14 Temmuz 2016 Perşembe

Barış, Özgürlük, Adalet,Eşitlik ve Kendi Doğanıza Geri Dönme Çağrısı olarak ALLAH’IN MESAJI: KURAN…

Daha önceden ateist olduğumu sanan ve neden Kuran’a döndüğümü merak eden bir arkadaşıma cevap yazayım derken konu bayağı uzadı. Ben de blog yapayım dedim : ] Zaten benim bloglar hep böyle oluşuyor. Yazmama katalizör oluyor böyle şeyler…

Beni uzayı derinlemesine araştırmaya, evrenin nasıl oluştuğunu ve işlediğini anlamaya yönelten de Kuran : ]

Sorunun cevabı biraz uzunca ama anlatayım..ALLAH’ın mesajını iletmekten asla imtina etmem zira..Öncelikle arkadaşım yanlış hatırlıyordu, hiç ateist olmamıştım. Eskiden de Müslüman'dım. Ama sözde : ] Daha doğrusu Müslüman sanıyordum kendimi...Evet hurafelere o zamanlar da karşı çıkıyordum, din adına insanların sömürülmesine, ALLAH'ın adı kullanılarak oy toplanmasına sessiz kalmıyordum, Hatta 2007 yılında Kuran ayetleriyle başlayan ve ALLAH'ın yerli ve yabancı düşmanlarını ağır bir dille eleştirdiğim ''Gaz Odaları'' diye bir parça da yapmıştım. Ama bunlar hep; aklımı kullanmalarım, fıtraten içgüdüsel olarak kabullenememelerim ve dinlediğim bir kaç Kuran odaklı din anlatan, hurafe muhalifi samimi Müslüman hocaların etkisiyleydi. Ve elbette yine anladığım dilden okuyordum ama çok üstün körü, önemsemeyerek Kuran okuyordum. Yani hamurum sağlamdı ama üzerine gitmemiştim. Kısaca; kendim ALLAH'ın kitabını ayrıntılı şekilde, inceleyerek, sorgulayarak, anladığım dilden, hakkını vererek okumamıştım aslen. Ailemin ve toplumun elime tutuşturduğu ve "al bu Tanrı'nın kitabı" dediği kitabı; doğru düzgün okumadan, didik didik edip samimi ve objektif bi şekilde sorgulamadan kabul eden biriydim. Bu öyle saçma bir ezbersi mentalite ki; toplumun geneline yayılmış...Kitaptan şüphen olmadığı için, sorgulama gereği de, okuma gereği de duymuyorsun. sağdan soldan anlatılanları ALLAH'ın mesajı sanıp işine gelene uyuyor, işine gelmeneye uymuyorsun. Hurafeler, uyduruk rivayetler, Peygamber adına uydurulmuş sözler..hepsi karışmış..Sonra 1,5 - 2 sene kadar önce bir gün bir tartışma sonrası spesifik bir konu kafama takıldı. din konusunda sözde bilgi sahibi "hoca" sıfatlı birilerine sordum. adam da aynı kültürde yetiştiği için onun da Kuran'dan haberi yok, bilmiyor. cevap veremedi. sonra onun gibi bir cok kisiye sordum, cevap veremediler, ya da verdikleri cevaplar tahminler ya da hurafelerle doluydu..Düşünsenize Tanrı adına bir cevap veriyorsunuz ama kaynağınız 'O'nun yolladığı mesaj hariç herşey' : ]..

Sonra topluma yayılmış bu cehaletin farkına vardım ve bu olay beni ALLAH'ın mesajına yöneltti. Yani Kuran'a...Okudukça bugüne kadar bize Din diye anlatılanların aslında Kuran'a nasıl da %100 aykırı olduklarını gördüm. Bize anlatılan din; hoşgörü maskesi altında aslında baskıcı, dikte edici, zorlayıcı (sakallı cübbeli sarıklı şalvarlı yobazlar) kan döken (ışid-el kaide), ALLAH dışında herşeyin(egoların, paranın, kibrin, cinsel güdülerin) ilah edinildiği bir saçmalıklar yumağıydı. Ne yazık ki gerçeklerle yalanlar birbirine karıştırılmış bir bulamaç yapılmıştı adeta..Bir nevi elmaslarla kömürler karışmıştı, ayırdedilemez olmuştu, ya da o eşsiz elmas parçası; kalın bir çamur tabakasına düşmüştü, ordaydı ama artık seçilmez olmuştu…öyle düşün..Ama Kuran'ı okumaya basladığımda gördüm ki ALLAH'ın mesajı tamamen Barışçı, eşitlikçi, adil ve özgürlükçü bir kitap. Yani elmasın hafif bir parıltısını bir an sezerek elimi o pis çamura uzatma cesaretini gösterip çamurdan çıkarıp etrafını kaplayan kalın pislik tabakasını sıyırdım, sildim, elması tekrar parlatıp güneşe doğru tuttum ve apaçık bir gerçek olduğunu gördüm…

- Mesela hayatın amacını açık seçik ortaya döküyordu. Neden burda olduğumuzu, nerden gelip nereye gideceğimizi..

KURAN 67/2 (Mülk 2): ''Hanginizin daha güzel işler yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, Üstündür, Bağışlayandır.''

KURAN 2/28(Bakara 28): ''Cansızken size hayat bahşeden, ardından sizi öldürecek ve ondan sonra da diriltecek olan, en sonunda sizi kendisine döndürecek olan ALLAH'ı nasıl inkar edersiniz?''

- Mesela; bana çoğunluğa uyma, gerçeğe uy diyordu..Kelle sayılarını değil, en saf haliyle gerçeği baz al kendine:

KURAN 6/116 (Enam 116): "Yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni ALLAH'ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece tahminde bulunup saçmalıyorlar"

KURAN 3/60 (Ali İmran 60): "Gerçek, Rabbinden gelendir. Öyle ise şüphecilerden olma."


- Mesela insan için aklı kullanmayı ve bilgiyi herşeyin üstüne koyuyordu. aklını kullanmaya şu denli önem veriyordu:

KURAN 8/22 (Enfal 22): "ALLAH yanında, yaratıkların en kötüsü, akıllarını kullanmayan sağır ve dilsizlerdir."

KURAN 10/100 (Yunus 100): "Allah aklını kullanmayanları pislik içinde bırakır."

KURAN 17/36(İsra 36): "Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır."

- Mesela evreni ve gizemlerini araştırmaya; yani açıkça Bilime, araştırmaya teşvik ediyordu:

KURAN 29/20 (Ankebut 20): ‘’De ki: "Dolaşın yeryüzünü ve görün yaratılışın nasıl başladığını! Daha sonra ALLAH öteki hayatı da işte böyle var edecektir: çünkü ALLAH her şeye güç yetirendir.’’

KURAN 3/191: (Ali İmran 191)’den: ‘’Onlar ki; ayaktayken, otururken ve uyumak için uzandıklarında ALLAH'ı anar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerine tefekkür ederler: "Rabbimiz! Bütün bunları anlamsız ve amaçsız yaratmadın!’’ ‘’

KURAN 67/3-4 (Mülk 3-4): ‘’O yedi göğü kat kat yaratmıştır. Rahman'ın yaratışında her hangi bir kusur bulamazsın. Bakışlarını yönelt de bak; herhangi bir çatlak görebiliyor musun? Sonra tekrar tekrar bak; bakışların usanmış ve yenilmiş olarak sana döner.’’

