmıyorsunuz?''
Bu ayette ise zulüm gören masum insanların kurtarılmasının söz konusu olduğu açıktır. Yani bir Müslüman (ALLAH’a teslim olan barışçı kişi) aslında çocukluğumuzda izlediğimiz süper kahramanlar gibi olmalıdır. Yani iyiliğin yanında, kötüiüğün karşısında…İyilik yapan ve yayan, yaptığı işi en iyi şekilde yapmaya çalışan, kendisine saldırılmadıkça savaşmayan, zulüm gören masum insanların koruyucusu ve zulmedenlerin düşmanı, iyiliklerin, erdemlerin, adaletin, eşitliğin ve özgürlüğün savunucusu…
KURAN 67/2 (Mülk 2): ‘’Hanginizin daha güzel işler yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, Üstündür, Bağışlayandır.’’
KURAN 2/148 (Bakara 148): ‘’Herkesin yöneldiği bir yönü/gayesi/hedefi vardır. Siz; ’iyilikte’ birbirinizle yarışın! Nerede olursanız olun, ALLAH sizi bir araya getirir. Şüphesiz ALLAH’ın her şeye gücü yeter.’’
SELAMLAR...Barış üzerinize olsun...
11 Temmuz 2020 Cumartesi
Din ile Kandıran Aldatıcılar
KURAN 35:5 (FATIR 5): “Ey insanlar! İyi bilin ki ALLAH’ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcılar da sizi ALLAH ile kandırmasın..”

QURAN 35:5: ''O people, God's promise is the truth; therefore, do not be deceived by this worldly life, and do not let the deceivers deceive you by God.''

Tarih boyunca aldatıcılar hep oldu, hep de olacaktır..ALLAH’ın kendisi, sizi benimle kandırmasınlar diyor ama ALLAH’ın kitabını anladığı dilden okuyan pek olmadığı için, insanlar musiki gibi anlamadıkları dilden sayıklamaya ve o musikiyle adeta büyülenmeye alıştıkları için; içindeki mesaja ve gerçeğe algılarını kapatırlar. Daha doğrusu anlamadıkları bir dilden sayıklamaları onlara bu aldatıcı Firavunlar ve onların Haman’ları/sihirbazları/Din adamları tarafından muntazaman telkin edilip, kitabın mesajı; “Siz kimsiniz ki Tanrı’nın mesajını anlayacaksınız, siz en iyisi şarkı gibi anlamadığınız bir dilde mırıldanıp durun, dini size biz anlatırız!” denilerek, ya da “Abdestsiz dokunmayın, okumayın günah! Siz en iyisi duvarınıza asın, öpüp rafın en üstüne kaldırın! Ama sakın anladığınız dilden okumayın!” benzeri binlerce hurafe üretip, insanları ALLAH’ın mesajından uzaklaştırır, ALLAH’ın elçilerine de nice iftiralar atarak atfettikleri ve çoğu da Yahudiliğin hurafelerinden devşirilen Hadis kitaplarını insanlara din diye anlatarak beyinleri manüpüle edip halkı sürüleştirip kolayca yönetirler..Böylece meydanlarda Kuran/İncil/Tevrat sallarlar ama içlerindeki mesajları gizlerler..Yani Kuran’ı Kuran’la, İncil’i İncil’le, Tevrat’ı Tevrat’la gizlerler..Kısaca;mushaf sallayıp içindeki mesajı örterler..Oysa ALLAH şöyle
KURAN 54/17 (Kamer 17): ‘’Andolsun biz, Kuran’ı düşünülüp öğüt alınması için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?’’
KURAN 54/32 (Kamer 32): ‘’Andolsun ki Kuran'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık. Öyleyse, yok mudur ondan ders almak isteyen?’’
QURAN 54:17: ''We made the Quran easy to learn. Do any of you wish to learn?''
QURAN 54:32: ''We made the Quran easy to learn. Do any of you wish to learn?''
Demem o ki; anlayın artık bütün bu aldatıcılar; aynı merkezden yönetilirler: “İLLUMİNATİ.” Şimdi bütün bunları zihninizde birleştirin ve kendinize lütfen şu soruyu sorun; Yarın Amerika ve Avrupa’da mevcut Cami’ler Kilise’ye çevrilse ya da daha ötesi İsrail kalkıp Mescid-i Aksa’yı Havra’ya çevirse onlara ne söyleyebiliriz? İnsanlara haklılığımızı nasıl ispatlayabiliriz. İşte Ayasofya’nın son durumu; sömürgeci batı dünyasına karşı bizim en önemli silahımız olan “HAKLILIĞIMIZI” elimizden alıyor...ALLAH hiçbir ayetinde “Kilise’yi Cami’ye çevirin” demez, aksine “Dinde zorlama yoktur.” der. (Bakara 256)
QURAN 2:256: “There is no compulsion in the religion/system; the proper way has been made clear from the wrong way. Whoever rejects the transgressors, and acknowledges God, has grasped the firm branch that will never break. God is Hearer, Knower.”
Barış üzerinize olsun...
15 Haziran 2020 Pazartesi
Kandaki Kreatin Kinaz Değeri ve Fitness!

E-Nabız’daki eski kan testlerimi incelerken birşey dikkatimi çekti. Kreatin kinaz değerim normalin yaklaşık 7-8 katı üzerinde..Fitness’ın herhangi bir dalıyla ilgileniyorsanız; Bodybuilding, Crossfit, Powerlifting, Street workout, Calisthenics vb..; yani az ya da çok bir şekilde ağırlık kaldırmakla ilgiliyseniz, benim gibi demir indirip kaldırmaya bağımlıysanız Kreatin Kinaz değerinizin normalin çok üstünde olması normal olabilir.

Zira kreatin kinaz vücuttaki kas hasarını gösteren değerdir. Zaten ağırlık kaldırırken de yaptığımız tam olarak bu! Önce antrenman yapıp kaslarımıza hasar verir, ardından da gerektiği kadar protein, temiz karbonhidrat ve sağlıklı yağları, lif ve vitaminleri alıp, en az 8 saat uyumaya çalışarak(ki bu aralar bu pek mümkün değil) onları tekrar ve daha iyi bir şekilde onarıp geliştiririz. O yüzden ağırlık kaldırmayla ilgili bir spor yapıyorsanız kreatin kinaz değerinizin yüksek çıkması olası ve bu gayet normal bir durum olabilir..Yani korkacak birşey olmayabilir.

Yine de kreatin kinaz bazen kalp ve beyinde de hasarlara işaret ediyor olabileceğinden bu açılardan da değerlendirilmesi gerekebilir..O yüzden ağırlık kaldırmayla ilgili bir spor yapıyorsanız bunu doktorunuza mutlaka bildirin ki başka bir sorunla karışmasın. Herkese iyi antrenmanlar!

#naturelfitness #emrebaransell #offsystem
7 Haziran 2020 Pazar
KURAN’A GÖRE SALAT RİTÜELİ...