- Mesela asla ırkçı olmayın, tüm insanlar eşittir, diyordu. En değerli olanınız; beyaz olanınız, siyah olanınız sarı olanınız değil, ancak en erdemli, en iyi olanınız, en doğru yaşayanınızdır diyordu:

KURAN 49/13 (Hucurat 16): "Ey insanlar! Sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi ırklara ve boylara ayırdık. ALLAH yanında sizin en değerliniz en erdemli olanınızdır. Muhakkak ki ALLAH bilendir, herşeyden haberdardır."

- Mesela zorunda kalmadıkça asla savaşmayacaksın diyordu..Yani bi takım terör örgütlerinin ve kitabı değil de o terör örgütlerini baz alıp İslam’ı lekelemeye çalışan bir takım grupların sürekli manipüle ettikleri o Savaştan bahseden kısımlar; "önünü arkasını kesip cımbızlamadan okunduğunda" açıkça görülüyordu ki; yalnızca bir saldırı karşısında nasıl savunulacağını ya da eziyet gören masumlara nasıl yardım edilmesi gerektiğini anlatıyordu..Yani Kuran'a göre yapılabilecek tek savaş, ALLAH'ın izin verdiği tek savaş; ancak savunma savaşıydı. Yani ancak sana saldırırlarsa, kendini savunmak için savaşabilirsin. Sen başka hiçbir nedenden ötürü kimseye savaş açamazsın. Sana gücünü veren şey ise ALLAH'a olan inancın ve güvenmen) Yani barışçılık ve sadece savunma savaşı prensibi açıkça ortadaydı:

KURAN 2/208 (Bakara 208): "Ey iman edenler! Hepiniz birden barışa girin! Şeytanın adımlarını izlemeyin; çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır."

KURAN 60/8-9 (Mümtehine 8-9): ''ALLAH, din uğrunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara adaletli davranmanızı yasaklamaz. ALLAH adaletli davrananları sever. Ancak ALLAH, sadece, sizinle din uğrunda savaşan, sizi yurdunuzdan çıkaran ve sizi çıkarılmanıza yardım eden kimselerle dost olmanızı yasaklar. Onları dost edinenler zalimlerdir.''

Yani Kuran barışçı olduğu kadar realisttir de aynı zamanda. Hayatın her alanından bahseder. Sadece seni spritüel olarak rahatlatıp da hayatın gerçekleriyle karşılaştığında ne yapacağını anlatmayan diğer inanç sistemleri gibi değildir. Hem ruhsal olarak rahatlatır, hem de hayatın içinde karşılaştığın her durumda ne yapman gerektiğini, en doğru davranışın ne olması gerektiğini sana söyler. Dolayısıyla birileri senin ülkene savaş açtıklarında, seni evinden, yurdundan, ailenden, sevdiklerinden, arkadaşlarından, seçmiş olduğun Din’den zorla uzaklaştırmaya çalışıp, canına ve malına kastettiklerinde kendini savunman gerekir. Bu doğadaki en temel kanundur zaten. Bir kedinin kuyruğuna basmazsan ya da yavrusuna zarar vermeye kalkışmazsan o da seni tırmalamaz. Değil mi? Dolayısıyla; eğer zulme, uğrarsan, ülkene savaş açılırsa otomatikman bu ayetler devreye girer:

KURAN 22/39 (Hacc 39): ‘’Kendilerine haksız yere savaş açılan (mü'min)lere zulme uğradıklarından dolayı (artık savaş için) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir.’’

KURAN 2/190 (Bakara 190): ''Size karşı savaş açanlarla siz de Allah yolunda savaşın, fakat saldırganlık yapmayın! Allah saldırganlık yapanları sevmez.''

Kimlerle savaşmamızı söylüyor? BİZE KARŞI SAVAŞ AÇANLARLA..Yani durup dururken değil, ancak karşı taraf bize saldıracak, yani savaş açacak ki biz o zaman savaşabiliriz..Ve sonra saldırgan tarafın da asla biz olamayacağımızdan, ALLAH'ın saldırganları, haddi aşanları sevmediğinden veya karşılık verirken bile haddi aşmamamız gerektiğinden bahsediyor. Yani savaşın bile onuru ve adaleti olması gerektiğinden, erdemli yapılması gerektiğinden ve haddin asla aşılmaması gerektiğinden bahsediyor…Neden? Çünkü bu din ALLAH’ın dini..Sana savaş açan, savaştığın insanlar da ALLAH’ın kulları…Belki senin bu erdemli tavrından utanır, örnek alırlar da kalpleri ısınır, İslam’a gelirler diye, ya da merhamet diye…

Bunun tek alternatifi ise; masumlara eziyet eden, zulmedilen insanlara karşı verilen mücadele..Yani kendimizi koruduğumuz gibi onları da korumalıyız. Yani diğer bir savaş izni ancal eziyet görmüş mazlum insanlara yardım etmek için..Yani tam da çocukluğumuzda özendiğimiz, hep olmak istediğimiz' masumların koruyucusu, zalimlerin düşmanı o süper kahramanlar gibi..:]

KURAN 4/75 (Nisa 75): ‘’Size ne oldu ki, ‘’Ey Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu topraklardan kurtar(ıp özgürlüğe kavuştur) ve rahmetinle bizim için bir koruyucu ve destek olacak bir yardımcı gönder!" diye yalvaran ezilmiş erkekler, kadınlar ve çocuklara rağmen hala ALLAH yolunda savaşmıyorsunuz?’’

- Bunun ötesinde, yani bize savaş açılması ve bizim de o saldırganlara karşılık vermemiz dışındaki durumlarda, yani barış zamanı; bir canı öldürmenin tüm insanlığı öldürmek demek, o canı yaşatmanınsa tüm insanlığı yaşatmak demek olduğunu söylüyor ALLAH:

KURAN 5/32'den: ''Kim, cinayet işlememiş veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış bir kişiyi öldürürse tüm insanları öldürmüş gibidir. Kim de o canı yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur.''

- Dahası Dinde zorlamanın hiçbir çaşidinin olmadığını, asla insanlara din yüzünden bir baskı yapılamayacağını söylüyordu:

KURAN 2/256 (Bakara 256): "Dinde zorlama yoktur. Artık doğru ile yanlış, birbirinden ayrılmıştır: O halde, kim şeytani güç odaklarını reddeder de ALLAH'a inanırsa, kesinlikle kopmaz bir kulpa yapışmış olur: zira ALLAH her şeyi sınırsız işitendir, her şeyi limitsiz bilendir."

KURAN 88/21-22 (Gaşiye 21-22): ''Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin. Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin.''

- Bana birine kinim olsa dahi, her konuda herkese adil olmam gerektiğini söylüyordu; hatta karşımdaki kişilere kinim olsa dahi..tabi madalyonun öbür yüzünü de kastediyordu. yani yine adil olmak söz konusuysa; kimseyi kayırmamamı söylüyordu. hatta bu kişiler ailemden dahi olsa..

Yani karşınızdakinin kimliği ne olursa olsun tamamen adil olun. Hak neyse onu söyleyin:

KURAN 4/135 (Nisa 135): ‘’Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutunuz; kendiniz, anne babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa, Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Haklarında şahitlik ettikleriniz zengin olsunlar, fakir olsunlar, Allah onlara sizden daha yakındır. İğreti arzularınıza uyup adaletten sapmayınız. Eğer şahitlik ederken dilinizi eğip bükerseniz ya da doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allah yaptıklarınızı bilir.’’

Hatta ona kininiz dahi olsa, düşmanınız dahi olsa adil olun:

KURAN 5/8 (Maide 8): "Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır."

- Din'i (sunduğu yaşam tarzını); insan tabiatına yaratılıştan yerleştirilmiş ve insan tabiatıyla %100 uygun, doğa kanunları olarak tanımlıyordu. ve baktığında gerçekten de öyle. yukarda saydıklarımı gercek hayatta bir gecirsene aklından..gercekten de iyilik yapmak, erdemli olmak, doğayla, kendiyle ve diğer insanlarla barış içinde yaşamak, sana saldırırlarsa kendini savunmak, bir Yaratıcıya yönelmek, nerden geldiğini, burdan sonra nereye gideceğini bilme isteği...Bütün bunlar zaten insan doğasında olan şeyler..

KURAN 30/30: (Rum 30): ''Böylece sen, batıl olan her şeyden arınmış olarak, yüzünü kararlı bir şekilde ALLAH'ın, insanları üzerinde yarattığı doğa/fıtrat kanununa/ dine çevir! ALLAH'ın, insanın doğasına yerleştirdiği fıtrata uygun davran ki, ALLAH'ın yaratmasında bir değişime meydan verilmesin. Bu, gerçek dinin amacıdır; fakat insanların çoğu bilmez.''

- Tanrı'nın tek olduğunu, evrenin içersinde atom altı parçacıklarımızdan, en devasa boyutlada yıldızların, gezegenlerin ve tüm galaksilerin yegane yaratıcı kaynağı olduğunu söylüyordu.

KURAN 112/1-4: ''De ki, "O ALLAH tektir. ALLAH, Samed'dir (her şey O'na muhtaçtır, daimdir, hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, Öncesiz ve Sonrasız, Bütün Evrenin Asıl Sebebi, Sonsuz ve Mutlaktır.). Doğurmamıştır, doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey O'na asla denk ve benzer olmamıştır.

KURAN 6/1 (Enam 1): "Her türlü övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden ALLAH'a aittir. Bunca delilden sonra hakikati inkar edenler, başka güçleri Rabbleri ile denk tutarlar."

- Mesela modern dünyada henüz 50-150 yıl arası, yani yeni yeni ortadan kaldırılmaya calışılan (hatta taşeron işçilik kurumuyla bence hala da hayatta olan) "kölelik" kavramını taa 1400 yıl öncesinden, yani köleliğin en yaygın ve popüler olduğu, belki de yanlış olduğunun, zulüm olduğunun zihinlerden dahi geçmediği zamanlarda köleliği bitirmeye çalışıyor ve köleleri özgürlüklerine kavuşturmayı "aşılması gereken zor yokuş, sarp yokuş" olarak değerlendiriyordu...

KURAN 90/4-18: ''Andolsun, biz insanı bir zorluk içinde yarattık. O kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor? (Övünerek) 'Çok para harcadım,' diyor. Kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor? Biz ona iki göz vermedik mi? Bir dil ve iki dudak? Ve ona (iyilik ve kötülüğün) açık seçik iki yolunu da göstermedik mi? Ama o, sarp yokuşu aşmaya girişemedi. Sarp yokuşun ne olduğunu bilir misin? O, Köleleri özgürlüklerine kavuşturmaktır (bir kimseyi esaretten kurtarmak), yahut da açlık ve perişanlık gününde doyurmaktır o; yakın olan bir yetimi, yahut düşkün bir yoksulu...Sonra (bütün bunları yaparken) iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine merhameti tavsiye edenlerden olmaktır. İşte böyleleri dürüstlüğe ve erdemliliğe erişmiş olanlardır''

- Mesala yalan söyleme, çalma, emeğinle kazan, dürüst ve erdemli ol diyordu:

KURAN 11/112 (Hud 112): ''Emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Ve seninle birlikte yürümek için sana uyanlar da (aynı yolu tutsunlar)! Asla sınırı aşmayın! Unutmayın ki O yaptığınız her şeyin farkındadır!''

KURAN 2/42 (Bakara 42): ‘’Bile bile gerçeği yanlış ile karıştırmayın, gerçeği gizlemeyin.’’

KURAN 53/39 (Necm 39): ‘’Şüphesiz insana kendi emeğinden başkası yoktur. Ve elbet onun çabası, günü geldiğinde kesinlikle gözler önüne serilecektir.’’

- Mesela cinsel güdülerinin esiri olma, ancak legal bir ilişkiye girebilirsin diyordu...ki beni asıl kurtaran bölüm de bu olmuştu. bu konuyla ilgili kısımları okuyana kadar sürekli güzel kız kovalayan ve fütursuzca beraber olan, içimdeki samimi sevgiyi bir takım olaylar sonucu nerdeyse unutmuş, kendi özüne ihanet etmiş, cinsel güdülerini nerdeyse ilah edinmiş bir tiptim. özellikle bu terimi kullandım cünkü onlar beni nereye çağırırsa oraya gidiyordum. sanki Tanrı'nin buyruklarını izler gibi izliyordum onları..bu kadar devasa karanlıkların içinde kör olmuş bir vaziyetteydim.

oysa Kuran; ALLAH'ın iman edenlerin dostu ve yardımcısı olduğunu, onları karanlıktan aydınlığa çıkardığını söylüyordu:

KURAN 2/257 (Bakara 257): "ALLAH, iman edenlerin dostu ve yardımcısıdır; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Oysa hakikati inkara şartlanmış olanlara yakınlık gösterenler onları aydınlıktan çıkarıp derin karanlığa iten şeytani güçlerdir: İçinde yaşayıp kalmak üzere ateşe mahkum olanlar da işte böyleleridir."

yani karanlıklar çok..Aydınlık ise tek!...

ve daha da iyisi öyle 2 ayet var ki bu tarz illegal ilişkiler içine girmenin nerdeyse insan öldürmekle ve putperestlikle(ALLAH’tan başkasına ilahlık atfetmekle) eş görüldüğü ya da ona yakın olduğunu anladım:

KURAN 25/68(Furkan 68): ''Onlar Allah'ın yanısıra başka bir ilaha yalvarmazlar. Allah'ın yasakladığı cana, sebepsiz yere kıymazlar ve zina etmezler. Bu suçları işleyenler cezalarını görürler.''
Baksana 3 büyük günah aynı cümle içinde...ve dahası;

KURAN 24/3 (Nur 3): ‘'Zina eden erkek, ancak zina eden ya da Allah'a ortak koşan bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da ancak zina eden ya da Allah'a ortak koşan bir erkek evlenebilir. Bu tür evlilikler mü'minlere yasaklanmıştır.''
Ya da ayetin bir diğer çeviri alternatifi:

KURAN 24/3 (Nur 3): ‘’(Onların her ikisi de eşit derecede suçludur:) zina yapan erkek ancak zina yapan bir kadınla -yani, (kendi cinsel arzularını) tanrılaştıran bir kadınla- birleşir; zina yapan kadın da ancak zina yapan bir erkekle -yani, (kendi cinsel arzularını) tanrılaştıran erkekle- birleşir: bu (birleşme) müminlere yasak edilmiştir.’’

KURAN 24/26 (Nur 26): ’’Kötü kadınlar, kötü erkekler için, kötü erkekler de kötü kadınlar içindir. İyi kadınlar iyi erkekler için ve iyi erkekler de iyi kadınlar içindir. Bunlar (ikinci grup), onların söylentilerinden uzaktır. Bunlar bağışlanma ve cömert bir ödül haketmişlerdir.’’