Selamlar;
Bir arkadaş sormuş..Madem din sadece ALLAH’ın mesajından ibaret, mezhepler uydurma, hadis kitapları da din değil, öyleyse söyle bakalım Kuran’da namaz kaç vakit? Veya rakı bira vs. İçkilerin haram olduğunu nerden biliyosun kaç rekat namaz kılıyosun namazda hangi sureleri okuyacağını nerden biliyosun!?
KURAN’ı 1 kere bile anladığı dilden baştan sona okumamış, böyle olmasına rağmen okumadığı bir kitaba inandığını iddia edip gerçekliğine şahitlik ederek ne kadar dürüst olduğunu kendi kendine sorgulamasını salık verip sorularına cevap vermeye geçelim..
Öncelikle 1. sorusunun cevabı; İçkinin haram olması: 5:90 (Maide 90)‘da açıkça belirtilir..
2. sorusuna gelirsek; Namaz farsça bir kelimedir. Kuran’da geçmez. ALLAH o eyleme 'Salat' der. Salat zamanları da 11:114 (Hud 114)’de belirtilir. Ve salat bugün gerçekleştir(eme)diğiniz gibi bir eylem değildir. ALLAH rekat mekat diye saçma bir terim belirlememiştir, bunu sonradan insanlar uydurmuşlar. İçinden ne kadar geliyorsa o kadar gerçekleştirirsin. Ayrıca ALLAH; “Salat esnasında şu sureyi okuyun bu sureyi okuyun” da demez. Hele “İndirdiğim sureleri anlamadığınız bir dilden sayıklayın” hiç demez. ALLAH, mesajını okunsun, anlaşılsın ve hayata uygulansın diye yollamıştır..Hatta bunun için mesajını kolaylaştırmıştır:
KURAN 54/17 (Kamer 17): ‘’Andolsun biz, Kuran’ı düşünülüp öğüt alınması için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?’’
KURAN 54/32 (Kamer 32): ‘’Andolsun ki Kuran'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık. Öyleyse, yok mudur ondan ders almak isteyen?’’
Benim Kuran’da gördüğüm ve bugün adına namaz dedikleri ama aslında yanlış gerçekleştirdikleri salat’ın; destek/yardımlaşma/yönelim/dua anlamları olduğu gibi; dua anlamının kapsadığı Rabbimizle fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak bir bağ ve iletişim kurma; yani ritüel olarak tanımı da mevcut..Yani Salatın gerçekleştirilmesi(Namazın Kılınması) ritüelinin şartları Kuran’da açık..
Kuran’a Göre Salat Ritüeli:
1- ALLAH’ın anılıp Dua edilmesi = 7:55 (Araf 55)
Salat (Namaz) Evreni ve seni yaratan Rabbinle fiziksel, zihinsel ve ruhsal iletişim kurma biçimidir. Dua ve dileklerimizi; onlara cevap verebilecek olan tek makama; Evrenin Yaatıcısı'na aracısız bir şekilde sunabiliriz. Zihinsel teslimiyet için “İletişim” anladığın dilden yapılır. ALLAH Türkçe bilmiyor mu da geleneksel şekilde namaz kılanlar daha kendilerinin bile anlamadıkları bir dilde Rablerine seslenmeye çalışıyorlar? Ayette sarhoşken bile ne dediğinizi bilinceye salata (namaza) yaklaşmayın diyor ama insanlar sarhoş bile olmadıkları halde ne dediklerini bilmeden ALLAH ile iletişim kurmaya çalışıyorlar..
2- Salatta Secde, Rüku, Kıyam = 3:43 (Ali İmran 43) ve 22:26 (Hac 26) ve daha bir çok ayet...
Kuran’da Secde, Rüku, Kıyam edilmesi gerektiği gibi fiziksel hareketlerle teslimiyetin göstergesi emredilir. Ama Bunları bilmem kaç kez yapın vb diye bir şart yoktur. Yani rekat dedikleri şey bildirilmemiştir.
3- Salat esnasında ses seviysesi = 17:110 (İsra 110)
(Bu fiziksel teslimiyet esnasında Sesinin ne çok yüksek, ne de çok alçak olmaması; orta bir yol tutulması gerekir.)
4- Salatı anladığın dilden gerçekleştirmek / Salat esnasında ne dediğini bilmek = 4:43 (Nisa 43)
Bu fiziksel teslimiyet esnasında Rabbine anladığın dilden şükrünü ve duanı ederek ruhsal teslimiyetini de sağlarsın. İstersen bu dua kendi içinden gelen dualar olabileceği gibi, Kuran’daki Rabbe sesleniş ve dua örneklerinden de olabilir. Ama mutlaka anladığın dilden olacak.
5- Salat öncesi temizlik = 5:6 (Maide 6)
Salat(Namaz)’ı gerçekleştirmeden önce bir temizlik yapman gerekir. O da yine Kuran’da abdest ayetlerinde bildirilir. Öyle her uzvunu 3 kez yıka, yok yıkarken şu duayı bu duayı et, yok osurursan abdestin bozulur gibi şeyler yoktur. Basit bir şekilde Elini yüzünü yıkayıp kafaya ve ayaklara da mesh edildi mi/kirlilerle onlar da yıkandı mı abdest(salat temizlenmesi) tamamlanmış olur. Bozan şeyler de büyük küçük tuvalet ve cinsel ilişki sıvısılarıdır.
6- Güneşin Konumlarına Göre Salat zamanları 11:114 (Hud 114)
Güneşin konumlarına göre salat zamanları belirlenir ki bu da yine Kuran ayetiyledir.
Bunlar Kuran’da açık..Yani salatın diğer anlamları da baki kalmak üzre ritüel anlamında salat da mevcut ve gerçekleştirilmeli. Olay bugün yanlış gerçekleştiriliyor olması...
Özetlersek;
- Salat öncesi temizlik = 5:6 (Maide 6)
- Salat esnasında ses seviysesi = 17:110 (İsra 110)
- ALLAH’ın anılıp Dua edilmesi = 7:55 (Araf 55)
- Salatı anladığın dilden gerçekleştirmek / Salat esnasında ne dediğini bilmek = 4:43 (Nisa 43)
- Salatta Secde, Rüku, Kıyam = 3:43 (Ali İmran 43) ve 22:26 (Hac 26) ve daha bir çok ayet
- Güneşin Konumlarına Göre Salat zamanları 11:114 (Hud 114)
Ayetleri açıp kontrol etmek de bir zahmet bu yazıyı okuyanlara düşsün artık..
Ayrıca mezhepler konusu da açılmışken belirtmekte fayda var.
Siz dini manada ALLAH’ın verdiği isim olan “Müslüman” yani ALLAH’a teslim olan barışçı” ismini yetersiz bularak, o ismin yanına kendinize ek bir isim seçtiğiniz anda ALLAH’ın nezdinde O’nun dininin bölücüsü olmuş olursunuz. ALLAH mezhepleşmeyi kesinlikle kabul etmez, bu ayetlerle sabittir, ve her mezhepcinin de aynen sizin yukarda yaptığınız gibi kendi mezhebini övdüğünü haber verir:
Mezhep meselesine gelirsek;
KURAN 6/159 (Enam 159): ''Dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ALLAH'a kalmıştır. ALLAH onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir.''
KURAN 30/32 (Rum 32): ‘’Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.’’
KURAN 41/33 (Fussilet 33): ''ALLAH'a çağırıp/yakarıp hayra ve barışa yönelik iş yapan ve "Ben, Müslümanlardanım/ALLAH'a teslim olanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır?!''
KURAN 22/78(Hacc 78)'den: ''Elçinin size tanık olması, sizin de insanlara tanık olmanız için, sizi, daha önce de şimdi de 'müslümanlar = teslim olanlar' olarak adlandıran O'dur.''
KURAN 3/103 (Ali İmran 103): ‘’Hep birlikte ALLAH’ın ipine (Kuran’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. ALLAH’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte ALLAH size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yolu bulasınız.’’
Yani ALLAH Sünni, Şii, Alevi, Vahabi, Selefi vb tarzı sözde mezhep, yol veya adına ne dersen de, bu isimleri ya da hanefi şafii maliki caferi vb gibi bunların alt kollarını asla kabul etmez ve bunların hepsini dini bölme girişimi olarak görür. Dini manada ALLAH’ın bize vermiş olduğu “Müslüman” yani Türkçesi; ALLAH’a teslim olan Barışçı” dışında başka hiçbir ismi kabul etmez. Yani bu tür mezhepler İslam’ın içinde farklı gruplar değil, İslam’a çeşitli hurafeler katılarak uydurulmuş başlı başına farklı birer dindirler. Bu hurafeler de genelde ALLAH’ın ayetlerini insanlardan gizlemek için İsrailiyattan alınmış uydurma hadisler yoluyla; yani ALLAH’a da elçisine de iftira atma yoluyla olur.
Umutmamalı ki hüküm sadece ALLAH’a aittir. Yani O’mun tüm insanlığa evrensel mesajı olan Kuran’a. O’nun ortağı yoktur. Zaten ALLAH dinini ta o günden tamamladığını söylemişse bu dine sonradan eklemeler; mezhep, icma, kıyas, hadis diye Kuran dışında ekstra hükümler/kurallar/yasaklar koymak, o dini ALLAH eksik yolladı da beşerler tamamlıyor diyerek, hem ALLAH’a eksiklik atfetmek, dolayısıyla O’na ortaklar uydurmam demektir. Dolayısıyla şu ayetleri/delilleri de hatırlatmak gerekir.
KURAN 7/3 (Araf 3): ‘’Rabbinizden size indirilene uyun. O'nu bırakıp da başka velilerin peşlerinden gitmeyin/ondan başkalarına uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!’’
KURAN 12:40 (Yusuf 40): "O'ndan başka taptıklarınız, sizin ve atalarınızın uydurduğu isimlerden ibarettir. ALLAH onlara her hangi bir güç vermemiştir. Hüküm, ancak ALLAH'ındır. Yalnızca kendisine kulluk etmenizi emretmiştir. Dosdoğru din işte budur. Lakin insanlarık çoğu bunu bilmez.”
KURAN 16/51 (Nahl 51): "ALLAH; 'İki ilah edinmeyin, O ancak tek ilahtır. Öyleyse yalnızca benden korkun' demiştir."
KURAN 39:45 (Zümer 45): ''ALLAH, tek olarak anıldığında, ahirete inanmayanların içlerini sıkıntı basar. Ama ALLAH'tan başkası anıldığı zaman hemen sevinir, mutluluk duyarlar.''
KURAN 12/106 (Yusuf 106): Onların da çoğu, ortak uydurmadan ALLAH'a inanmazlar. (ALLAH'a, O'na ait nitelikleri başkalarına yakıştırmaksızın iman etmezler.)
KURAN 10/18 (Yunus 18): ‘’ALLAH'ı bırakıp kendilerine bir zararı veya yararı olmayan şeylere ibadet ediyor ve: 'Bunlar ALLAH katında bizim şefaatçilerimizdir' diyorlar. De ki: 'Siz ALLAH'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi bildiriyorsunuz?' ALLAH onların uydurdukları ortaklarla alakasız ve yücedir.’’
KURAN 39/65 (Zümer 65): ‘’Sana ve senden öncekilere şöyle vahyedilmiştir: ortaklar uydurursan (ALLAH'a ait nitelikleri başka herhangi birine veya herhangi birşeye yakıştırırsan), kesinlikle tüm yaptıkların boşa gider ve kaybedenlerden olursun.’’
KURAN 4/48 (Nisa 48): ''Şüphesiz ALLAH, dilediği kimselerin daha hafif günahlarını bağışladığı halde, Kendisine ortaklar uydurulmasını asla bağışlamaz: zira ALLAH’a ortaklar uyduranlar, gerçekten korkunç bir günah işlemiş olurlar.''
Bu yazdıklarımı insanların anlayabilmeleri için akıllarını kalplerini açmaları gerekir:
KURAN 8/22 (Enfal 22): ‘’ALLAH’ın katında, yaratıkların en kötüsü, akıllarını kullanmayan sağır ve dilsizlerdir.’’
KURAN 10:100 (Yunus 100)’den: “O, akıllarını kullanmayanları pisliğe/rezilliğe mahkum eder.”
KURAN 37:155 (Saffat 155): “Hiç düşünmüyor musunuz?”
KURAN 13:28 (Rad 28): “Onlar ki inanırlar ve kalpleri ALLAH'ı anmakla huzur bulur. Bilesiniz ki, kalpler ALLAH'ı anmakla yatışır.”
Yine de çoğu gelenekçi putperest dinbazlar bu anlattıklarımı anlamamakta ısrarcı olacaklardır. Zira onlar 'Namaz' derken; uyduruk rivayetleri, atalarından öğrendikleri hurafeleri, anlamadıkları dilden leyla gibi sayıklamayı ve tevhide katılmış bir sürü şirk duasını kastederler. Zaten adı bile farklı ''Namaz''. ALLAH bu tarz tiplere şunu söylüyor ama bir türlü anlamıyorlar:
KURAN 2:170 (Bakara 170): “Onlara, "ALLAH'ın indirdiğine uyun," dense, "Hayır, biz atalarımızın izlediği yolu izleriz," derler. Peki, ataları bir şey düşünemeyen ve doğru yolu bulamıyan kimseler olsalar da mı?!
KURAN 2:171 (Bakara 171): “ALLAH'ın indirdiğine uyma çağrısına aldırış etmeyen inkarcıların durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar manen sağır, dilsiz ve kördürler. Bu sebepten dolayı da düşünmezler.”
Kuran ise namaz gibi sonradan uydurulmuş, anlamı yok edilmiş, içeriği yüzlerce kez bozulmuş birşeyden değil, arı duru bir ''Salat'' eyleminden bahsediyor. Biz de işte saçıyoruz uzaya tohumları rastgele..Faydalanan faydalanır, bize düşen bu : ] Sonuç olarak bizi ALLAH’ın mesajının gerçeklerini bildirmekten kimse alıkoyamayacaktır:
KURAN 15:94 (Hicr 94): “Öyleyse sana emredileni açıkça insanlara tebliğ et ve ortak koşanlara aldırış etme/onları kendi hallerine bırak/onlardan yüz çevir.”
Barış Üzerinize Olsun...
3 Haziran 2020 Çarşamba
Dücane Cündioğlu'nun ''Kur'an'ın Bilimsel Yorumlarının Eleştirisi'' isimli videosuna Eleştiri ve Kuran'dan Açık Delillerle Cevaplar