- Sürekli fakirlere, yoksullara, zor durumda olanlara, yakınlarımıza, ihtiyaç sahibi insanlara yardım etmemiz öneriliyordu..
KURAN 2/215 (Bakara 215): ‘’Nasıl yardım edeceklerini soruyorlar sana. De ki, 'Para ve mal yardımlarınızı ana-babaya, yakınlara, öksüzlere, yoksullara ve yolda kalmışlara yapmalısınız.' İşlediğiniz her iyiliği ALLAH bilir.’’

Kuran 2/177 (Bakara 177): ‘’ Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değil. İyiler o kimseler ki ALLAH'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanırlar; akrabalara, yetimlere, muhtaçlara, yolda kalmışlara, dilencilere ve köleleri özgürlüğe kavuşturmaya seve seve para yardımında bulunurlar; namazı gözetir, zekatı verir, sözleştikleri vakit sözlerinde dururlar; zorluğa, sıkıntıya ve zulme karşı direnirler. İşte doğru olanlar onlardır, erdemli olanlar da onlardır.

KURAN 2/245 (Bakara 245): ‘’ ALLAH'ın kat kat fazlasıyla geriye ödeyeceği bir güzel borcu O'na verecek olan kimdir? ALLAH alır ve kat kat fazlasıyla verir; ve hepiniz sonunda O'na döndürüleceksiniz.’’

ALLAH’a borç verme kavramına tabi ki ateistler gibi dümdüz bakmamamız lazım. Yukardaki ayetler de dikkate alınarak incelenmeli..Üzerinde düşünmek, aklı çalıştırmak gerekir. ALLAH'ın bir diğer adı da 'hak'tır. ALLAH'a borç vermek demek; hakkı olan kişiye hakkını vermek demektir. Yani her zengin insanın parasında ya da malında her fakir insanın hakkı vardır. siz bu hakkı ona verdiğiniz zaman bu hak yerine teslim edilmiş olur. zaten düşündüğünüz zaman bunun ne kadar doğru olduğunu kendiniz de göreceksinizdir. içersinde yaşayageldiğimiz bu emperyalist ve kapitalist sistem; yani ''faiz''e dayalı ekonomi sistemi; zenginleri daha zengin, fakirlerin daha fakir olması üzerine kuruludur. Oysa faiz sisteminin ortadan kaldırılması başarılabilirse bu fark minimize edilir. ve herkes çalıştığı kadarını kazanır. bir de üstüne yardımlaşma sistemi getirilirse kimse kolay kolay hakkı olmayan parayı kazanamayacak, dolayısıyla, insanlar hem kendileriyle hem de diğerleriyle daha eşit ve daha barışçıl bir yaşam sürebileceklerdir.

KURAN 2:184 (Bakara 184)’den bir bölüm: ‘’Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur.’

- İnsanlığı kumar gibi kapitalizmin ve boş umut tüccarlığının en büyük oyunu olan bir saçmalığın tuzağına düşmekten, uyuşturucu ve alkolden ve gelecek tahmini gibi, fal gibi saçmalıklardan arındırmak üzre öğütler veriyordu:

KURAN 5/90 (Maide 90): ‘’Siz ey iman edenler! Sarhoşluk veren her şey, tüm şans oyunları, Allah'tan başkasına kurban sunmak ve gelecek hakkında kehanette bulunmak şeytan işi pisliklerden başka bir şey değildir. O halde bunlardan kaçının ki ebedi mutluluğa erişebilesiniz.’’

- En önemlisi de; zanna uymamamızı, her ne yapıyorsak; gerçeği red de ediyor olsak, kabul de ediyor olsak , delil ve bilgiye dayalı hareket etmemizi söylüyordu

KURAN 17/36(İsra 36): "Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır."

KURAN 49/12 (Hucurat 12): ''Ey iman edenler! Zandan çok sakınınız.''

KURAN 47/14 (Muhammed 14): ‘’Rabbinin katından bir delil üzere olanla, kötü işi kendisine güzel gösterilen bir midir? Bunlar kendi arzularına uymaktadırlar.’’

KURAN 28/75 (Kasas 75): ‘’Her ümmetten bir tanık çıkarır ve “Kesin delilinizi ortaya koyunuz” deriz. O zaman, gerçeğin Allah'a ait olduğunu, uydurduklarının kendilerini bırakıp kaçtığını anlarlar.’’

Tabi buraya kadar okey, bunlar çok güzel mesajlardı, ama yetmezdi. ortada olağan üstü bir iddia varsa olağan üstü delilleri olması lazımdı..Yani Bu mükemmel mesajları zaten bir insanın yazamayacağı belliydi ama %100 ikna olmam için cok daha olağanüstü deliller lazımdı. Yani bu kitabın Tanrı tarafından mı yollandığı, yoksa bir insanın mı yazdığını bulmalıydım..Daha da önemlisi Tanrı diye birşey var mıydı? bunları bulmalıydım...

KURAN 41/53 (Fussilet 53): ''Zamanı geldiğinde insana mesajlarımızı (evrenin) uçsuz bucaksız ufuklarında ve kendi öz benliklerinde (bulduklarıyla) tam olarak anlatacağız ki bu (vahy)in tartışılmaz bir gerçek olduğu, apaçık ortaya çıksın. Rabbinin her şeye tanık olduğu(nu bilmeleri onlara) hala yetmez mi?''

ALLAH'ın önerdiği gibi; indirilmiş deliller olan Kuran'la, yaratılmış deliller olan evren delillerini (uzayı, dünyanın ve tüm bu içersinde yaşadığımız uzayın nasıl oluştuklarını), ve iç dünyamız(insan doğasını, en derin hislerimizi, iç güdü ve doğal eğilimlerimizi) karşılaştırdım..Herkesin birbirini kanıtı olan bu 3'lü sac ayağı mekanizmasını bu şekilde karşılaştırıp görerek bu kitabın ALLAH'ın kitabı olup olmadığına kendi şahit olması ve özgür iradesiyle karar vermesi gerekir. ALLAH da böyle bir imanı değerli buluyor zaten...

Öncelikle şunu bir anlamamız şart; Evrenimizin boyutları: Biz dünyanın yanında iğne deliği boyutlarında bile değilken, dünyamızın yanında devasa boyutlara varan güneş(dünyadan 330 bin kat daha büyük) gibi MİLYARLARCA yıldızı içersinde barındıran Samanyolu galaksisi…ve Samanyolu galaksimiz gibi MİLYARLARCA yüzen gök adadan yani MİLYARLARCA GALAKSİDEN oluşan devasa bir ‘EVREN’dir söz ettiğimiz.

Canlılığın doğaya adaptasyon (mutasyonlar) olmadan varolabilmesi imkansızdır. Ama aynı zamanda maddenin (en ufak yapı taşı olan atom, atom altı parçacık, kuark ve sicimlerden, en makro aşamada gezegenler, yıldızlar, galaksiler ve tüm kainat, hatta varsa çoklu evrenler dahil) ve onun sürekli dönüşüp durduğu enerjinin kendi kendini yoktan varedebilme yetisi yani yaratabilme yetisi olmadığına göre bir 'ilk sebep' yani maddeyi (içersindeki herşeyle birlikte) yaratan ama yaratılmaya muhtaç olmayacak bir mahiyete sahip olan şeyin varlığı da zorunludur...

Peki Allah var ateizm panteizm Budizm gibi seyler elendi..ama Kuran ALLAH’ın kitabı mı? Şimdi buna bir göz atalım.. Bunun icin yaratılmıs deliller (ayetler) ve indirilmiş deliller (ayetler) ‘’evren ve iç dünyamız’’ ı karsılastıracagız ve böyle 3’lü bir sac ayağı olusturup hepsini birbiriyle karsılastırarak bu mesajın mutlak evrenin yaratıcısı tarafından geldigini goreceğiz..

bu varlık da insan gibi diğer çoğu varlıktan zeki, düşünebilen, hissedebilen bir yaratığı ortaya çıkarmışsa ona nerden geldiğini ve burdan sonra nereye gideceğiniz ayrıntılı şekilde anlatan bir kılavuz göndermemesi düşünülemez. Peki güzel. buraya kadar Tanrı'nın varlığını ve O'nun tek olduğunu anladık böylece ilk 2 seçenek olan Ateizm ve agnostizm elendiler. (Hatta maddenin kendi kendini yoktan varedemeyecek olmasından dolayı teorik olarak Panteizm'de elendi. Yazının ilerleyen kısımlarında deneysel olarak da elenecek) Ama diğer seçenek(ler) hala cazibeli bir şekilde göz kırpıyor. : ] O zaman devam edelim. Peki o Tanrı'nın Kuran'da adı ALLAH olarak geçen varlık olup olmadığını ve Kuran'ın ALLAH'ın kitabı olup olmadığını nerden bileceğiz??? Çok basit. Kuran'ın çoğu ayetinde geçen 'akletme' eylemini gerçekleştirerek. Şöyle ki; Eğer 1400 yıl önce çölün ortasına yollanmış bir mesaj (bir kitap) bilimin henüz 50-100 yıl öncesinde yeni yeni çözmeye başladığı verilerle konuşmuşsa; söz gelimi;

1- 'Big Bang teorisi veya tüm evrenin ve dünyanın oluşum sürecinden direkt olarak bahsetmişse

2- İzafiyet teorisi(zamanın göreceliği) verileriyle konuşuyorsa,

3- Atmosfer tabakasından bahsediyorsa,

4- embriyolojiyle birebir örtüşen şekilde insanın oluşum aşamalarını anlatıyorsa ve

5- Hatta belki evrim sürecinden bahsediyorsa..

6- Din tanımını 'insan doğası, yaratılıştan insanın içine yerleştirilmiş ve onun mutlu olmasını sağlayacak yegane doğa kanunlar olarak tanımlıyorsa

7- bu yukarda saydığımız kainatta ve kendi içlerimizdeki delilleri (yaratılmış deliller) ile Kuran'ı(indirilmiş deliller) karşılaştırıp birebir örtüşüp örtüşmediklerini kendimiz görerek, somut delillerle bu kitabın ALLAH'ın kitabı olup olmadığına karar vermemizi isteyerek açıkça meydan okuyorsa bu kitabı yollayan şey tüm kainatı içindeki herşeyle beraber yollayan varlıktan başkası olamaz. teslim olmamız gerekir. Şimdi diyeceksin ki çok güzel konuştun ama bunlar senin lafların, hani bu söylediklerinin Kuran'da geçtiğini kanıtla...öyle değil mi? : ] Buyrunuz:

Delil 1 - BİG BANG ve KURAN:


Ne demiştik yukarda Evrenimizin boyutlarıyla ilgili? ‘’Biz dünyanın yanında iğne deliği boyutlarında bile değilken, dünyamızın yanında devasa boyutlara varan güneş(dünyadan 330 bin kat daha büyük) gibi MİLYARLARCA yıldızı içersinde barındıran Samanyolu galaksisi…ve Samanyolu galaksimiz gibi MİLYARLARCA yüzen gök adadan yani MİLYARLARCA GALAKSİDEN oluşan devasa bir ‘EVREN’dir söz ettiğimiz..’’Daha da minimize edersek; ay dünyadan, dunya da güneşten kopan parcalardan olusmustur. ve cok daha gecmise gidildiğinde toplamda hepsi birbirine yapısık atom altı parçacık boyutundaydı. Big Bang(büyük patlama)dan sonra genisleyerek ayrıldı. aynı Enbiya 30 ve zariyat 47'de soylendigi gibi..

KURAN 21/30 (Enbiya 30): ''İnkar edenler görmedi mi: Gökler ve yer bitişik iken Biz onları birbirinden ayırdık. Her canlı şeyi de sudan yarattık. Hala mı inanmıyorlar?''

KURAN 51/47 (Zariyat 47): ''Bütün bir göğü kendi güç ve kudretimizle Biz inşa ettik ve onu sürekli genişleten de Biziz.''

Şimdi görüldüğü gibi Kuran’ın bu söylemlerinin onun geldiği devirde 1400 yıl önce anlaşılması imkansız ve o devirde yaşayan biri şunu diyebilir: ‘’yahu gökler ve yer nasıl olur da bitişik olmuş olur da sonra ALLAH onları ayırır bu mümkün değil..veya evren nasıl sürekli genişler? Bu çok mantıksız…Değil mi?

Peki şimdi yakın zamanda modern bilimin bulduğu verilere bakalım.’Big Bang Teorisi.’(bilmeyenler şurdan incelesin: https://tr.wikipedia.org/wiki/B%C3%BCy%C3%BCk_Patlama)

Bilinen evren ve maddenin nasıl ortaya çıktığına yaklaşabilen ve bilim adamlarının çoğunluğunca kabul görmüş en önemli deneye dayalı teoridir.) Big Bang verilerine göre; çok yoğun çok küçük boyutlarda bir noktanın (atom altı parçacıkların) ısınıp patlayarak parçalara ayrılması sonucu bugün içersinde yaşadığımız evren meydana gelmiştir. Ve bu evren sürekli genişlemektedir...Ayrıntıya inersek atom altı parçacıkların çarpışıp ayrılarak ve sonrasında genişleyerek oluşturduğu patlama bugün varolan evreni oluşturmuş. Ve bu evren de sürekli olarak genişlemeye devam etmekte. Yani tam olarak yukarda gördüğünüz Kuran ayetlerinde bahsedildiği gibi..(Ki bu delille artık Panteizm seçeneği de hiç Kuran'a bile gerek kalmadan direkt ve deneysel olarak bilimin argümanlarıyla çürümüş oldu, zira evrenin kendisi Tanrı olsaydı bir başlangıcı ve bir sonu olmaması gerekirdi ve madde de kendi kendini yoktan varedebilir/yaratabilir olmalıydı.)


Delil 2- İZAFİYET TEORİSİ ve KURAN:


KURAN 22/ 47(Hacc 47)’den: ‘’Şüphesiz Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir.’’


KURAN 32/5 (Secde 5): ‘’Gökten yere kadar bütün bir oluşu O düzenler; en sonunda bütün bir oluş sizin hesabınıza göre bin yıl kadar süren bir günde O'na yükselir.’’


KURAN 70/4 (Mearic 4): ''Melekler ve Ruh ona miktarı 50.000 yıl olan bir günde yükselip çıkarlar.''


Şimdi muhtemelen eski dönemlerde insanlar bu ayetleri okuduklarında efsanevi masallar gibi algılamışlardır..Belki bir kısmı bu yüzden inanmamış bile olabilir. Ama bugün tam tersi belki de bunlar sizi inandıracak olan cümlelerdir..Zira modern zamanın tam da böyle izafi olduğunu ve dolayısıyla bunların nasıl mümkün olabileceğini kanıtlarıyla gösteriyor..