Dücane Cündioğlu'nun ''Kur'an'ın Bilimsel Yorumlarının Eleştirisi'' isimli aşağıda linkini verdiğim videosuna Eleştirilerimi ve Kuran'dan Açık Delillerle Cevaplarımı içeren yazıdır:
https://www.youtube.com/watch?v=9eHUFVQ42Kc
Dücane Cündioğlu’nun düşünme metodu enfestir. Ama o metodu gerçekleştirebilecek düşünsel kapasitesi, sandığı seviyede olmadığından, sürekli bir hatalı sonuçtan diğerine savrulup durur...Yanlış anlaşılmasın; bence çok önemli bir filozoftur. Hatta Türkiye seviyesinin çok çok üstündedir. Ben daha çok uluslararası seviyede ve zamanlar üstü felsefik bağlamda değerlendirdim kendisini. Ama işte eski yobazdan filozof olunca da çok da zorlamamak lazım, bu kadar oluyor demek ki, yine de tebrik etmeli : ] Bu arada diğer insanlara söylüyor ama asıl kendi bilinçaltı biraz Molla Kasım modunda...Sinan Canan'la olan videosunu izleyin, orda ''şu kelimenin şu anlamı var, bu anlamı var vb diyenlere ''Molla Kasım'lık yapıyorlar'' diyordu. Şimdi burda Molla Kasım kim? Bir düşünsün bakalım. Yok yunanca bilmeden felsefe olmazmış da, arapça bilmeden din olmazmış.. E bu zaten yıllardır mollalardan duyduğumuz ve din anlaşılmasın diye, sadece onlardan dinleyelim, Kuran'ı anladığımız dilden okumayalım diye uydurdukları bir zihin bariyeri sadece..Dücane Cündioğlu'nun burda yaptığı da bundan ibaret. Ayrıca ben merak ediyorum; Dücane Cündioğlu'nun hangi üniversiteden mezun olduğuna dair biyografisinde ve google'da hiçbir kaynakta bir bilgi bulamadım. Acaba kendisinin eğitim durumu nedir? Öyle ya bu kadar bilgiye önem veren biri en azından bir üniversite mezunu olmalı? Bilen var mı? Neyse, bu soru ekstradan bir dipnot olarak burda dursun ben konuya döneyim;
Dücane Cündioğlu'nun yıllardır anlamaya çalıştığı ve işin içinden bir türlü çıkamadığı; KURAN'I TEFSİR ETME YÖNTEMİ; şayet Kuran'ı samimi olarak anlamak için okusaydı kendisine de apaçık olabilirdi. Kuran'ı ALLAH'tan başka kimse tefsir edemez. Yani ne demek bu? ALLAH gelip bize ''bak burda şunu şunu dedim'' diyecek hali yok. Bu şu demek; ''AYETLER AYETLERİ AÇIKLAR...'' İşte yöntem bundan ibaret..Kuran’da ALLAH ayet kavramını “delil” manasında kullanır ve 2 çeşit ayeti (delili) olduğundan bahseder;
1- Yaratılmış ayetler: Yani evren/doğa ve o doğaya konulmuş yasalar. (Okyanuslar, ağaçlar, gezegenler, yıldızlar, canlılar, metaller, sıvı, katı, gaz biçimindeki tüm maddeler ve ışık gibi maddenin dönüşmüş halleri, ve tabi bunlara yerleştirilen yasalar; Kütle çekimi, merkezkaç kuvveti, gök cisimlerinin dönüşleri veya en basitinden; suyun 100 derecede kaynaması gibi),
2- İndirilmiş ayetler(Vahiy/mesaj; ve tabi konumuz bağlamında son mesaj olan Kuran)..Ayet kelimesini gerçek anlamıyla; yani “delil” manasında algılarsak çok büyük bir zihinsel algı açılımı yaşayabiliriz. Ve şayet bu 2 ayet grubu da; yani yaratılmış ve indirilmiş ayet grupları da; aynı Yaratıcı Sonsuz Güç kaynaklıysa; hem birbirleriyle hem de kendi içlerinde çelişmemeleri gerekir. Bu ALLAH’ın kendi meydan okumasıdır:
KURAN 41/53 (Fussilet 53): ‘’Onlara gerek kainatın uçsuz bucaksız ufuklarındaki/dış alemlerdeki ve gerekse kendi içlerindeki işaret ve kanıtlarımızı/ayetlerimizi/doğa kanunlarını göstereceğiz. Böylece Kuran'ın gerçek olduğunu anlayacaklardır. Rabbinin her şeye şahit olması ve her şeyin O’na işaret etmesi (en büyük delil olarak) onlara yetmez mi?’’
KURAN 4/82 (Nisa 82): "Hala Kuran üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, ALLAH'tan başkası tarafından gönderilmiş olsaydı onda birçok çelişki bulurlardı."
Ve tabiki bunların birbirlerini açıklamaları gerekir. Yani hem indirilmiş ayetler/deliller dediğimiz son mesaj olan Kuran'daki evren ve doğanın işleyişinden bahseden ayetlerin/elillerin gerçekliğini; evrendeki yaratılmış ayetlerle/delillerle; yani evrene ve doğaya dair keşfettiğimiz, gerçekliği kanıtlanmış bilimsel bilgilerle anlayabiliriz. Ve Kuran'ın diğer ayetlerini de; yani inanç biçimi, ritüeller ve hukuki meselelerden bahseden ayetlerden/delillerden anlama güçlüğü çektiklerimiz olursa; o zaman da aralarında anlam bağı olan diğer indirilmiş ayetler/deliller bize o ayetlerin ne demek istediğini anlatır. Böylece Kuran'ı kimsenin kafasından uydurarak tefsir etmesine gerek kalmadan ayetler ayetleri tefsir etmiş olur ve açıklamayı ALLAH yapmış olur..Peki bu ayetlerin ayetleri açıklama yöntemi dediğimiz yöntemi biz mi uydurduk? Hayır. O da yine Kuran'ı dikkatli okuyan biri için ALLAH'ın gösterdiği yömtemdir. Bknz:
KURAN 11/1-2 (Hud 1-2): ''A.L.R. (Bu) öyle bir kitaptır ki, Bilge ve her şeyden haberdar olan tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış ve sonra da detaylandırılıp açıklanmıştır ki ALLAH'tan başkasınakul olmayasınız. (De ki) Kuşkusuz ben, O'ndan size bir uyarıcı ve bir müjdeciyim.''
KURAN 39/23 (Zümer 23): ‘’ALLAH sözlerin en güzelini, birbirine benzer, ikişerli (ayetler içeren) bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların tüylerini ürpertir; Sonra derileri ve kalpleri ALLAH'ın mesajına karşı yumuşar. İşte bu, ALLAH’ın yol göstermesidir; dilediğini ve/veya dileyeni o yola yöneltir. ALLAH'ın saptırdığı bir kimseye de herhangi bir rehber bulunamaz.''
Görüldüğü üzre Kuran'ı ALLAH açıklar. Yani ayetler ayetleri açıklar. Anlayamadığımız veya zor anladığımız bir ayeti bir diğer ayet açıklar. Dediğim gibi Kuran kendi kendini tefsir eden bir kitaptır. Ayetler arası bağlantıları doğru kurmayı öğrenirsek ALLAH'ın en azından görünür/temel açıklamasına biz de erişirebiliriz. ALLAH bize anlayamayacağımız bir kitap yollamaz. Daha derin anlamları varsa da bunları; her insan kendi hayatı üzerinden kendisini, insanları ve dünyayı içsel olarak gözlemledikçe, üzerinde zihni ve kalbiyle düşündükçe zamanla keşfedebilir..Ama tabi bu kendi kendine keşfettiği anlamlar; kişinin kendisini ilgilendirir ve bir bağlamda subjektif müteşabih sınıfına girer ve muhkem; açık/görünür/temel/objektif; yani ayetlerin ayetleri açıkladığı kök anlamlarını değiştirmez. Yani Kuran okuyacağımız zaman; ayetleri cımbızlamadan, bütüncül bir yaklaşımla ve aklımızdaki kötü niyeti, hinlikleri silip iyi niyetimizi kuşanarak okuduğumuzda (ki Kuran okunmadan önce şeytandan ALLAH'a sığının emrinin de asıl amacı budur; yani ön yargılarımızdan, vehim ve vesveselerden, saçma sapan içseslerimizden, atalarımızdan gelen ezberlerden, kötü niyet ve düşüncelerden arınarak, sorgulayıcı ama aynı zamanda dozu aşıp keyfiyete ve full kötü niyete gitmeden okumak), temiz bir zihinle ve asıl amaç olan ''öğüt almak için'' okursak, doğru anlamamamız için hiçbir neden yoktur:
KURAN 16/98 (Nahl 98): ‘’Kuran okuyacağın zaman, öncelikle kovulmuş şeytandan ALLAH'a sığın.’’
KURAN 73:4 (Müzemmil 4'den): ''Kuran'ı da ağır ağır/özenle/düşüne düşüne oku.''
Bu videoda konu yaratılmış ayetlerde indirilmiş ayetlerin karşılaştırması olduğundan o konudan örneklerle ilerleyelim:
Kuran'da bahsedilen ve zamanında mucize olarak görülen çoğu şey bugün bizim için bilimsel ispatlı bir halde. Mesela evrenin genişlemesi (51:47)(kaldı ki Zariyat 47'nin Göğün Genişlemesi olarak anlaşılması; sadece bu çağın müfessirlerine ait bir yorum da değil, 8. yüzyılda İbn Zeyd ve 12. yüzyılda Beydavi de tefsirlerinde bu ayeti böyle anlamışlardır.) , big-bang/dünyanın ve diğer tüm gök cisimlerinin birbirlerinden kopan parçalardan oluşması (21:30), zamanın Einstein'ın izafiyet teorisinde öngörüp sonradan kanıtlandığı gibi izafi/göreceli oluşu (22:47, 32:5 , 70:4), yaşamın suda başlamış olması ve insan dahil canlıların vücutlarının büyük çoğunluğunun sudan oluşması (24:45, 21:30) , atmosfer tabakası (21:32), embriyolojiyle birebir örtüşen şekilde insanın oluşum aşamaları (22:12-13-14), hatta evrime işaret eden pek çok ayet (76:1-2, 71:14, 71:17 24:45, 2/30, 3/33, 10/22, 49/13), İnsanın bu gezegende neden varolduğunu, yani insanlık tarihi boyunca sürekli sorulan dünyanın en büyük sorularından biri olan; insanın amacını kimin daha iyi/daha güzel işler yapacağı şeklinde belirtip, Dinin tanımını 'insan doğası, yaratılıştan insanın içine yerleştirilmiş ve onun mutlu olmasını, kendi doğasına aykırı davranarak doğasını bozmamasını ve mutsuzlaşmamasını sağlayacak yegane doğa kanunları olarak tanımlaması (30:30, 67:2, 2:148) Ve daha bir çokları. Yazdıklarım sure ve ayet numaralarıdır, kontrol edebilirsiniz. kuranmeali.com 'dan çevirileri karşılaştırmalı okumanızı öneririm. Bütün bunlar yaratılmış ve indirilmiş ayetlerin/delillerin uyum içinde olduğunu gösterir.
Bunlar gibi bugün bize mucize gibi gelen ama ilerde keşfettiğimizde normal olarak göreceğimiz ayetler de var. Mesela ışınlanma teknolojisi (27:38-41) gibi..Musa Peygamber'in hikayesindeki suların 2'ye yarılması durumunun ve kraliçe karıncanın kolonisiyle konuştuğunun, insanların dondurularak yüzyıllarca uyutulabildiklerinin bilimsel olarak tespit edildiğinden de büyük ihtimal haberi yoktur hocanın veya varsa bile özdeşleştirememiş olabilir. Bknz: Suların yarılması; bugün bile gerçekleşen ama nadir görülen bir doğa olayıdır. Gelgitlerin yoğun olduğu dünyanın bazı bölgelerindeki sularda bugün dahi olur. Videoda görüldüğü üzre Güney Kore'de bulunan Jindo adasında yılda 2 defa sular 1 saatliğine 2'ye yarılır ve turistler bu anı özellikle bekleyip gelip geçerler. bknz:
https://www.youtube.com/watch?v=JWFedaaqeMY
Ya da kraliçe karıncanın kolonisiyle konuşmasının gözlemlenmesi. bknz:
http://www.fencebilim.com/notlar/kralice_karincanin_sesi.html
Şurda da 7 uyurların mağarada senelerce uyutulmasına şaşıranlar için Cryonics Projesi:
https://indigodergisi.com/2016/11/cryonics-nedir/
Bütün bunlar bugüne kadar hepimize anlatılagelen geleneksel dinbaz mezhepçi yobazların anlattıkları din anlayışından kurtulup önce Kuran'ı sonra diğer bütün dinleri ve inançsızlık sistemlerini bilimsel verilerle karşılaştırarak sorgulamaya ve objektif olarak değerlendirmeye başladıkça ve aklımızı ve kalbimizi beraber kullanmayı öğrenerek, samimi bir niyetle anlamak için okudukça size de açılabilir..
Dolayısıyla Dücane Cündioğlu’nun monolog ve kısmen mantıksız tartışmadan sonra, ALLAH'ın zanna ve kalabalıkların söylediklerine değil, kesin delillere, akla, bilime, derin derin düşünmeye, astronomi ve biyolojiye, antropolojiye, arkeolojiye teşvik eden şu ayetlerini hatırlamak gerekebilir:
KURAN 2:111 (Bakara 211)’den: "De ki: 'Doğru sözlüler iseniz delilinizi getirin.' "
KURAN 28:75 (Kasas 75)'den: "Her toplumdan bir tanık çıkarır ve 'Kesin delilinizi ortaya koyun' deriz. O zaman, gerçeğin ALLAH'a ait olduğunu, uydurduklarının kendilerini bırakıp kaçtığını anlarlar."
KURAN 17:36 (İsra 36): ‘’Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.’’
KURAN 10:36 (Yunus 36): ‘’Onların çoğu, ancak zanna uyarlar. Zan ise gerçeğin yerini tutamaz. ALLAH onların yaptıklarını Bilendir.’’
KURAN 53:28 (Necm 28): ‘’Halbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zanna uyuyorlar. Şüphesiz zan, hakikat namına hiçbir şey ifade etmez.’’
KURAN 6/116 (Enam 116): ‘’Yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni ALLAH'ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece tahminde bulunup saçmalıyorlar.’’
KURAN 21/30 (Enbiya 30): ‘’İnkar edenler görmediler mi? Göklerle yer önceleri bitişik bir halde idiler de, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Onlar hala inanmıyorlar mı?’’
KURAN 51/47 (Zariyat 47): ‘’Bütün bir göğü kendi güç ve kudretimizle Biz inşa ettik ve onu sürekli genişleten de Biziz.’’
KURAN 8/22 (Enfal 22): ‘’ALLAH yanında, yaratıkların en kötüsü, akıllarını kullanmayan sağır ve dilsizlerdir.’’
KURAN 10/100 (Yunus 100)’den: ‘’O, akıllarını kullanmayanları rezilliğe mahkum eder.’’
KURAN 29/20 (Ankebut 20): ‘’De ki: "Dolaşın yeryüzünü ve görün yaratılışın nasıl başladığını! Daha sonra ALLAH öteki hayatı da işte böyle var edecektir: Çünkü ALLAH her şeye güç yetirendir.’’
KURAN 3/191: (Ali İmran 191): ‘’Onlar ki; ayaktayken, otururken ve uyumak için uzandıklarında ALLAH'ı anar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler: "Rabbimiz! Bütün bunları anlamsız ve amaçsız yaratmadın! Sen yücelikte sınırsızsın. Bizi ateşin azabından koru.’’
KURAN 67/3-4 (Mülk 3-4): ‘’O yedi göğü kat kat yaratmıştır. Rahman'ın yaratışında her hangi bir kusur bulamazsın. Bakışlarını yönelt de bak; herhangi bir çatlak görebiliyor musun? Sonra tekrar tekrar bak; bakışların usanmış ve yenilmiş olarak sana döner.’’
Ayrıca Kuran’ın yazılı bir metin olmadığını ve Muhammed Peygamber’in de okuma yazma bilmediğini iddia ediyor ama Kuran’ın şu an İngiltere’de olan Birmingham Nüshası’nın karbon testleri Muhammed Peygamber zamanına tarihleniyor. Yani Kuran bu eaki ayakkabıların sandığı gibi Ömer veya Osman zamanında filan kitaplaştırılmadı. Bizzat Muhammed Peygamber yaşarken yazıldı/kitaplaştırıldı. Bknz:
https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/07/150722_en_eski_kuran_1
Dahası senelerce ticaret yapmış, memleket memleket gezmiş bir insan okuma yazma bilmez mi yahu? Biraz aklınızı çalıştırın..Ümmi; okuma yazma bilmeyen değil, daha önce Tanrı tarafından yollanmış herhangi bir kutsal kitap (İncil/Tevrat vb) okumamış kişiye denir. Nitekim Şura 52’deki “Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin” cümlesi de bunun en net kanıtlarında biridir:
KURAN 42:52 (Şura 52): “Biz böylece sana katımızdan bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir iman nedir bilmezdin. Ancak onu, dilediğimiz kulları doğruya ulaştıran bir ışık kıldık. Sen elbette doğru yola kılavuzluk ediyorsun.”
Kuran'daki matematiksel sisteme gelirsek; insanların çoğu; okumadıkları, sorgulamadıkları, rakipleriyle objektif olarak eşit şans vererek karşılaştırmadıkları bir mesaja; sadece içinde yaşadıkları toplum ve aileleri öyle inanıyor diye,kalabalıklardan güç alarak (bu durumdaki her bir birey; bu kadar kişi inanıyorsa bir bildikleri vardır diyerek sürü psikolojisiyle) Tanrı sözü diye inanırlar. Buna iman değil, zan denir. Yani onlar iman değil, zannediyorlar. Kitabın ayetlerinin ilahi olduğuna dair herhangi bir delilleri yok. İşte 19 sistemi ''eğer gerçekse''; içerisindeki 'error correction' 'hata ayıklama/düzeltme' sistemiyle hem kitapta sonradan insanların yaptığı imla hatalarını, hem de giriş çıkışları ifşa ederek matematiksel bir sistemle mesajın/kitabın aslını koruyor. Dahası böyle zamanlar üstü ve iç içe geçmeli girift bir sayı sistemini bir insan 1400 sene önce de, bugün de yapamayacağına göre kitabın bütün olarak ilahi olduğunu da ispatlıyor. İncelemenizi öneririm:
https://youtu.be/NJbiIxbFlNA
Bu arada Din ve Bilim ilişkisi ve ayrıca Kuran'a göre Devlet Yönetimi hakkındaki şu 6 blog yazımı da okumanızı öneririm:
1-İZAFİYET TEORİSİ, KURAN VE INTERSTELLAR (YILDIZLAR ARASI): https://gumuskayakci.blogspot.com/2017/10/izafiyet-teorisi-kuran-ve-interstellar_20.html
2- Evrim Teorisi'nin Tarihçesi ve İslam'la ilişkisi:
https://gumuskayakci.blogspot.com/2018/02/evrim-teorisinin-tarihcesi-ve-islamla.html
3- SİZ HİÇ RESSAMI OLMAYAN RESİM GÖRDÜNÜZ MÜ? :
https://gumuskayakci.blogspot.com/2017/09/siz-hic-ressami-olmayan-resim-gordunuz.html
4- Kuran'a uygun olan Parlamenter Sistem'dir! :
https://gumuskayakci.blogspot.com/2017/02/kurana-uygun-olan-parlamenter-sistemdir.html
5- Laiklik bugün; Kuran'ın Özgürce Ve Doğru Anlaşılabilmesinin Garantisidir:
https://gumuskayakci.blogspot.com/2017/09/laiklik-bugun-kurann-ozgurce-ve-dogru.html
6- Selam/İslam ''BARIŞ'' demektir:
https://gumuskayakci.blogspot.com/2018/02/selamislam-baris-demektir.html
Barış üzerinize olsun...
- Emre Baransel -
1 Haziran 2020 Pazartesi
I CAN’T BREATHE!...
Aslında bunun siyah ya da beyaz olmakla ya da Türk, Kürt, Arap, Pers, Avrupalı ya da Asyalı olmakla bir ilgisi yok..Bu tamamen insan olmakla, vicdanlı ve merhametli olmakla ilgili..Ve astımlı biri olarak şunu söyleyebilirim ki; “Nefes alamıyorum.” cümlesinin anlamını çok iyi bilirim...
Ve siz ülkenizi kölelik ve zulümle kurdunuz ve böyle yaşattınız, Sunduğunuz özgürlük sadece bir ilüzyondu..Durum buysa...O zaman yan Amerika! Yan ak! Müslüman ülkeler senin başkanların tarafından yakılırken, sen sadece izliyordun..Şimdi sıra sende! Yan!
“Gaz odalarında yan başkan yan!
Az o dolarınla çal et bayram!
Her soluduğumda kan baştan kan! Amerika oldu yeni hasta adam! “
2007 Gaz Odaları - Emre Baransel
KURAN 13:11 (Rad 11): “Bir toplum kendisini değiştirmedikçe ALLAH da onların durumunu değiştirmez. ALLAH bir toplum için kötülük isterse, hiç bir güç onu durduramaz; onların O'ndan başka bir koruyup kollayanları da olmaz.”
KURAN 42:30 (Şura 30): “Başınıza gelen her kötülük, kendi ellerinizle yaptıklarınızın bir sonucudur. Üstelik O çoğunu da affetmektedir.”
English Version:
Actually it’s not about being black or white, or Turkish, Kurdish, Arabian, Persian, European or Asian..It’s all about being human, conscientious and merciful...And as an asthmatic person, I can say that; I know the meaning of the sentence "I can't breathe...”
And u established and kept your country alive with slavery and cruelty..Your freedom was just an illusion..
If so...
Burn America! Burn mf burn! While Muslim countries were burned by ur presidents, u were just watching. Now it's your turn! Burn!
QURAN 13:11: “God is not to change what is in a society until they change what is within themselves. If God wanted to harm a society, then there is no turning Him back, nor will they have any protector against Him.”
QURAN 42:30: “Any trouble that happens to you is a consequence of what your hands have earned. He overlooks much.”
#georgefloyd #icantbreathe #sayhisname #gezi
#geziparkı
#hazirandirenişi #2013 #2020
#resistance #türkiye #turkey #istanbul #kadıköy #emrebaransel #müzik #direniş #gezi7yaşında #gezi #destek #support #america #muslim
Ve siz ülkenizi kölelik ve zulümle kurdunuz ve böyle yaşattınız, Sunduğunuz özgürlük sadece bir ilüzyondu..Durum buysa...O zaman yan Amerika! Yan ak! Müslüman ülkeler senin başkanların tarafından yakılırken, sen sadece izliyordun..Şimdi sıra sende! Yan!
“Gaz odalarında yan başkan yan!
Az o dolarınla çal et bayram!
Her soluduğumda kan baştan kan! Amerika oldu yeni hasta adam! “
2007 Gaz Odaları - Emre Baransel
KURAN 13:11 (Rad 11): “Bir toplum kendisini değiştirmedikçe ALLAH da onların durumunu değiştirmez. ALLAH bir toplum için kötülük isterse, hiç bir güç onu durduramaz; onların O'ndan başka bir koruyup kollayanları da olmaz.”
KURAN 42:30 (Şura 30): “Başınıza gelen her kötülük, kendi ellerinizle yaptıklarınızın bir sonucudur. Üstelik O çoğunu da affetmektedir.”
English Version:
Actually it’s not about being black or white, or Turkish, Kurdish, Arabian, Persian, European or Asian..It’s all about being human, conscientious and merciful...And as an asthmatic person, I can say that; I know the meaning of the sentence "I can't breathe...”
And u established and kept your country alive with slavery and cruelty..Your freedom was just an illusion..
If so...
Burn America! Burn mf burn! While Muslim countries were burned by ur presidents, u were just watching. Now it's your turn! Burn!
QURAN 13:11: “God is not to change what is in a society until they change what is within themselves. If God wanted to harm a society, then there is no turning Him back, nor will they have any protector against Him.”
QURAN 42:30: “Any trouble that happens to you is a consequence of what your hands have earned. He overlooks much.”
#georgefloyd #icantbreathe #sayhisname #gezi
#geziparkı
#hazirandirenişi #2013 #2020
#resistance #türkiye #turkey #istanbul #kadıköy #emrebaransel #müzik #direniş #gezi7yaşında #gezi #destek #support #america #muslim
29 Mayıs 2020 Cuma
Fetihçi Düşünce ve Kuran'ın Barışçılık ve Sadece Savunma Savaşı Prensibi Karşılaştırması..
Biryeri fethetmek; şayet size önce karşı taraf saldırıp canınıza, ailenize, ülkenize, şehrinize, dininize ve malınıza kastetmediyse, veya o bahsi geçen ülkede yaşayan zulüm görmüş ve ALLAH’tan yardım dileyen masum insanlar yoksa, işgal ve saldırı savaşıdır. Yani marifet değil, kabahattir. Kuran’ın Barışçılık ve Sadece Savunma Savaşı Prensibi çok açıktır. ALLAH, önce karşı taraf saldırmadan, durup dururken bir ülkeye savaş açmayı yasaklamıştır. Fakat bilindiği üzre o dönem ve çok öncesinden beri süregelen ve Müslümanların acımasızca katledildiği bir Haçlı Seferleri süreci vardır..Dahası o dönemki yönetimin kendi halkına nasıl davrandığı, zulmedip etmediği de burda önemli bir unsur. İstanbul’un Fethi olayı iyice araştırılmalıdır. Şayet malum Haçlı Seferlerinin cevabı olarak yapıldıysa ya da zalim bir yönetim ALLAH’tan yardım dileyen masum insanlara zulmediyorsa Kuran açısından bir problem meydana gelmez, fakat böyle bir durum yoksa bu ALLAH’ın kitabına aykırı bir durum olur. Ben tarihçi olmadığımdan değerlendirmesini ve analizini yapamam, sadece Kuran’ın ilkesini ortaya koyabilirim..Ayrıca bu durum için uydurulan ve Peygamberimize atfedilen hadis de hurafeden ibarettir. ALLAH’ın elçisi kendisine vahyedilen Kuran’daki bilgiler dışında geleceği/gaybı bilmezdi. Geleceği/gaybı ancak Evrenin ve hepimizin Yaratıcısı olan ALLAH bilebilir. Son olarak şunu da eklemeliyim ki; ne kadar çok toprağa sahip olduğumuz değil, elimizdeki topraklarla ne yaptığımızdır önemli olan..Bu yazdıklarımı sadece geleceğe bir perspektif olması açısından yazıyorum. Yoksa geçmişte olan olmuş bitmiş, anlaşmalar imzalanmış sınırlar çizilmiştir. Geçmişteki insanların haklı ya da haksız oluşunun, günahlarının veya sevaplarının bedelini ya da ödülünü biz ödeyecek değiliz. Yani kimseye toprak ya da tazminat ödeme gibi bir yükümlülüğümüz yok. Ama bu bilince vardıktan sonra; gelecek için şunu sağlayabiliriz; Kuran’ın ALLAH’ın kitabı olduğuna inanan ve Evrenin Yaratıcısı’nın sözlerine güvenen bir Müslüman(Türkçesi: ALLAH'a teslim olan Barışçı insan) asla işgalci bir kafa yapısına sahip olamaz...
KURAN 60/8-9 (Mümtehine 8-9): ''ALLAH, din uğrunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara adaletli davranmanızı yasaklamaz. ALLAH adaletli davrananları sever. Ancak ALLAH, sadece, sizinle din uğrunda savaşan, sizi yurdunuzdan çıkaran ve çıkarılmanıza yardım eden kimselerle dost olmanızı yasaklar. Onları dost edinenler zalimlerdir.''
KURAN 22/39 (Hacc 39): ‘’Kendilerine savaş açılan müminlere, zulme uğramaları yüzünden, savaş izni verildi. Hiç şüphe yok ki ALLAH, onlara yardım edecek güce sahiptir.’’
KURAN 2/190 (Bakara 190): ''Size karşı savaş açanlarla siz de ALLAH yolunda savaşın, fakat haddi/sınırı aşmayın/saldırganlık yapmayın! ALLAH haddi aşanları/saldırganlık yapanları sevmez.''
KURAN 4/75 (Nisa 75): ''Size ne oldu ki 'Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden kurtar, bize sahip çık, bize yardım et,' diye feryad eden ezilmiş erkekler, kadınlar ve çocuklara rağmen hala ALLAH yolunda savaşmıyorsunuz?''
KURAN 9/13 (Tevbe 13): ''Antlaşmalarını bozan, elçiyi yurdundan sürmeye yeltenen ve sizinle savaşı ilk defa başlatan bir topluluğa karşı savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? İnanıyorsanız asıl çekinmeniz gereken ALLAH'tır.''
KURAN 10/25 (Yunus 25): ‘’ALLAH barış yurduna çağırır ve dileyeni dosdoğru bir yola yöneltmektedir.’’
KURAN 8/61 (Enfal 61): ‘’Onlar barışa eğilim gösterirlerse sen de ona eğilim göster ve ALLAH'a güven. O, İşitendir, Bilendir.’’
KURAN 2/208 (Bakara 208): "Ey iman edenler! Hepiniz birden barışa girin! Şeytanın adımlarını izlemeyin; çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır."
KURAN 2:134 (Bakara 134): ''Onlar birer toplumdu, gelip geçtiler. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorulmazsınız.''
KURAN 2:141 (Bakara 141): ''İşte onlar bir toplumdu; gelip geçtiler. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorulmazsınız.''
Konuyu daha iyi algılayabilmek için şu blog yazımı da okuyabilirsiniz;
KURTULUŞ SAVAŞI NEDEN BİZİM İÇİN EN DEĞERLİ SAVAŞTIR HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?:
http://gumuskayakci.blogspot.com/2017/08/kurtulus-savasi-neden-en-degerli.html?m=1
26 Mayıs 2020 Salı
RAMAZAN BÖÇKÜN OLAYI ÜZERİNDEN KADINLARIN KIYAFET ÖZGÜRLÜKLERİ ÜZERİNE..