Bknz ‘İzafiyet Teorisi’: https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96zel_g%C3%B6relilik


Einstein’in izafiyet teorisine göre, bütün varlıklar ve varlığın fiziki olayları izafidir. Yani görecelidir. Yani zaman, mekan, hareket, birbirlerinden bağımsız değildirler. Aksine bunların hepsi birbirine bağlı ve değişken izafi olaylardır. Cisim zamanla, zaman cisimle, mekan hareketle, hareket mekanla ve dolayısıyla hepsi birbiriyle bağımlıdır. ve biri değiştiğinde hepsi değişir..dolayısıyla zaman da göreceli bişeydir ve kütlenizi koruyarak ışık hızına ulaşmayı başarmanın bir yolunu bulabilirseniz zamanda ileri yönde seyahat etmeniz mümkün. Burda özet olarak yazdığım meseleyi çok iyi bilmeyenler olabilir. Onlara 'Interstellar' (http://www.imdb.com/title/tt0816692/) ‘ı izlemelerini özellikle öneririm.

Bu film izafiyet teorisinin adeta deneysel bir simülasyonu gibi..Film bir bilim-kurgu hikayesi. Kurgu kısmını bir kenara bırakırsak, Bilim kısmı; tamamen bilimsel veriler ışığında ve astrofizikçilerin (Neil deGrasse Tyson) direktif ve denetimlerinde çekilmiş..Hatta çekimler esnasında Neil deGrasse Tyson; yönetmenin daha fantastik olur diye filmin bir kısmında senaryoyu biraz kaydırma isteğine bilimsel verilere aykırı olacağı nedeniyle izin vermiyor. Filmde astronotlar solucan deliğinden geçip diğer taraftaki bir kara deliğin yanındaki gezegene gittiklerinde burda geçirdikleri 1 saatin dünyadaki 7 yıla tekabül ettiğini öğrenip risk ve süre analizi yapıyorlar. Çünkü karadeliğin devasa çekim alanı, gezegenin yerçekimini de etkileyip zamanı büküyordu. Bu da sadece o gezegen için orda geçirdiğiniz 1 gün dünya zamanıyla 168 yıl etmesi demek oluyor. Ve evrenin veya farklı boyutların farklı bölgelerinde zamanın bize göre farklı işleyebileceği bilimsel olarak kanıtlanmış oluyor..


Delil 3- Atmosferin Ozon tabakasının anlatıldığı ayet:

KURAN 21/32 (Enbiya 32): ''Göğü korunmuş bir tavan yaptık. Buna rağmen onlar ondaki işaretlere ilgisiz durmaktadırlar.''


O dönemde dünyanın böyle bir tabaka ile korunduğunun bilinmesinin olasılığı nedir?


Delil 4- Yaratılış evreleriyle ilgili olanlar:


Kuran 23/12 (Müminun 12): ''Ve andolsun ki Biz, insanı balçığın (nemli organik ve inorganik toprağın) özünden yarattık.''

(Toprakta biz varolmadan önce elementer boyutta varolan vitamin, mineral, amino asit, su, kayalar, proteinler…)

Kuran 23/13 (Müminun 13): Sonra onu, (anneden ve babadan gelen) birkaç damla sıvı, bir tohum halinde sağlam bir yere yerleştirdik.

Kuran 23/14 (Müminun 14) : ‘’Sonra bu döl suyu damlasından, döllenmiş hücreyi yarattık; sonra bu döllenmiş hücreden de cenini ve ceninden kemikleri yarattık; sonra da kemiklere et giydirip onu yepyeni bir varlık halinde ortaya çıkarttık. Yaratanların en üstünü olan Allah'ın şanı ne yücedir!’’


Delil 5- Evrim? Yukardakiler kadar apaçık olmamakla birlikte şu ayetlerin evrime işaret edebileceği veya ipucu olabileceği de söylebilir:

KURAN 21/30 (Enbiya 30)’dan: ''HER CANLI ŞEYİ SUDAN YARATTIK? Hala iman etmeyecekler mi?'' (Bilimsel argüman ve evrim teorisi de tam olarak aynısını söyler: Her canlının sudan yaratılması. Canlılığın kaynağı sudur. 4,5 Milyar yıl önce dünyaya yağan ve dünyanın zeminini de oluşturan göktaşları içindeki su molekülleri ve amino asitler yaşamın kaynağını oluşturan etmenlerdendir.


Kuran 71/14 (Nuh 14): "O ki, sizi halden hale/evreden evreye geçirerek yarattı."


Kuran 76/1 (İnsan 1): ''İnsanın üzerinden, kendisinin anılmaya değer bir şey olmadığı bir zaman periyodu geçmemiş midir?''


Kuran 24/45: ‘Allah, bütün canlıları sudan yaratmıştır. Kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayakla yürür, kimi de dört ayakla yürür. Allah dilediğini yaratır. Doğrusu Allah'ın gücü her şeye yeter.’’

KURAN 3/33 (Ali İmran 33): ‘’ALLAH; Adem'i, Nuh'u, İbrahim Ailesi'ni, İmran Ailesi'ni seçerek alemlere üstün kılmıştır;

(Ne diyor ALLAH? Ademi de seçmiş…bunda düşünen beyinler için deliller vardır)

KURAN 76/2 (İnsan 2): ‘’ Doğrusu Biz; insanı katışık bir damla sudan yaratmışızdır. Onu deneriz. Bu sebeple onu, işitici ve görücü yaptık.’’


(Ne diyor ALLAH insanı katışık bir damla sudan yarattık. Adem de insan değil mi? O katışık su eğer erkek ve(veya) kadının öz suları demekse Adem de bundan/bunlardan üremiş demek olmuyor mu? Biraz aklınızı çalıştırın, beyin dendritlerinizin paslanmasına izin vermeyin, düşünün..)


Ve Delil 6: İnsan doğasında…

KURAN 30/30 (Rum 30): ‘’Böylece sen, bâtıl olan her şeyden arınmış olarak, yüzünü kararlı bir şekilde Allah'ın, insanları üzerinde yarattığı doğa/fıtrat kanununa/ dine çevir! Allah'ın, insanın doğasına yerleştirdiği fıtrata uygun davran ki, Allah'ın yaratmasında bir değişime meydan verilmesin. Bu, gerçek dinin amacıdır; fakat insanların çoğu bilmez.’’

Ve delil 7: insana mutlaka sorgulamayı ve öyle inanmayı öğütleyip gerçek olduğuna dair meydan okuyan ayet:

KURAN 50/53 (Fussilet 53): ‘’Onun gerçek olduğu onlara apaçık oluncaya kadar onlara, ufuklarda ve kendi içlerinde ayetlerimizi (işaret ve kanıtlarımızı)göstereceğiz. Rabbinin her şeye tanık olması yetmez mi?’’




Evet böylece deizm de çürüyüp gittiğine göre elde Semavi dinler kaldı. İncil ve Tevrat da zaten daha önce ALLAH’ın yollamış olduğu ve insanların tahrif ettikleri kitaplar ki Hristiyanların kendileri de reddetmez bunu zira ellerinde 4 farklı İncil nüshası mevcut bugün ve İsa’yı da ALLAH zanneder çoğu. Yahudilerin bugünkü tahrif edilmiş Tevratlarına baktığımızda ise sadece Yahudilerden faiz almamaktan ama diğer tüm insanlardan faiz alabilmekten yani kapitalizmin doğuşundan bahseden bir Tanrı imajı görüyoruz ve bu Tanrı aynı olayı 2 farklı yerde 2 ayrı sonla anlatır. Dolayısıyla böyle adaletsiz ve bir kısmının değiştirildiği belli olan kitaplar zaten bugün geçerli olamaz, çünkü adı üstünde orjinalleri elimizde yok. Ama Kuran bugüne kadar sapasağlam korunmuştur. Her ne kadar İslam’ın içine bugün de geçmişte de bir takım yobazların sokmaya çalıştığı Kuran’a tamamen aykırı uygulamalar, hurafeler, uyduruk hadisler ve kulaktan kulağa aktarılan rivayetler ve saldırgan tavırlı batı ülkelerinin kukla teröristleri olsa da ve bugün ALLAH’ın kitabını okumaktan aciz cahil bazı koyuncuklar yaşadıkları dinin İslam olduğunu sanıp öyle göstermeye çalışsalar da, Kuran’ın aslı yani ALLAH’ın kitabının bozulmamış orijinal metni elimizde olduğu için onlar yıkmaya çalışır biz yaparız. Sorun yok. Görüldüğü üzre tek kalan ve akla en yatkın seçenek kesinlikle Müslümanlıktır.

Dolayısıyla Tevrat ve İncil de her ne kadar Tanrı tarafından yollanmış olsalar da ne yazık ki sonradan asılları insanlardan gizlenmiş, anlamları kaydırılmış ya da değiştirilmiş kitaplar. Kuran'sa cok ilginc bir kitap. hem kendinden öncekilerin yani İncil'le Tevrat'ın içindeki değiştirilmemiş (Tanrı sözü) olan sözleri doğruluyor, hem de değiştirilmiş olanları da açığa çıkarıyor. Yani tam bir error correction kitabı...Yukarda da söylediğim gibi Tevrat'ı okuyanların belki dikkatini cekmistir. Bir bölümünde faizden bahsediliyor, kimseden almayın vermeyin diyor. Diğer bir bölümünde ise sadece ‘’yahudilere uygulamayın’’ ama ‘’diğerlerine faiz serbest’’ diyor : ] Aha! Tam bir çelişki!..ALLAH böyle çelişkili konuşmaz. Belli ki bu bölüm sonradan onlar tarafından değiştirilmiş. Kuran da bunu aynen söylüyor. insanların haklarını faizle haksızca sömürdüler diyor. Bknz:

TEVRAT / Levililer 25 / 36-37: ‘’Ondan faiz ve kar alma. Tanrın'dan kork ki, kardeşin yanında yaşamını sürdürebilsin. Ona faizle para vermeyeceksin. Ödünç verdiğin yiyecektenkâr almayacaksın.’’
Kaynak: http://yolgosterici.com/tevrat/tevrat03.htm


TEVRAT / (Mısırdan) Çıkış 22 / 25-27: "Halkıma, aranızda yaşayan bir yoksula ödünç para verirseniz, ona tefeci gibi davranmayacaksınız. Üzerine faiz eklemeyeceksiniz. Komşunuzun abasını rehin alırsanız, gün batmadan gerivereceksiniz. Çünkü tek örtüsü abasıdır, ancak onunla örtünebilir. Onsuznasıl yatar? Bana feryat ederse işiteceğim, çünkü ben iyilikseverim.
Kaynak: http://yolgosterici.com/tevrat/tevrat02.htm

Bknz üstte güzel bir şekilde Kuran’a da uygun söylem ilerlerken, alttaki bölümde; ALLAH’ın mesajının nasıl manipüle edildiği açıkça görülüyor:

TEVRAT / Tesniye (Yasanın Tekrarı): 23 / 20: ‘’Yabancıdan faiz alabilirsiniz ama kardeşinizden almayacaksınız. Böyle yapın ki, mülk edinmek için gideceğinizülkede el attığınız her işte Tanrınız RAB sizi kutsasın.’’
Kaynak: http://yolgosterici.com/tevrat/tevrat05.htm

KURAN’da bu olayı açıkça gözler önüne seriyor:

KURAN 4/160-161 (Nisa 160-161): ‘’Yahudilerin işledikleri zulümlerden ve bir çok kişiyi ALLAH yolundan çevirmelerinden dolayı kendilerine daha önce helal kılınmış temiz nimetleri yasakladık. Mesela yasaklanmış olmalarına rağmen faiz alıyorlardı ve başkalarının malını haksız yere yiyorlardı. (Böylece,) onlar arasından hakikati inkar (etmeye devam) edenler için şiddetli bir azap hazırladık.’’
Kaynak Nisa 160: http://kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=4&ayet=160
Kaynak Nisa 161: http://kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=4&ayet=161


ya da bir bölümde insanı kendime benzeterek yarattım derken diger bir bolümde Tanrı kimseye benzemez benzetilemez minvalinde birsey soluyor. Kuran da yukardaki ayetlerden de hatırlayacağınız üzre bu benzersizlik söylemini doğruluyor. Diğerini ise yalanlıyor…Buna benzer şeyler…


İncil'e değinmeye bile gerek var mı bilmiyorum. Yine de söyleyelim. Tevrattan kat kat fazla manipülasyona uğramış. 4 farklı incil var su an ellerinde. onları da bir cok incili iznikte konsül kurup eleyerek anca 4'e dusurduler. hangisi gerçek? : ] hayata hic karışmayan, gercekci olmayan sadece sevgiden bahseden bir varlığa cevirmisler Tanrı'yı. oysa hayatta acılar, zalimler ve bunlardan korunmanı saglayan kurallar vardır. Hayatın kendisini yaratan varlık realisttir. hem sevgiden, hem acılardan hem de bunlarla baş etmeni saglayacak erdemli kurallardan bahseder. bir diger mesele mesela İsa'nın Tanrı'nın kendisi olduğu yazıyor, diger bir bölümde oğlu olduğu yazıyor. Kuran da diyor ki Tanrı dışında kimseye ilahlık atfetmeyin. İsa Musa Muhammed ya da öncekiler hepsi sadece benim elçilerimdi. yani messengerlardı sadece. ama ne yazık ki öve öve ilahlık derecesine getirmisler İsa'yı. ve bunu utanmadan İncil'i değiştirerek kitaplarına da koymuslar. mesela dikkat et. God'dan cok Jesus derler. bir nevi Tanrı'yla özdeslestirmisler : ] halbu ki bu imkansız.

Bu bizimkilerden bazı aşırı gidenlere de sıçramıs ne yazık ki. onlar da bugün Muhammed Elçi'yi öve öve nerdeyse Tanrı seviyesine getirecekler..Ama işte fark şurda; bunu Kuran'a yansıtamamışlar. yani aslı bozulmamış tek Tanrı kelamı kitap. O yüzden tavsiye ederim. Ama doğru çeviriyi okumanızı öneririm. Hatta mümkünse çevirileri karşılaştırarak okumanızı..Çünkü her çevirenin Arapça gramer, kelime dağarcığı ve edebiyat bilgisi ve ‘’Din anlayışı’’ ‘’en üstte açıkladığım bağlamlarda’’ aynı değil…Bu nedenden orijinal dilinde bozulmadan elimizde olmasına rağmen, bazı çeviriler yetersiz ya da istemli-istemsiz manipülasyona uğramış olabiliyor. Önerdiğim siteler:

www.kuranmeali.com

http://kuraniklimi.orgfree.com/


Hatta isteyen şurdan İngilizce de okuyabilir:

studyquran.org/resources/Quran_Reformist_Translation.pdf

Bu arada edip yüksel'in ve erdem uygan'ın youtube kanallarını da takip etmenizi öneririm mutlaka.