Burası Suudi Arabistan ya da İran değil, hala laik Türkiye Cumhuriyeti. Yani hiçkimse hem kanunlara, hem de şayet inanıyorsa Kuran’a aykırı bir şekilde Dinde zorlama yaparak, tanımadığı bir kadına, Cami avlusunda ya da kamuya açık diğer herhangi bir alanda; yani kendi özel mülkü olmadığı sürece; “Şuranı kapa” veya tam tersi şekilde “Buranı aç” diye her 2 manada da “Şöyle şöyle, böyle böyle giyin! Yoksa BURAYA GİREMEZSİN!/BURDA BÖYLE GEZEMEZSİN” diyemez, bu apaçık dinde zorlamadır. Yine kimse tanımadığı bir kadına “İÇİNİ GÖRÜYORUM” şeklinde hitap da edemez. Bu da apaçık ‘TACİZ’dir. Kendi ailenizden herhangi birinin; kız kardeşinizin, kızınızın, eşinizin, annenizin ya da herhangi bir akrabanızın bu zorbaca ve tacizci cümlelere maruz kaldığını düşünün. Ne yapardınız? Yine bu eylemi gerçekleştiren şahsı savunabilir miydiniz yoksa ibre size dönünce zihninizde bir anda farklı şeyler mi belirmeye başladı? Hah işte tüm sorunlar tam da bundan kaynaklanıyor. Diğer insanları kendi ailenizdenmiş gibi değerlendiremiyorsunuz. O yüzden de adaletizce yargı dağıtmaya kalkıyorsunuz..Tebliğ yapmanın bir adabı, üslubu ve nezaketi olmalı..Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır demiş eskiler..Bu vesileyle de belirtelim; Kuran’da kadınlardan istenen giyim şekli; ne kara çarşafa/çuvala girmek, ne başı örtmek, ne de apaçık gezmek..Bunların bir orta yolu. Yani ALLAH’ın inanan kadınlardan istediği; toplum içinde uzuvlarını fazla belli etmeyecek, göğüs/yaka kısımlarını da örten, karşı cinsi cezbetmeye yönelik olmayan kıyafetler..Bu kadar basit. Ama bunu kadınlara söylemeden bir önceki ayette hitap erkeklere yöneliyor ve; gözlerini dikip kadınlara rahatsız edici bir şekilde bakmamaları, iffetlerini korumaları söyleniyor (KURAN 24/30:31 (Nur 30/31)...
Yani öyle “İçini görüyorum! Veya “Sen buraya bu kıyafeyle giremezsin!/Sen burda böyle gezemezsin!” türünde söylemler, laik Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarına aykırı olduğu gibi, açık bir şekilde Kuran’a da aykırı..Kısaca bir kadın çıplak olmadığı sürece istediği kıyafetle istediği yere gidebilir. İster kapalı bir şekilde devlet dairesine gider, isterse de etekle Camiye. Kimse terbiyesizce söylemlerle; ya da zorbaca cümlelerle ALLAH'lığa soyunamaz. Elbette Diyarbakır'daki Ramazan abimiz şayet akli melekeleri tam olarak yerinde değilse ya da gerekli üslup eğitimini almamışsa, veya Kuran'ı çok iyi değerlendiremeyecek bilgi seviyesinde değilse bu davranışından ötürü kendisi direkt suçlanamaz. Ama geçen sene metrobüste açık bir kadına uçan tekme adan tipi hatırlayın..Toplumda nice böyle yobaz/tacizci mevcut...Mevcut kanunlar olmasa ülkeyi neye çevireceklerini bir düşünün..Yani kimsenin tanımadığı bir kadını çevirip de “içini görüyorum transparan giyinmişsin! burda böyle gezemezsin!” demeye hakkı yok. Biz İran değiliz. Türkiye laik bir ülke. Dinde zorlama da yoktur. Kendi başınıza geldiğini düşünün...Veya başka birinin de çıkıp kapalı bir kadına; “Biraz aç, bu ne böyle ya kapanmışsın burda böyle gezemezsin!” demeye hakkı yoktur. Bu doğru olmayacağı gibi diğeri de doğru değildir. Bu tipleri ALLAH ıslah etsin ne diyeyim.
KURAN 88/21-22 (Gaşiye 21-22): ''Artık sen öğüt ver. Sen sadece bir öğüt vericisin. Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin.''
KURAN 2/256 (Bakara 256): '' Dinde zorlama yoktur. Artık doğru ile yanlış, birbirinden ayrılmıştır: O halde, şeytani güçlere ve düzenlere/insanı ALLAH’tan uzaklaştıran herşeye (uymayı) reddedenler ve ALLAH’a inanıp güvenenler, hiçbir zaman kopmayacak en sağlam kulba tutunmuşlardır. Zira ALLAH her şeyi işiten, her şeyi bilendir.''
Bu arada bu yazdıklarıma bakarak ülkedeki kanunların tamamından memnun olduğum anlaşılmasın..Malesef yaralama, hırsızlık, adam öldürme, uyuşturucu, tecavüz ve mafyatik suçlara adalet sistemimizde hakkıyla cezalar verilemiyor. Bunların acilen insan doğasına uygun bir şekilde cezalara evrilmesi lazım...
Barış üzerine olsun...
2 Mart 2020 Pazartesi
3. Dünya Savaşı...
Bütün bu olaylar neden gerçekleşti, bir düşünelim..
2002’de Amerika Irak’ı işgal ettiğinde yöneticilerimiz Amerika’ya destek ve maşa oldular. Milyonlarca Müslüman, kadın erkek çocuk demeden öldürüldü, soyuldu, sömürüldü; savaşın ortasında, aç, evsiz, sakat kaldılar. Amerikan askerlerinin Irak’lı sivillere işkence ettikleri ve Irak altınlarını yağmaladıkları, çocukların oyun oynama çağlarında bombalar arasında kaldıkları görüntüler hala gözümün önünde..Daha önce Afganistan’da olduğu gibi.. Gaz odaları isimli şarkımı 2007’de böyle bir ortamda yazmıştım. Sonra Arap baharı geldi, Amerika tek tek tüm Müslüman ülkeleri kolay ve hızlıca çökertti, sömürdü, alacaklarını aldı. Sıra Suriye’ye geldiğinde, bizim maşa beyler sandılar ki; Suriye de Irak gibi Libya gibi Mısır gibi laps diye çökecek ve Amerika’nın istediği kişi hemen başa geçecek. O yüzden de kardeşim dedikleri, beraber tatiller yaptıkları Esad’ı hemen hain ve zalim ilan etmekten çekinmediler. Sanki Esad ailesi çok temizmiş de Amerika oraya göz dikice bir anda zalimleşmişler gibi. Halbu ki baba Esad yıllarca Pkk’ya destek verip beslemişti. Yani zaten yeterince çürüklerdi.. Ama bir şekilde sorunlar aşılmış, anlaşılmış gibiydi. Sözler verilmişti, tatillere çıkılmıştı. Hatta serbest dolaşım anlaşması yapılmıştı, hatırlayın..Tam bir barış ortamı..

Ama Amerika Suriye’ye göz dikip oraya girmek istediğinde Retö ve partisi hemen Amerika’nın BOP maşalığına girişip destek oldu. Ama Amerika’lı şeytanlar Suriye’de çok farklı ve uzun bir savaş planlamışlardı..Amaç da Türkiye’yi ekonomik, demografik ve kültürel olarak çökertip fakirleştirmek, İran’ı da alt etmekti. Çünkü Atatürk’ün kurduğu modern Türkiye, araplaşmadan Orta doğu bataklığına çekilemezdi. Sonuç bu oldu. Suriye mahvoldu, 4 milyon Suriyeli de gelip bizim ülkemizi mahvetti. Yetmedi Suriye’yle savaşa girdik. Düşünsenize kardeşim deyip beraber tatil yapmaktan, bir kaç senede düşman olup komşunla savaşmaya...Bu açık bir şeytani plandır. Ve bu saçmalığa bizi düşürecek kadar “aptal” veya kendi deyimleriyle “kandırılmış” olanlar ülkemizi yönetmeyi haketmiyorlar...

Bu savaşın tek kazananı Amerika ve İsrail olur. Bence bölgemizdeki tüm ülkelerin silkinerek kendilerine gelmesi ve gerçek şeytanı görüp birleşerek tüm gücümüzle Amerika ve İsrail’e açık bir savaş açmamız ve İsrail’i bölgeden tamamen temizlememiz gerekiyor! Bu olmadığı sürece bugün Suriye’yle savaştırırlar bizi, yarın İran’la, öbür gün Libya’yla, Mısır’la, Fas’la, Tunus’la...
Gerçek düşmanı görüp, farklılıklarımızı gömerek birleşemezsek; gücümüz yetenlere değil, şeytanın merkezine gücümüzü yönlendirmezsek asla felah bulamayacağız. Doğru olanın bu olduğunu aslında herkes bilinçaltında biliyor ama güçlü olana karşı durmaya kimsenin cesareti yok! Bu yapılırsa belki çok ağır olur, belki 1 kere ölürüz, ama yapılmadığı sürece asırlar boyunca 1000 kere ölmeye devam edeceğiz.. Benim 3. dünya savaşı dediğim bu soğuk savaşın ortasında herkesi toplayıp doğruya yönlendirme cesaretimiz olmalı.
Malesef bir sürü sözde Müslüman ülkenin! bir yalnız barış aktivisti Rachel Corrie kadar cesareti yok! Ne yazık!

KURAN 3/103 (Ali İmran 103): ‘’Hep birlikte ALLAH’ın ipine (Kuran’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. ALLAH’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte ALLAH size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yolu bulasınız.’’
2002’de Amerika Irak’ı işgal ettiğinde yöneticilerimiz Amerika’ya destek ve maşa oldular. Milyonlarca Müslüman, kadın erkek çocuk demeden öldürüldü, soyuldu, sömürüldü; savaşın ortasında, aç, evsiz, sakat kaldılar. Amerikan askerlerinin Irak’lı sivillere işkence ettikleri ve Irak altınlarını yağmaladıkları, çocukların oyun oynama çağlarında bombalar arasında kaldıkları görüntüler hala gözümün önünde..Daha önce Afganistan’da olduğu gibi.. Gaz odaları isimli şarkımı 2007’de böyle bir ortamda yazmıştım. Sonra Arap baharı geldi, Amerika tek tek tüm Müslüman ülkeleri kolay ve hızlıca çökertti, sömürdü, alacaklarını aldı. Sıra Suriye’ye geldiğinde, bizim maşa beyler sandılar ki; Suriye de Irak gibi Libya gibi Mısır gibi laps diye çökecek ve Amerika’nın istediği kişi hemen başa geçecek. O yüzden de kardeşim dedikleri, beraber tatiller yaptıkları Esad’ı hemen hain ve zalim ilan etmekten çekinmediler. Sanki Esad ailesi çok temizmiş de Amerika oraya göz dikice bir anda zalimleşmişler gibi. Halbu ki baba Esad yıllarca Pkk’ya destek verip beslemişti. Yani zaten yeterince çürüklerdi.. Ama bir şekilde sorunlar aşılmış, anlaşılmış gibiydi. Sözler verilmişti, tatillere çıkılmıştı. Hatta serbest dolaşım anlaşması yapılmıştı, hatırlayın..Tam bir barış ortamı..

Ama Amerika Suriye’ye göz dikip oraya girmek istediğinde Retö ve partisi hemen Amerika’nın BOP maşalığına girişip destek oldu. Ama Amerika’lı şeytanlar Suriye’de çok farklı ve uzun bir savaş planlamışlardı..Amaç da Türkiye’yi ekonomik, demografik ve kültürel olarak çökertip fakirleştirmek, İran’ı da alt etmekti. Çünkü Atatürk’ün kurduğu modern Türkiye, araplaşmadan Orta doğu bataklığına çekilemezdi. Sonuç bu oldu. Suriye mahvoldu, 4 milyon Suriyeli de gelip bizim ülkemizi mahvetti. Yetmedi Suriye’yle savaşa girdik. Düşünsenize kardeşim deyip beraber tatil yapmaktan, bir kaç senede düşman olup komşunla savaşmaya...Bu açık bir şeytani plandır. Ve bu saçmalığa bizi düşürecek kadar “aptal” veya kendi deyimleriyle “kandırılmış” olanlar ülkemizi yönetmeyi haketmiyorlar...

Bu savaşın tek kazananı Amerika ve İsrail olur. Bence bölgemizdeki tüm ülkelerin silkinerek kendilerine gelmesi ve gerçek şeytanı görüp birleşerek tüm gücümüzle Amerika ve İsrail’e açık bir savaş açmamız ve İsrail’i bölgeden tamamen temizlememiz gerekiyor! Bu olmadığı sürece bugün Suriye’yle savaştırırlar bizi, yarın İran’la, öbür gün Libya’yla, Mısır’la, Fas’la, Tunus’la...
Gerçek düşmanı görüp, farklılıklarımızı gömerek birleşemezsek; gücümüz yetenlere değil, şeytanın merkezine gücümüzü yönlendirmezsek asla felah bulamayacağız. Doğru olanın bu olduğunu aslında herkes bilinçaltında biliyor ama güçlü olana karşı durmaya kimsenin cesareti yok! Bu yapılırsa belki çok ağır olur, belki 1 kere ölürüz, ama yapılmadığı sürece asırlar boyunca 1000 kere ölmeye devam edeceğiz.. Benim 3. dünya savaşı dediğim bu soğuk savaşın ortasında herkesi toplayıp doğruya yönlendirme cesaretimiz olmalı.
Malesef bir sürü sözde Müslüman ülkenin! bir yalnız barış aktivisti Rachel Corrie kadar cesareti yok! Ne yazık!

KURAN 3/103 (Ali İmran 103): ‘’Hep birlikte ALLAH’ın ipine (Kuran’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. ALLAH’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte ALLAH size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yolu bulasınız.’’
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)