m.youtube.com/user/edipyuksel

m.youtube.com/channel/UCYaBPn8Vjm71Ge55Pf9ZW3g

Kısaca Burdan diğer semavi dinleri de elemek için elimizde çok makul deliller oluşmuş oluyor. Ve elimizde aslı bozulmamış olan tek kitap Kuran kalıyor. Ama elbette hepsini okuyup, kararınızı özgürce vermelisiniz. Ama ne yaparsanız yapın her zaman delil aramalısınız. Delilsiz kabul etmemeli ya da reddetmemelisiniz. Bir kitap ALLAH'tan gelmişse onda mutlaka gercekle kıyaslayabileceğin deliller olmalı. Olağanüstü şeylerin olağanüstü delilleri olmalı…Blogumdaki şu benzer konuyu da zamanınız olunca mutlaka incelemenizi öneririm:

http://gumuskayakci.blogspot.com.tr/2016/04/sevgili-iqsu-dusuk-tek-hucreli-terliksi.html?m=1


Özetlersek; Uyduruk rivayetleri ve insanların yanlış davranış ve söylemlerini değil de, yalnız ve yalnızca ALLAH'ın kitabını tek ölçü olarak kabul edip; Dini ALLAH'a has kıldım, sadece O'na özgüledim; tüm diğer sahte ilahları, X-Men'in de değimiyle nam-ı diğer 'false gods'ları eledim. Ve ''ALLAH'tan başka ilah yoktur. O'ndan geldik ve mutlaka geldiğimiz gibi O'na geri döneceğiz''
dedim..

Bunun için de; Kuran'ı önce onun gerçekten Tanrı’dan gelip gelmediğini sorgulayarak, şahit olduktan sonra samimi bi şekilde, anlayarak, evren ve içsel delillerle karşılaştırarak, diğer kitaplarla karşılaştırıp okuyarak ve en önemlisi de "öğüt alarak" yani okuduklarımı hayatıma geçirdikten okuduktan sonra değiştim...: ] sana da tavsiye ederim..

KURAN 3/105 (Ali İmran 105): ‘’Kendilerine hakikatin apaçık belgeleri geldikten sonra parçalanıp birbirine düşen kimseler gibi olmayın; işte bunlar için korkunç bir azap vardır’’

Kuran Varolmuş ve olacak tüm tehlikelere karşı yalnızca ALLAH'ın bize yeteceğini söyler:

KURAN 3/173 (Ali İmran 173)'den: '''ALLAH bize yeter. O ne güzel vekildir''.

Bunları size ve ulaşabileceğim tüm insanlara bu denli uzun ve canhıraç bi şekilde anlatmamın sebebi de ALLAH’ın bizden istediği gibi O’nun barış mesajını çıkarsız olarak yaymak. ALLAH'a inanıp güvenen herkesin bir nevi görevidir bu:

KURAN 3/187 (Ali İmran 187): "ALLAH kendilerine kitap verilenlerden, 'Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz,' diye söz almıştı. Fakat onlar, onu arkalarına atıp az bir fiyata sattılar. Ne kötü bir alış veriş!"

Artık gerçeğin bir kısmına tanıklık ettiniz..Siz de kendi araştırmalarınızı yaparak gerçeğin tamamına şahit olduktan sonra, yani o noktadan sonra; gerçeği kabullenmek ya da reddetmek tamamen size kalmış ve özgür iradenizle ve mutlaka kendi kendinizine keşfederek yapacağınız bir seçim olacak.. Umarım kendi kendinizi bile bile saptırmaz ve egolarınızın, kibirlerinizin ve açgözlülüğünüzün esiri olmaz, sarp yokuşu aşamaya girişebilir ve gerçeğe tanıklık yapabilirsiniz...Zira; Herkes kendi yaptığının hesabını tek başına verecek..Ve gerçeğe kör ve sağır olmak isteyenlere biz hiç bir şeyi duyuramayız...

KURAN 27/79-80 (Neml 79-80): ''Allah'a güven. Çünkü sen apaçık bir gerçek üzeresin. Şüphesiz ki sen ölülere söz duyuramazsın. Hakikata arkalarını dönmüş kaçarlarken sağırlara da dâvetini işittiremezsin.''

KURAN 16/93 (Nahl 93): ‘’Zaten eğer ALLAH dileseydi sizi tek bir ümmet (olarak aynı din üzere)yapıverirdi; fakat o sapmak isteyeni saptırıyor, doğru yöne yönelmek isteyeni ise (ona) yöneltiyor: Ve şüphesiz, yaptığınız her şeyden ötürü sorguya çekileceksiniz!’’

Zira bu içersinde bulunduğumuz hayat sadece geçici bir sınav yerinden ibarettir. Ve her ne yaparsak (iyilik ya da kötülük); aslında kendi kendimize yapmış oluruz. Ama bir çoğumuz farkında bile değildir..:

KURAN 57/20 (Hadid 20): ''Bilin ki (ey insanlar!) Bu dünya hayatı, sadece bir oyundan, geçici bir eğlence ve güzel bir gösteriden, birbirinizle büyüklük yarışı(na girişmenizden) ve daha çok servet ve çocuk sahibi olma hırsın(ız)dan ibarettir. Bu (dünya)nın durumu, (hayat getiren) yağmurun hikayesine benzer: Yağmurun yeşerttiği bitki, toprağı ekenlere sevinç verir; ama sonra kurur ve sen onun sarardığını görürsün; sonunda toprak haline gelir. Ama öteki dünyada (insanın durumu ile ilgili ebedi hakikat açıkça ortaya çıkacaktır). (Ya) şiddetli azap, yahut Allah'ın bağışlayıcılığı ve hoşnutluğu, çünkü bu dünya hayatı, kendini kandırmanın zevkin(i tatmak)tan başka bir şey değildir.''

Ben her zaman şu içersinde bulunduğumuz yaşamı metaforik olarak bir kelebeğin hayatına benzetirim. Bu dünyadayken tırtılız ve herkesin kendine has spesifik ve belli imkanları doğrultusunda sürünerek ilerliyoruz. Eğer kozamızı örecek kadar yeterlilikte ve içten gelerek iyi olup, sabredip, şükredip erdemlilik gösterebilirsek, yani gerekli besinleri alıp o şekilde ilerlersek öldüğümüzde girdiğimiz koza, biz dirilene kadar güzelce ve sorunsuz bir şekilde örülüyor ve diğer hayata kanatların mükemmel renklerde ve boyutlarda parlayarak uyanıyorsun ve özgürce uçuyorsun. yok eğer gerekli besinleri toplamak yerine işin gücün diğer tırtılların besin toplamasına engel olmak olmuşsa o zaman kozana girdiğinde yetersiz beslendiğin için kanatların tam örülemiyor ve güzel bir kelebeğe dönüşemiyorsun, ya da biri örülüp diğeri eksik kalıyor ve uçmak yerine çırpına çırpına neyi haketmişsen onu yaşıyorsun...ALLAH kimseye kıl kadar haksızlık yapmaz...

KURAN 3/185 (Ali İmran 185): ''Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatıysa, aldatıcı bir tatmin aracından başka bir şey değildir.''

Yani hepimiz bir gün mutlaka ölüp gideceğiz..Önemli olan herşeyi elde etmek değil, ne için yaşadığınız ve ne için öldüğünüzdür...

Kısacası bir Barış, Özgürlük, Adalet,Eşitlik ve Kendi Doğanıza Geri Dönme Çağrısı ve Bildirisi olarak ALLAH’IN MESAJI: KURAN…

KURAN 2/208 (Bakara 208): "Ey iman edenler! Hepiniz birden barışa girin! Şeytanın adımlarını izlemeyin; çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır."

Barış!

EMRE BARANSEL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder