31 Aralık 2015 Perşembe

Herkese İyi Saliseler!

Yahu amma Noel&Kandil geyiği döndü 1-2 haftadır. Şunu anlayın; ne İsa Peygamber'in ne de Muhammed Peygamber'in doğum günleri belli olmadığından bugünleri Hristiyanların da Müslümanların da Noel veya Kandil isimi altında kutlamalarının delilsel bazda hiçbir anlamı yok. Hatta bırakın doğum günlerini, doğum yıllarında bile tartışma var..Yeni yıla giriş günü ise bunlardan tamamen bağımsız olarak, sadece yukarda da bahsettiğim varsayımsal varyasyonlardan birine dayatılarak başlatılan ve bizim de kullandığımız Miladi takvim'de yeni yıla girilen zaman dilimini içerir ki; bunun bir insan için kutlanılması gereken birşey mi yoksa üzülünmesi gereken birşey mi oluşu tamamen izafidir, yani o kişinin kendisine göre değişir.. Zamanını iyi değerlendiremeyen biri üzülmeli bence. Çünkü kendisine tanınan ve hayat dediğimiz bu eşsiz, değerli armağanı boşa harcamış ve zamanı da 1 sene daha azalmış demektir. Ama şimdiye kadar zamanını iyi değerlendirmiş biri için; vicdanı ve kafası rahat olacağından, zaman hediyesinin hakkını vermiş olduğuna ve ilerde de vermeyi planladığına şükredip sevinebilir..Yoksa yeni yıla giriş denen şey tamamen algısal bir yanılgıdır. Geçen her sene değil, aslında ''her salise'' zaman kesemizden eksiltir..Herkese İyi Saliseler!

17 Kasım 2015 Salı

Uydurulmuş Dini mi yoksa İndirilmiş Dini mi izleyeceksiniz?

Artık olay çok açık. Eğer kendinizi Müslüman diye tanımlıyorsanız önünüzde 2 yol var...Ya ''Uydurulmuş Dini'' izleyeceksiniz ya da ''İndirilmiş Dini''...Yani ya ondan bundan kulaktan kulağa aktarıla aktarıla bugüne gelmiş ve Kuran'a tamamen aykırı bi takım rivayetleri ve hadisleri izleyip ona buna saldırıp Savaşçı olacaksınız ya da sadece ALLAH'ın kitabını izleyip Barışçı olacaksınız..Yani Sarıklı cübbeli, Arap fetişisti, Allah'ın elçilerini putlaştıran, rivayet ve saçma sapan hikayeleri ALLAH'ın ayetlerinin önüne koyan uydurulmuş dini mi izliyorsunuz? yoksa Dininizi yalnızca ALLAH'a özgüleyip gerçekten indirilmiş olan dini mi izliyorsunuz? yani ''Tevhid''i...Kainatı yaratan yegane Tanrı'nın mesajını...Din meselesinde ALLAH'ın kitabından başka hiç bir sözü dikkate almama kararlılığını...

Kuran 45/6: ''İşte bunlar, Allah'ın hakikati sana kendisiyle aktardığı ayetlerdir: Peki, Allah ve O'nun ayetleri de değilse, kimden (gelen) hangi habere inanacaklar?'' Kuran 7/185: ''Göklerin ve yerin egemenliğine ve ALLAH'ın yarattığı şeylere bakmazlar mı? Son anlarının yaklaşmış olabileceğini hiç düşünmezler mi? Bundan sonra artık hangi hadise (söze) inanırlar?''

Bugün 'mezhep' adı altında anılan ama aslında her biri İslam'la %100 alakasız kendi başlarına 'apayrı dinler' olan sünnilik, alevilik, şiilik, vahabilik, selefilik ve tüm alt kolları gibi bir sürü sapık inanç; 'Müslüman' kavramının etrafını bir elması kaplayan ve farkedilmesini, parlamasını engelleyen çamur tabakaları gibi sarmışlardır..Kendinizi ya sadece 'Müslüman' diye tanımlayıp barışçılık dininden; yani ALLAH'a teslim olmaktan; yani İslam'dan olduğunuzu söyleyip zihninizdeki putları kırarak çamur tabakalarını temizleyeceksiniz, veya ALLAH'ın size seçtiği 'Müslüman' ismini bırakıp kendinizi dini manada saçma sapan mezhep isimleriyle tanımlayıp, Amerika'nın, Rusya'nın İsrail'in vs şuursuz paralı kuklaları olan, ortadoğuda mezhep farklılıkları yüzünden birbirlerini öldüren, ya da Muhammed Peygamber'e veya Ali'ye övgüleri abartıp, onları ALLAH yerine koyup putlaştıranlardan olacaksınız..Kuran 3/84: ''De ki: 'ALLAH'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlara indirilene; Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rab'leri tarafından verilene inandık. Onların hiçbiri arasında ayırım yapmayız ve biz O'na teslim olanlarız.''

Artık herşey çok açık ve çok net..İzlediğiniz uydurulmuş din mi yoksa indirilmiş din mi? Vurgulamakta fayda var; çünkü uydurulmuş dinin amacı İslam'ın Barış mesajının algılanmasının ya tamamen önüne geçmek, ya da bir takım halüsinatif parazitler oluşturup geciktirmektir..Zira dünya medyası da bunu böyle algılamak üzre kendini programladığı için uydurulmuş dini izlediğiniz her saniye beyinlerinize ve dünyanın her yerine yollanan mesaj da bu yönde olacaktır.

İyi düşünün..Aklınızı çalıştırın...Kuran 8/22: ''ALLAH yanında, yaratıkların en kötüsü, akıllarını kullanmayan sağır ve dilsizlerdir.'' Zira ALLAH şu ayetlerde sizin kendinizi 'dini manada' 'Müslüman' hariç başka herhangi bir kelimeyle tanımlamanıza asla izin vermiyor ve hangisi olursa olsun tüm mezhep etiketlerini reddediyor: Kuran 22/78: '' Elçinin size tanık olması, sizin de halka tanık olmanız için, sizi, daha önce de şimdi de 'müslümanlar = teslim olanlar' olarak adlandıran O'dur.'' Kuran 6/159: ''Dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir.'' Kuran 30/32: ''Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.'' Dolayısıyla bir müslümanın dini manada yegane tanımlaması: 'Müslüman' olmasıdır. Ve bu bir ''fiildir''. ''Etiket'' değildir..ALLAH'a teslim olmak, Barışçı olmak fiili..Ve yaşadığın sürece her an da olacak olmak..Yani O'na her manada güvenmek fiilidir..

Kısacası tüm bu karalamalar, anlamsız menfaat ve saldırı savaşları, putlaştırmalar, uydurma rivayetler ve sömürülmelerden kurtulmak istiyorsanız Mezhep dediğiniz, benimse; ''İslam'la alakasız apayrı dinler'' olarak tanımladığım etiketlerinizden kurtulmalı, dininizi yalnız ALLAH'a özgülemeli ve net bir şekilde tüm dünyaya birlik olduğunuzu göstermelisiniz..'Müslüman'-'Barışçı' fiilleri adı altında...Daha da önemlisi 'doğru tebliğ' için; müslüman olmayanlar arasından 'size düşmanlık beslemeyenlere' de aynı adil, barışçı ve özgürlükçü tavrı göstermelisiniz ki bu Dinin gerçekten ALLAH'tan gelebileceğine gerçek kanıtlarıyla inansınlar..Çünkü insanlar herkesin de gördüğü üzre 'yazılanlar'dan çok 'yaşananlar'a bakıyor ve okumaya üşeniyor..Ya da bir çok farklı nedenden doğru anlayamıyor..Ne yazık ki bu böyle. Gerçekçi kanıtlar istiyorlar. Ve siz kan dökerek kimseyi ikna edemezsiniz...Ancak diyalog ve iyilikle anlatarak olabilir bu..Zorlamadan...Örnek olarak..Ve her ne pahasına olsun doğruyu söyleyerek...Çünkü ALLAH da böylesini istiyor...

Kuran 14/24-25: ''Görmez misin ki ALLAH güzel bir sözü güzel bir ağaca benzetir: Kökü sabit, dalları ise göktedir. Rabbinin izniyle her mevsim meyvelerini verir. Öğüt almaları için ALLAH insanlara böyle örnekler verir.''

Kuran 88/21-22:''HATIRLAT; çünkü sen ancak bir hatırlatıcısın (hakikatlerini hatırlatmak için irsâl oldun)! Onlar üzerine musallat olan zorba değilsin!''

Kuran 29/46: ''Yahudilerin ve Hıristiyanların zalim olanları dışında kalanları ile tartışırken olabildiğince gönül alıcı ve etkili bir dil kullanınız. Onlara deyiniz ki, ''Bizler hem bize ve hem de size indirilen kitaplara inanıyoruz. Bizim de sizin de ilahınız birdir, biz O tek ilaha teslim olmuşuz.''

Mesela benim şu anda yaptığım bir risktir. Belki de Kuran'dan habersiz ve kendine herhangi bir mezhep etiketiyle etiketleyen herkesi veya Din'e bu etiketleri savunan yobazların penceresinden baktığı ve hiç 'anlayarak' okumadığı için inanmayan insanları karşıma alacağım..Ama sorun değil, bunun benim için zerre önemi yok. Çünkü hesabı onlara değil yalnızca ALLAH'a vereceğim ve hesap da 'doğru'lar üzerinden verilecek..Ve doğruları birilerinin söylemesi ve bedel ödemesi lazım ki doğrular doğru olarak bilinebilsin..Ne demişti Nazım Hikmet? ''Sen yanmazsan ben yanmazsam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?'' Yoksa daha önce kendilerine hakikat bilgisi verilip de onu saklayanlar hakkındaki şu ayet çok mantıksız olurdu değil mi? Kuran 3/187: ''Allah kendilerine kitap verilenlerden şöyle bir söz almıştı: “Onu insanlara açıklayınız ve hiçbir şey gizlemeyiniz.” Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu küçük bir kazançla değiştirdiler. Yaptıkları alış veriş ne kadar kötüdür!'' Keşke herkes kimseden korkmadan, çekinmeden doğruları söyleyebilse...Kuran 9/13'ün sonu: ''Korkuyor musunuz onlardan? Eğer mümin kişilerseniz, kendisinden korkmanıza en layık olan, Allah'tır.'' Bunun en somut örneği bence Arjantin Devlet Başkanı Cristina Fernandez'dir. Bence bütün Müslüman olduğu iddiasında olanların bu cesur kadından ders almaları gerekir. Şahsen ben payıma düşen dersi aldım sanırım:
Arjantin Devlet Başkanı Cristina Fernandez Emperyalizme Karşı Cesur Tavrı

Şimdi diyeceksiniz ki e ee bu kadın doğruyu söylüyor Teröristler de yapıyor işte. Uyumlular ne var bunda derseniz çok devasa bir mantık hatası yapmış olursunuz. Çünkü burda esas olan; masum tek bir insana, hayvana veya bitkiye dahi zarar gelmemesidir. Yani eğer birilerini patlatacaksanız bunlar masum halk olmamalıdır; hamile kadınlar olmamalıdır..Sokakta yürüyen insanlar olmamalıdır..Sanat aktivitelerine veya konserlere katılan gençler olmamalıdır..Buna kimsenin hakkı yok. Petrolü ve savaşı körükleyen para baronu siyonist aileler olmalıdır, veya onların kölesi olan Devletlerin politikalarını belirleyen ve devletleri yöneten kişiler olmalıdır. Tabi YERSE! Ama yemez onları bombalamak :] anca masum halk..Çünkü böylesi kolay değil mi? Ceza'nın da eski bir şarkısında dediği gibi 'Doğru olan zordur'.. Çünkü o para baronları siyasetçileri, siyasetçiler de teröristleri yönetiyor zaten..Yani Efendileri zaten onlar! Teröristler kölenin kölesinin kölesi aslında...Sadece dışardan öyle gözükmüyor..Yani bu saldırılar aslında avrupaya filan değil direkt İslam'a karşı yapılmıştır..Siz bu ve bunun gibi saldırılarla avrupada yaşayan tüm Müslümanlar potansiyel hedef haline getirilmiştir. Ve Ortadoğudakiler yeni bombaların yeni hedefleri olmuştur. Ayrıca dünyanın her yerinde İslam'ı barış yoluyla, anlatarak yaymaya çalışan herkesin emeklerini öldürmeye, yani yoketmeye, değersizleştirmeye kastedilmiştir.

Kısaca Kuran'a göre; bir ülkedeki ''masum'' halka hiçbir gerekçeyle en ufak zarar dahi veremezsiniz. Verirseniz işte sizin şahsi canilik ve cehaletinizin faturası bu şekilde tüm İslam'a kesilir..Ve biz doğruları ve Din'in aslını artık ne kadar anlatırsak anlatalım etkisi normalde olandan çok daha az olacaktır. Aynı konunun ilk fotoğrafındaki gibi..Paranızı onlardan alıp, onların kölesi oluyorsunuz, sonra yetmiyor, kalkıp ordaki bir de masum insanları öldürüyorsunuz..ALLAH'ın Kuran'da tüm insanlığa anlattığı evrensel barış, özgürlük ve tebliğ yasaları asla böyle birşey değil..

Bu anlayışın son dönemin reform sayılabilecek şekilde en kapsamlı ve doğru tefsirleri ise; Mustafa İslamoğlu, Abdülaziz Bayındır, Bayraktar Bayraklı, Edip Yüksel(19 Sistemi), Erdem Uygan(Yükselen Sözler ve K.Ö.K Programları), Mehmet Okuyan, Caner Taslaman(Din-Bilim-Felsefe ilişkisi), Ahmed Hulusi(Bilim-Tasavvuf-Kuran ilişkisi), Yaşar Nuri Öztürk tarafından çeşitli yöntemlerle yapılmaktadır. Bu insanların tefsirlerindeki 'reform' ifadesi bir değiştirmeyi değil, aksine bir öze dönüş mahiyetindedir. Genel olarak rivayet kültürüyle Kuran'dan ve Kuran'daki vahyin anlamından uzaklaşan Müslümanları tekrar ALLAH'ın kitabına ve yalnızca ALLAH'ın sözlerine yöneltme çabasıdır. Bozulmuş olan yapının tekrar ilk geldiği saflığına ve katışıksız haline yani TEVHİD'e ulaşmasını hedeflemektedir. Bunu da Mustafa İslamoğlu'nun şu sözleri çok iyi özetlemektedir. ''Uydurulmuş Din'e mi uyacaksınız yoksa İndirilmiş Din'e mi?''
Mustafa İslamoğlu - Uydurulan Din'e mi Uyacaksınız yoksa İndirilen Din'e mi?

15 Kasım 2015 Pazar

KARANLIK Karanlığını Artırıyorsa Sen de IŞIĞINI Artır! Ona Uyup Karanlığa Karışma...

Bana kalırsa batının zavallı yurtsuz Suriyeli mültecileri Türkiye'ye kitlemesinin ve topraklarına sokmama bahanesinin kendilerine göre en ucuz yolu buydu ve yaptılar gibi gözüküyor..Üstüne bir de ufak bir meblağ verirlerse tamam işte, iş kapanır mülteciler Türkiye'de kalmış olur..Öyle değil mi? Tablo bunu gösteriyor..Yanlış anlaşılmasın Suriyeli'lerin bir suçu yok. Onlar ailelerini ve canlarını kurtarmak için kaçıyorlar, dolayısıyla onları da anlamak lazım...Ama bizim ülkemizdeki yobaz ve şekilci ilkel yaratıkların aslında gayet hoşlarına gidiyor bu durum, adeta canlarına minnet. Çünkü Müslüman olmayı Arap olmak sandıkları için, ayrıca paraya da nerdeyse tapındıkları için, Türkiye'yi de araplaştırmaya çalışıyorlar..Etraflarında ne kadar çok Arap ve Arapça yazı görseler kendilerini o kadar dindar sanıyorlar..Üstelik ne yazdığını dahi anlamıyorlar o yazılarda, çünkü çoğu arapça bilmiyor. Zaten Kuran'ı da kendi dilleri yerine bilmedikleri bir dilde okudukları için ruhunu anlayamıyorlar ve yukardaki şekilci tablo oluşuyor..

Batıysa bu eylemler sayesinde cahil ve cani bir terörist zümreyi kullanarak İslam'ı karalamış oldu tekrar ve tekrar..E vurgu önemli tabi..Alan memnun veren memnun..1 taşla bir sürü kuş işte..Bunlar genel planın parçaları..Asıl google haritalarını büyütür gibi bakış açılarımızı genişletip meseleye öyle bakmamız lazım..Hiç düşünüyor musunuz Amerika 2003'de Irak'ı işgal etmeseydi bugün Işid olur muydu diye? Savaşın daimi olduğu bir coğrafyadan; insanların dini ne olursa olsun ancak açlık, cehalet ve şiddet türer...Onlar da bunu istiyor zaten..Oysa İslam akledenlerin dinidir ve ancak akıllarını kullanabilenlere hitabeder. Kuran'da yaklaşık 600 civarı ayet akletmeyi önerir..Böyle başka bir öğreti var mı dünyada? Peki siz hiç işin kaynağını okumayı denediniz mi? Yoksa siz de tembellik yapıp okumak yerine bir takım paragöz yobaz hocamsıların anlattıklarına veya cani teröristlerin hareketlerine göre mi İslam'ı yargılayacaksınız? Gerçi bu olaylar arttıkça biz İslam'ın barışçılık olduğunu istediğimiz kadar anlatalım, istediğimiz kadar insanları okumaya teşvik ne fayda?..Yukarda yobazlar için söylediğim şey Batılılar için de farklı bir perspektifte ama aynı şekilde geçerli..Din'in kaynağını yani Kuran'ı okumak ve ona göre değerlendirmek yerine, onu; ona mensup olduğunu iddia eden paranın ve emperyal güçlerin kölesi olmuş bir takım cahil canilerin terör eylemlerine göre değerlendirenlerin gözünde pek bi tesiri olmayacaktır..Ama biz yine de doğruyu anlatmaya devam edeceğiz. Belki içlerinden beyinlerini ve kalplerini eşzamanlı kullanıp akledebilenler çıkar..kimbilir...İsmini hatırlayamadığım bir Müslüman alimin sözü tam da böyle durumları anlatıyor aslında..''KARANLIK karanlığını artırıyorsa sen de IŞIĞINI artır! Ona uyup karanlığa karışma..'' Ne kadar büyük bir söz, değil mi?...Nerdeyse başlı başına Kuran'ın felsefesini anlatıyor..

Bknz öneririm: Erdem Uygan Konferansı-Müslümanların Kur'an'la İlişkisi

Müslüman; ALLAH'a teslim olmuş ve yürekten güvenmiş, barışçı kişi demektir. İslam'ın kelime anlamı ise teslim olmak, selamet ve barışçılıktır. Bunlar etiket değil, fiildirler..Yani İslam'ı sadece 2 cümle söylenip içine girilen bir olgu ve etiket olarak değil, bir fiil olarak algılamalısınız..Tüm yaşam boyu sürdürülmesi gereken bir fiil..Müslüman buna deniyor işte..Ve Kuran'da asla saldırı savaşına izin yoktur. Savaştan bahseden birkaç ayette tamamen savunma savaşından bahsedilir..Çünkü hayatın içinde savaş da vardır ve eğer karşı taraf size saldırırsa hayatta kalmanız gerekir..Kuran ruhani bir kitap olduğu kadar realistik bir kitap da olduğundan hayatın içinde ne varsa O'nda da onların tümü farklı dozlarda mevcuttur..o Ayetlerin hepsi de size saldırılması halinde ya da mazlum insanlara saldırılması, öldürmek istenmesi, zulmedilmesi, inandığınız gibi yaşamanızın zorla engellenmesi ve topraklarınızdan sürülmeniz ve köleleştirilmek istenmeniz hallerinde nasıl savunma yapılacağıyla ilgilidir. Yani barışı sağlamakla ilgili..Bknz: Kurtuluş Savaşı..

Bu saydığım durumlara maruz kalmanız halinde de zaten asıl garip olan kendinizi savunmamanız ve topraklarınızı öylece onursuzca teslim etmeniz veya kaçmanız olmaz mıydı? Dolayısıyla ALLAH'ın sadece savunma savaşına izni ve oluru vardır. Asla keyfi saldırganlığa izni ve tahammülü yoktur. Bunun aksi teröristlerin tek hücreli terliksi beyinlerine göre mümkün olabilir ama Kuran'a göre mümkün değil. Kuran'ı bir bina, o ayetleri de binadaki yangın söndürme cihazı gibi düşünürsek sanırım yalnış bir benzetme yapmış olmayız..Ve yine Kuran'a göre siz inanç sisteminizi ancak diyalog yoluyla ve insanlara örnek olan davranışlarınızla yayabilirsiniz. Bu sebep için asla savaşamazsınız. Çükü ALLAH; şiddet ve zulmü insan doğasına aykırı davranışlar olarak ele alıyor. Bu yüzden de zaten sunduğu dinin adını insanın öze dönüşü mahiyetinde 'Barış, Selamet ve Teslimiyet' manalarına gelen İslam adını vermiş..Yani barışçı ve iyiliğe yönelik her düşüncede ve tavırda kendi doğanıza dönüyorsunuz aslında siz..

Bknz ALLAH bu işin prensiplerini nasıl koyuyor hatırlayalım:

Kuran 2/208: ''Ey iman edenler! Hepiniz toptan barış ve selamete girin de şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, sizin aranızı açan belli bir düşmandır.''

Kuran 88/21-22: ''HATIRLAT; çünkü sen ancak bir hatırlatıcısın (hakikatlerini hatırlatmak için irsâl oldun)! Onlar üzerine musallat olan zorba değilsin!''

Kuran 8/61: ''Onlar barışa eğilim gösterirlerse sen de ona eğilim göster ve ALLAH'a güven. O, İşitendir, Bilendir.''

Kuran 60/8: ''ALLAH, din uğrunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara adaletli davranmanızı yasaklamaz. ALLAH adaletli davrananları sever.''

Kuran 60/9: ''Ancak ALLAH, sadece, sizinle din uğrunda savaşan, sizi yurdunuzdan çıkaran ve sizi çıkarılmanıza yardım eden kimselerle dost olmanızı yasaklar. Onları dost edinenler zalimlerdir.''

Kuran 10/25: ''Böylelikle ALLAH (insanı) mutluluk ve güvenlik zeminine çağırmakta ve isteyeni dosdoğru bir yola yöneltmeyi dilemektedir.''

Kuran 29/46: ''Yahudilerin ve Hıristiyanların zalim olanları dışında kalanları ile tartışırken olabildiğince gönül alıcı ve etkili bir dil kullanınız. Onlara deyiniz ki, ''Bizler hem bize ve hem de size indirilen kitaplara inanıyoruz. Bizim de sizin de ilahınız birdir, biz O tek ilaha teslim olmuşuz.''

Kuran 2/256: ''Zorlama dinde yoktur. Artık doğru ile yanlış birbirinden seçilip ayrılmıştır. Şu halde kim şeytani güç odaklarını reddeder de ALLAH'a inanırsa, kesinlikle kopmaz bir kulpa yapışmış olur: zira ALLAH her şeyi sınırsız işitendir, her şeyi limitsiz bilendir.''

Sonuç olarak Fransa'daki bombalı saldırıda ölen masum insanlara tüm kalbimle ALLAH'tan rahmet diliyorum..Çünkü ölen ''eğer masumsa'' yani savaşa bulaşmamış veya destek olmamışsa O kişinin dini, dili, rengi söz konusu dahi olamaz, masum masumdur..Aynı 3 gün önce Lübnan'da ölen ve unutulan masum insanlara ve kısa bir süre önce bizim ülkemizde ölen ve unutulan insanlarımıza dilediğim gibi..Daha da önemlisi; yıllardır bu savaşlar yüzden ölen, işkence gören, savaşa mahkum edilip aç, yoksul ve cahilleştirilen, köleleştirilerek sömürülüp sonra da unutularak, insanların gözünde istatistiki bilgiden fazlası olamayan milyonlarca masum çocuk, kadın, erkek, genç ve yaşlı insana dilediğim gibi...Ama şunu söylemeliyim Fransızlardan ve tüm batıdan da aynı vicdanı ve objektiviteyi bekliyorum..

Sahile vuran masum bir çocuğun tek fotoğrafının oluşturduğu global vicdanı, emparyalist aktörler kimliksiz kuklalarının bombalarıyla yok etmeye çalışıyor..Çünkü vicdan, iyilik ve barış onların planlarını bozuyor..İnsanlık için düşündükleri şeyler bunlar değil..Şunu anlayın artık..bu kesinlikle görünen tarafların savaşı değil. Gördüğümüz hiçbir şey göründüğü gibi değil..Bu sadece iyilik ve kötülüğün savaşı..Vicdanla zulmün..Sevgiyle nefretin...Yani aslında olay çizgi filmlerdeki kadar basit. tek farkı tarafların örtülüp, yer değiştirilip, insanların kafalarının karıştırılması...

Son söz...Celaleddin Rumi der ki; ''Ruhun bir gün seni sevgiliye taşıyacak. Sakın acında kaybolma. Bil ki çektiğin acı bir gün dermanın olacak...''

16 Eylül 2015 Çarşamba

11 Eylül'ler ve Bin Ladin maskeleri...

''11 Eylül'' 2001'de Amerika'daki İkiz Kulelere saldırı 'sözde' ''Bin Ladin''in kurduğu örgüt tarafından yapılmıştı. halbuki bugün herkes biliyor Bush'un ortadoğuya savaş açmak için kendi ülkesini vurduğunu..Tam 14 yıl sonra aynı gün, yani ''11 Eylül'' 2015'te Müslüman'ların kutsal topraklarının tam merkezinde Kabe'nin hemen dibinde büyük bir vinç kazası oluyor. 1 ya da 2 tane 'dev' Vinç fırtına veya yıldırım sonucu tavaf alanına düşüyor, çok sayıda ölü ve yaralı var..kazayı yapan inşaat şirketinin adını tahmin edin: ''Bin Ladin''...tesadüf mü? belki..belki de değil...hem de bir çok müslüman ülke ve Türkiye bu denli kan ağlarken..bu sanki tüm müslümanlara apaçık bir subliminal mesaj gibi...''oralarda daha çok kan dökülecek, herşey bizim kontrolümüz altında'' ya da ''bu yaşadıklarınız henüz başlangıç'' diyorlar sanki...kutsal toprakların içinde bulunduğu ülke, şu an ne yazık ki hem zamanında bize ihanet etmiş, hem de uzun süredir Amerika'nın müttefikliğini yapan Suudi ailesi tarafından yönetiliyor..Ayrıca Amerika bir süredir iklimi kontrol edebilecek bir proje üzerinde çalışıyor.
bknz: ABD İklim Kontrolü Peşinde! aha! vinç kazasının sebebi neydi? yıldırım veya fırtına...ne 'tesadüf!' bunlar da ilginç nüanslar..noktaları birleştirince insan bu ihtimali düşünmeden edemiyor..herhangi bir iddiam yok, sadece aklımdan geçen bir sürü ihtimalden birini söyledim..

2 Temmuz 2015 Perşembe

Aziz Nesin ve Şiirleri..

Aziz Nesin'in şiirlerini hiç okudunuz mu veya kendi ağzından hiç dinlediniz mi bilmem ama benim kesinlikle favori şairlerimdendir. Bana çok fazla şey katmıştır şiirleri..Bir müslüman olarak, onun ateist olması, yani benimle aynı inancı paylaşmaması, şiirlerini sevemeyeceğim anlamına gelmediği gibi, şiirlerini seviyor olmam da onun görüşlerine katıldığım ya da her konuda haklı bulduğum anlamına gelmez. Katılmadığım görüşleri de onu yakmamı gerektirmez. Bu postmodern anlayış topluma yerleşirse ve her 2 taraf da, ya da 3 veya 5, işte kaç taraf varsa o kadar taraf için de söylüyorum bişeylerin fanatiği olmaktan kurtulurlarsa bence ortada sorun filan kalmayacaktır. Hele ki bu fanatizm, insana fanatiği olunan şeyin özünü, asıl mesajını kaybettiriyorsa..

30 Haziran 2015 Salı

Fazıl Say teknik VS duygu

Teknik bilgi olarak çok aşmış bir piyanist olduğunu ama eserlerine duygu katma eksikliği olduğunu hep düşünmüşümdür..Bu video da beni haklı çıkarıyor. Bu eksiğini vücut diliyle tamamlamaya çalışıyor ama olmuyor..İzlerken, şöyle triplere girip de kafasını sağa sola bu denli aşırı atmadan çalsa çok daha samimi gelecek aslında diye düşünürken son yaptığı hareket zaten ne kadar samimi olduğunu gösteriyor. Ayrıca teknik olarak incelesek bile pek başarılı bir cover olmadığını söylemeliyim. Yine de bunları olumlu yönde eleştiriler olarak alın lütfen. Uluslararası manada bizi temsil edebilen az sayıda isimden biri olması ve üstelik bunu devletin destekleri yerine kösteklerine ve bu saydığım eksikliklerine rağmen yapabiliyor olması 'gerçek bir sanatçı' olduğunu zaten çoktan kanıtlamıştır. O'na saygım sonsuzdur. ama bu, O'nun eleştiremeyeceğim bir tabu olduğu anlamına da gelmemeli. Eleştiriyor olmamın da O'nu sevmediğim anlamına gelmediği gibi..Aksine çok severim kendisini. Ama O da sanatta asıl önemli olanın duygu olduğunu ve duygunun, tekniğe olan üstünlüğünü kabul edecektir diye düşünüyorum eninde sonunda..



 https://www.facebook.com/FazilSayOfficial/videos/10152851780002657/

29 Nisan 2015 Çarşamba

Var mısınız Nükleer Santral'de salıncağa binmeye?

Az önce haberlerde Çernobil Nükleer Santral'ini çevreleyen ormanın yandığı ve bu yangınla atmosfere karışan dumanla birlikte toprağın dibine sinmiş şekilde bekleyen radyasyonun Ukrayna ve çevre ülkelere yayılma riskinin yüksek olduğundan bahsedildi..Bu ne demek? Karadeniz bölgesi'ne yine radyasyon çökecek demek..Eğer içinizden ''heh ben karadeniz bölgesinde değilim ki yırttım hehe'' dediyseniz bir daha düşünün! Çünkü o topraklara ve sulara sinecek olan radyasyon, ordan gelen ve sabah öğlen akşam içtiğiniz çaya, yediğiniz fındığa ve balığa bulaşıp vücudunuza kanser hücreleri olarak dönebilir..Şöyle bir düşününce; Çernobil kazası bundan 29 yıl önce meydana geldi, kazadan sonra Türkiye'nin en çok kanser çıkartan bölgesi 30 yıldır hala karadeniz..Ne çileler çekildi, ne canlar gitti..Sadece can gitse yine dersin öldü kurtuldu, yoook..sakat kaldılar, oraları buraları mutasyona uğradı küçücük çocukların bi çok ülkede..Haberlerde şerefsiz politikacılar radyasyonlu çayı ''bunda hiçbişey yok bakın ben içiyorum siz de için'' diyerek nice insanın canlarının vebalini üzerlerine aldılar..Sonra santral herşeyiyle beraber betona gömülmüştü..Nükleer kazalarda yayılan radyasyonun toprakta kalma süresi bildiğim kadarıyla yaklaşık 50 yıl..Bunun artısı var eksisi yok..Peki ya Fukuşima?? O daha yeni dağıttı..Üstelik Japonya gibi nükleer tecrübesi tartışılmaz ve teknoloji leveli bizden katbekat yukarılarda olan bi ülkeyi..Bütün bu faktörlere rağmen, onu çevreleyen ormanın yanması bugün bile böylesine bir riski doğuruyorsa, abicim sen hangi kafayla ülkene nükleer enerji santrali yapılmasına seviniyorsun!! Yok efendim diğer enerji üretim metodlarına göre daha pahalıymış da yok daha ucuzmuş da..Geç bunları yahu! Ne farkeder ak?! En pahalısı değil isterse en ucuzu, hatta bedava olsun! Ne farkeder? 50 yıl sürecek olan ve etkisi en az 3 nesile işleyecek, hatta yüzlerce yıl devam edecek kadar şiddetli bir kanser tehlikesinden bahsediyoruz! Sikeyim üreteceği elektriği de, yapacakları nükleer santrali de!..Ben istemiyorum ve birşeyler yapmak için herkesi Gezi'deki o muazzam tepki gibi bir tepkiye çağırıyorum..

http://gumuskayakci.blogspot.com.tr/2015/04/varmsnz-nukleer-santralde-salncaga.html

24 Nisan 2015 Cuma

Özgürleşen tarafta mıyız yoksa Köleleşen tarafta mı?

   Mutlu cumalar..Başımdan geçen ve ülkenin gittiği istikameti kısaca özetleyen ilginç bir olayı anlatmak istiyorum..


  Sokakta dolaşırken bir mağazaya (kermes gibi bişey vardı sanırım içerde) girmeye çalıştık. kapıdaki görevli 'yanınızdaki bayan içeri girebilir ama siz giremezsiniz' dedi..Zaten girme gibi bir isteğim de yoktu. Gülümsedim, peki dedim ve kapının önünde bekledim. Hazır bekliyorken merak edip kendisine; ultra haremlik selamlık bu saçma uygulamayı neye istinaden yapmaya cesaret ettiklerini sordum. Bana dini referans gösterdi. Kendisine İslam'da asla böyle bir uygulamanın olmadığını ve olamayacağını, ister 600 yıllık Osmanlı tarihini incelesin, isterse de 1400 yıl önce İslam'ın ilk geldiği dönemlerde de ticarethane sıfatında halka açık olan hiçbir mekanda böyle bir saçmalığın söz konusu dahi olmadığını ve tamamen uydurma olduğunu, bu tür şeylerin insanların İslam'ı yanlış tanımasına neden olduğunu ve böyle davranarak asıl zararı İslam'a verdiklerini anlatmaya çalıştım. Bana sen yanlış biliyorsun dedi. tam o sırada içeri giren bir adam gördüm. Peki madem öyle o zaman bu adama neden izin verdiniz dedim. Bana 'o kişi burda görevli' şeklinde saçma bir yanıt verdi. Yani onun mentalitesine göre 'görevli' olunca erkeklik vasfı ortadan kalkıyor demek ki..: ] Sadece bu cümleden bile kafa yapısındaki sakatlık bas bas bağırıyor ve kendi kendisini çürütmüş oluyordu ama tabi ona göre durum böyle değildi..Baktı ki benimle baş edemiyor, yaptıklarının doğru olduğuna ikna edebilmek için gitti taa yukarı kattan, icazet aldıkları ama hangi ilmi referansa göre 'hoca' diye çağırdıklarını bilmediğim genç sayılabilecek bir hocamsı varlığı çağırdı. tabi konuşmanın ilimsel level'i yükseldi bir anda : ] Bana; yok efendim hangi mezhebin hangi kolunun bilmem ne uygulamasından filan bahsetti. Ben de kendisine Allah'ın kitabından bahsettim ve Kuran'ın Enam Suresi'nin 159. ve Rum Suresi'nin 32. ayetlerindeki ''Dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir.'' ''Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.'' ifadelerinden, aklımda kaldığınca hatırlatarak mezheplerin hiçbirine inanmadığımı, tek bir İslam'a inandığımı, dini kafalarına göre bölmemeleri gerektiğini ve bugün batılı emperyalist ülkelerin, bu mezhep saçmalıklarını kullanarak, kıllarını bile kıpırdatmadan ortadoğuyu nasıl kana buladıklarını, müslümanları nasıl birbirlerine düşürtüp katlettiklerini, cahilleştirip fakirleştirdiklerini ve kaynaklarını sömürdüklerini söyledim. İşine gelmediği için bunlara cevap olarak bana, ayette açıkça ve geniş manada 'din' denmesine rağmen ''bunları bırakmamı, orda bahsedilenin sadece hristiyanlar ve yahudilerin kendi içlerindeki bölünme mevzuları olduğunu, konumuza dönmemi ve şu anki durumdan bahsetmemi' istediğini söyledi. Ben de peki o zaman bu yapmış olduğunuz uygulamayı Kuran'ın hangi ayetine dayandırıyorsunuz dedim. Bana, zihninde kendine göre bıraktığı izlenim kırıntılarını sallayarak ve ucundan bucağından kesip biçerek bişeyler seslendirip delil göstermeye çalıştı. Ona bahsini ettiği ayette ya da her hangi başka bir ayette asla böyle bir uygulamadan söz edilmediğini, ayetin tam metni ezberindeyse kesip biçmeden baştan sona okumasını söyledim. bana 'hayır değil' dedi. Ama etrafındakiler böyle bir adama inanıp, onu 'hoca' olarak çağırmaya cüret edip bu adamdan fetva alabiliyorlardı : ] Hiç haketmediği 'hoca' sıfatıyla, daha ilmini yaptığını iddia ettiği dinin temel kaynağı olan Kuran'ı hafızaya atamamış abimiz...Ya ona ve onun gibilere inananlar?? Adam daha Allah'ın kitabını açıp okumaya tenezzül etmiyor, üşeniyor, sonra da onun bunun, veya o mezhebin şu kolun bu derneğin yaptığı saçma sapan İslam dışı uygulamaları müslümanlığın gereği sanıp uyguluyor..

   Neyse..Meselenin özü, demem o ki; bence ülkemizin gittiği yön ne yazık ki hiç hayırlı görünmüyor. Bunu hayatın içinden de gözlemlemiş oldum. Allah, Türkiye'yi, İslam'ı, tüm gerçek müslümanları ve başlı başına tüm insanlığı, bu mentalitedeki insanların eline düşmekten ve onların din adına insanlara yaptırmaya çalıştığı saçmalıklara inanmaktan korusun..

  Çünkü her zaman dediğim gibi ''Din, tarih boyunca insanlar tarafından 2 şekilde kullanılmıştır..

1- İnsanları özgürleştirmek (Hz. Muhammed'in, diğer tüm peygamberlerin ve Mevlana gibi isimlerin yaptığı gibi..)

2- İnsanları köleleştirmek (bunları saymama gerek yok, hepimiz kim olduklarını çok iyi biliyoruz..)


Bunlar çok keskin çizgilerle birbirlerinden ayrılmıştır..Siyahla beyaz kadar net..Ve bence bu 2 grup kıyamete kadar da varlığını sürdürecektir. Hangisine inanacağı ya da uyacağı ise özgür iradeleri gereği insanların kendi ellerinde..ama Eğitim o kadar önemli ki, özgür iradeyi bile kullanamıyor eğitimsiz bir kafa..

Peki ya siz hangi taraftasınız??? Özgürleşen tarafta mı? yoksa Köleleşen tarafta mı?

16 Nisan 2015 Perşembe

Pedofilili Papa & Kamyon Götlü Kim Kardashian ve 1915 Ermeni Diasporası Yalanları



Bir yandan pedofilili Papa, Diğer yandan kamyon götlü Kim Kardashian, sağ koldan tüm dünyada yürüttükleri yalanlar üzerine kurulu ve bize endeksli bir kimlik oluşturma çabaları, öbür koldan TBMM'deki ‘soykırım vardır’ diyen ağzı salyalı ermeni millet vekili adayları..Eurovision'da her sene bu konuyu bir ermeni şarkıcıya işletip açıkça dünya üzerindeki tüm Türkleri taciz etme girişimleri..En üzücüsü de bizim aramızdan cehaleti zirvesinde yaşamakta çok ısrarcı, dünyadan bihaber iyi niyetli olduklarını sanan özür dileyici saksocular...Üzerine bizi şu an yöneten güruhun ‘yeni ana yasada Türk kelimesi geçmeyecek’ iması..Öyle görünüyor ki Ermeni Diasporası ve yerli ortakları 2015 Nisan ayına sağlam hazırlanıp iyi açılmışlar..Ama açamadıkları tek birşey var o da tarihi arşivleri : ] Çünkü biliyorlar onları açarlarsa kendileri tarihte görülmemiş bir caniliğin öznesi durumuna düşecekler.. 100 yıl önce Rusların ve Fransızların gazlamasıla Türkleri, Kürtleri ve bölgedeki diğer tüm müslüman unsurları ne ağıza alınmayacak işkencelerle katlettiklerini bilmemiz için bizim arşivlerin açılmasına ihtiyacımız da yok zaten..dedelerimiz ve nenelerimiz, o neslin veya kendilerinden bir önceki neslin çektiklerini ilk ağızdan, gözleri yaşlar içinde anlatıyor bizlere zaten..Tek bir tanesini söyleyeyim; '' hamile kadınların karınlarını deşip bebeklerini  çıkarıp, kafalarını kesip kadının göğsünün içine o bebeğin kafasını yerleştirmek mesela...'' bu o dönem Ermenilerin uyguladıkları katletme çeşitlerinden sadece biri..bir diğeri; insanları bir evin içine doldurup başlarından aşağı gaz yağı döküp zehirlemek ve yakmak..Daha böyle çok örnek var..Böyle bir şeyi yapan vicdansız yaratıklar sizce insan olarak anılmayı hakediyor mu?  bir düşünün..Şerefiyle savaşta öldürmek gibi bir şey değil bu.Kana susamak bunun adı..Yamyamlık..Bütün bunlara karşı biz ne yapmışız? Sadece onları sürmüşüz..Suçumuz bu..Bu yaratıklara dahi ‘içlerindeki masumlar ve çoluk çocukları hatrına’ onların bize davrandığı gibi davranmamışız ve sürmüşüz…Tek suçumuz vicdanlı olmak..Yoksa bu yukarda saydıklarımın cezasının bu kadar insaflı olamayacağını herkes bilir..Bu Türk vicdanı..Müslüman vicdanı..Edep bu! Bizim herkese açık ve resmi olan dışında asıl arşivimiz gözyaşlarımız, kendimiziz..Ya sizin arşivleriniz nerde?

Osmanlı zamanında da Cumhuriyet Türkiye’sinde de; biz vatan hainliği yapmayan her ermeniyi bağrımıza basmasını bildik, en ufak haksızlık yapmadık..Tarih böyle bir olayı yazmamış.  O zaman bu vatan hainliğini ve canilikleri yapanların ‘masum ve iyi niyetli olanları tenzih ederim’ bugünkü torunlarının yapmak istedikleri kısaca 2 şey var;  1- bütün bu yalanları tüm dünya nezdinde kabul ettirerek Türkiye’den devasa topraklar ve astronomik tazminatlar alabilmek.. 2- Normal yollardan tahsis edemedikleri dağılmaya yüz tutmuş milli Ermeni kimliklerini; ırkçılık üzerinden ve bilhassa da Türkiye ve Azerbaycan düşmanlığı üzerinden tekrar tekrar tazelemek’
Aşağıda konuyla ilgili Ermeni soykırımının tamamen yalan olduğunu ispat eden birkaç video ve Ermeni Diasporasının Atatürk’e hakaret iması için Amerikada’ki bir dergilerinde yayınladıkları komik fotoşopu bulacaksınız..






10 Nisan 2015 Cuma

Dünya neyle şekilleniyor?

 Bu dünyada herşey niyetle şekilleniyor..Siz bilimi; atom bombası yapmak için de kullanabilirsiniz, kanseri tedavi etmek için de..Dini; insanları özgürleştirmek için de kullanabilirsiniz, köleleştirmek için de..Aynı şey sanat veya başka herhangi bir kavram için de geçerli..İnsanların niyetleri, kavramların kendilerini bağlamaz..Yani bir insanın niyeti kötü diye siz tüm bir kavramı suçlayamazsınız..Ancak bunu unutmazsak dünyadaki tüm olayları doğru algılayabiliriz..Ama bunu unutup, dünyada bunun dışındaki herşeyi bilsek bile hiçbirşey bilmiyor sayılırız...

20 Şubat 2015 Cuma

Sorun doğuda mı batıda mı yoksa bizde mi?

 Doğuyla batının tam ortasındaki bu eşsiz kritik noktada yer alan coğrafyamızda aslında tam olarak sorun şudur ki;
 
 Kimileri açık fikirlidir, hiçbir tarafa kendini kapatmaz..Doğu kültürünün de batı kültürünün de en iyi yanlarını görüp, eksilerini eleyip, bunları mevcut 'Türk Kültürü'nün güzelliklerine katıp harmanlayarak kendi özünü kaybetmeden mükemmele yakın bir sonuç elde eder..Kimileriyse; her iki kültürün de 'ya da aralarından şuursuzca ve holiganca seçtiği birinin' içine kendini kapatıp kilidini de dipsiz bir okyanusa fırlatarak, seçtiği tarafın sadece vitrininde reklamlar başlığı altında sunulan en berbat metalarını görüp alıp, üstelik bunları yaparken kendi öz kültürünü de unutup mevcut kültürsüzlüğünün kanalizasyonlarına karıştırarak iğrenç bir sonuca ulaşır...

 Aslında her 2 olasılık da kendi ellerimizde..tek yapmamız gereken; özümüzü kaybetmeden doğru seçenekleri görmek ve birleştirmek!..

 Bunun için biraz açık fikirli olmak yeterli sanırım..elbette her iki tarafa karşı...

16 Şubat 2015 Pazartesi

Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi, en derin şarkı sözü yazarı bugün hayata veda etti...

Bana göre Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi, en derin şarkı sözü yazarı hayata veda etti.. Bugünün; iğrenç, sığ, şakşak odaklı, hit ve para peşinde koşan şarkılarının sözlerine göz gezdirdiğimizde değerini çok daha iyi anlayabileceğimiz bir isim..

A.R.E. Fikret Şeneş...

Kendisinin şarkı sözleriyle orta orkul 1. sınıfın okul servisinde tanışmış idim. Servis şöförü abimiz bayağı bi duygusal biriydi, tüm okul hayatımda sadece 1 sene kullandığım okul servisi boyunca nerdeyse tüm gün deli gibi en oldskuul en hüzünlü şarkıların bulunduğu ve sizi direkt 70'lerin o hüzün kokan ıslak atmosferine taşıyan enteresan kasedi koyardı teybe..(artık neler yaşamışsa abi :]..) 1 sene boyunca hem sabah hem akşam full time maruz kaldığım ve hayran olduğum şarkı sözlerinin aslında Fikret Şeneş'e ait olduklarını öğrenmem ise yaklaşık 10 yıl sonra olmuştu..Ve tanışma şerefine erişemesem de O'nunla aynı plak şirketi bünyesinde yer almak dahi bana gurur vermişti...Şüphesiz ki o sihirli senenin; sözlerime, müziğime ve duygu durumuma etkileri yadsınamaz..

Nur içinde yat Fikret Şeneş...

18 Ocak 2015 Pazar

Hakkaten bir ruh kaç para ediyordu? (Sanatçı mı yoksa Tüccar mı?)

 


Sadece para için müzik yapan veya müziğini değiştiren, yani gerçekten 'içinden gelen şey'i yapmayan, ya da bir şeyler yapmak için tetikleyici olarak kendine 'sanatsal değeri' değil 'para'yı baz alan her müzisyen; eninde sonunda ''sanatçı mıyım yoksa tüccar mıyım?'' sorusuyla başbaşa kalacak..Üzeri yazılı kağıt parçalarını veya 2 şakşak fazlasını, 'kendi olmaya' ve 'kalıcı olmaya' tercih ettiği için derin bir ah çekip, sonsuz pişmanlık duyacaktır..

 Çünkü körlere ve delilere de hitabettiği için 1. sanat olan müziğin, üzerimizdeki gücü düşünüldüğünde; insanlara karşı samimi olmak ve gerçek şeyler sunmak derin bir etki yaratır! ve sizi dinleyenlerin de gerçek olmalarını sağlar..dolayısıyla nesiller boyu süren bir zincir oluşturularak sürekli ileri aktarılır..Öbür türlü belki çok zengin dahi olabilirsiniz ama insanlığa sahte şeyler sunmuş olursunuz ve bıraktığınız bu yapay miras, sizi dinleyen ve gerçekten gösterdiğiniz gibi olduğunuzu sanan insanları da plastikleştirir..ve bir nesil üzerindeki his kanseri silsilesinin başlangıcı olmuş olursunuz..veya zaten varolanı devam ettirmiş...

Bilemiyorum belki de bu yolu seçenler; yukarda bahsettiğim pişmanığı bile hissedemeden, düşünemeden, o dönüştüğü şey gibi ruhu kararmış ve satılmış, robotlaşmış bir şekilde, dünyaya kör bir veda edip kalasça gideceklerdir...


 Hakkaten bir ruh kaç para ediyordu?

Emre Baransel

Müzikte 'Olmak'..

Müzikte hiçbir zaman 'oldum' diye bi kavram yoktur. 'Oldum' diyen bilin ki olmamıştır ve muhtemelen de hiç 'olmayacak'tır. Her-gün yeni bir şey öğrenir ve şaşırırsınız..

Emre Baransel

9 Ocak 2015 Cuma

Sanatın Gücü, Karikatür ve Fransa olayı üzerine..

Gelin sizinle biraz eğri oturup doğru konuşalım..çünkü üzgünüm ama bu yazım Fransa'daki olaya olumlu ya da olumsuz 'fanboy' kıvamda yaklaşan her 2 tarafı da üzecek..ama henüz taraf manyağı olmamış ve gerçek kalmanın peşinde koşabilen birilerine belki bi nebze ışık tutabilir diye biraz kılavyeyi tırmalıyorum işte..yani en azından her yönden gelen bu dev manipülasyon enkazı altında bi yerlerde öyle birileri hala vardır diye ufak çaplı umutlar beslemiyor değilim diyelim..

Konumuza gelirsek..Herşeyden önce Karikatürlerdeki hakaretler yüzünden can alan zihniyeti kesin bir dille ve nefretle kınıyorum.. bunu bir netleştirelim..Amaaa; eskiden ufak çapta karikatür denemeleri de yapmış biri olarak karikatürlerin gücünü küçümseyen zihniyeti de fevkalade 'iki yüzlü'buluyorum...kafalar karıştı mı? İyi. devam edelim..Şöyle ki; hepimiz her zaman 'sanatın gücünün devasalığı'nı ve sanatın dünyayı kökten ve sürekli değiştirebilen inanılmaz bir sihrinin olduğuna inan mıyor muyuz? her mecrada bunu savunmuyormuyuz? sizi bilemem ama şahsen ben buna inanıyorum.. siz de inanıyosunuz işte bırakın bu ayakları..her gün dinlediğiniz şarkıları, okuduğunuz şiirleri, kitapları, gördüğünüz tabloları, ve tabii ki karikatürleri düşünün..bilincinizin vehislerinizin gelişiminde, olgunlaşmasında, politik, dini, felsefi  hertürlü görüşünüzün şekillenmesindeki en önemli unsurlardan biri sanat..Ama bu gücü olumlu yönde ve insanları birleştiren birçizgide kullanmak da, olumsuz ve ayırıcı bi mentaliteyle sarfetmek de yine sanatçıların kendi ellerinde..durum böyleyken neden işimize gelmediğinde o devasa sanatı samimiyetsiz bi şekilde 'sadece zararsız karikatürlerdi' deyip geçiştiriyoruz ki? yoksa karikatürü bir sanat türü olarak kabul etmiyor muyuz? veyagücü; içinde bulunulan duruma göre farklılık gösteren organik, korkak ve dönek bir sanat anlayışımız mı var? bence karikatüre asıl ‘hakaret’ bu kolpa mentalitededir..Karikatür bir sanattır! ve onu okuyan herkesi, özellikle de genç dimağları yüksek ölçeklerde etkiler..ve en önemlisi yönlendirir..hele mizahı da barındıran bir şeyse bunun olmaması olanaksız zaten..insanlar zaten sanat söz konusu olmasa dahi, kendilerini güldüren şeylere her zaman yakınlık beslerler..



Çok kalas, bağnaz veya kötü niyetli birkaç cehalet sahibi dışında aman da ‘11 kişi öldürüldü ne güzel oldu’ şeklinde konuşanını ben görmedim.. Bunu diyenler zaten insan da değildir, çünkü bu şekilde, bilinçli ya da bilinçsiz ''en büyük zararı İslam'a veriyorlar''..Karikatüristler ve başka o olayda kim hayatını kaybettiyse, keşke öldürülmeselerdi..Keşke yaşasalardı ve sanatlarını icra etselerdi. ama olumlu yönde elbette..mizahla mı eleştireceksin? Hiciv mi yapacaksın? dozajında yap..kimseye hakaretetme..ırkçılık yapma..ben üstünüm Müslümanlar 2. Sınıf vatandaş portresi çiz..zira hiç bir sanat türü; karikatür gibi mizah ve hicvi ana unsur olarak kullansa dahi asla, ‘kendinden olmayan insanların vicdanlarını yaralayacak, inançlarına,ırklarına, renklerine ve hissiyatlarına çöp muamelesi yapacak, faşizme varan hakaretleri içerecek özgürlüğe sahip değildir..çünkü fikir ve ifade özgürlüğü bir başkasına maddi veya manevi zarar verdiğin yerde durmalı..Bizim milletin huyudur..sunereye akarsa oraya kovaları taşırlar..yani yorum yapan çoğu kişinin bahsi geçen karikatürleri görmediğini bile düşünüyorum..Ben bi kaç tanesini gördüm neyazık ki..İslami değerlere, müslümanlara, peygambere ve kutsal kitaba o kadar dev ve bariz bir faşizm ve hakaret sözkonusu ki şaşırdım..buna mizah denemez ki dedim..bir sanatçının kendi benimsemediği bir inanca bu denli aşağılayıcı yaklaşımı inanılacak veya kabul edilecek gibi değil..Biraz empati yapalım ve samimi olalım, hangimiz bunu kabuledebiliriz? Yüzünüze karşı hakaret eden veya sizin ya da ailenizin çıplak cinsel objeler olarak gösterildiği, inandığınız ve değer verdiğiniz her şeyle dalga geçilen karikatürler yayınlayan birine; ‘oh ne güzel yapmışsın, sonuçta fikirve ifade özgürlüğü var devam hacı’’ mı dersiniz?.. Elbette bu eylemin karşılığı kalkıp gidip bunu yapanları kurşunlamak asla olmamalı!..Eğer hakaret veırkçılık boyutuna ulaşmayan sadece zekice hicvedilmiş, inanç da olsa dozunda eleştirilmiş çizgiler söz konusu olsaydı, benim dünyama göre bunun karşılığı şuydu; ‘yeteneğin varsa sen de sanatınla cevap ver!’..ha yok eğer olay bu kadar vicdanları incitici boyuttaysa, o zaman mahkemeye git ve hakaret davası aç..veya olgunluk gösterip sükunetle karşıla…?? Celaleddin Rumi'nin 7 öğüdünü hatırlayalım hep beraber;


1- Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol
2- Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
3- Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol
4- Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
5- Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol
6- Hoşgörürlükte deniz gibi ol
7- Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol..

Sonuçta bunları söyleyen büyük aşk adamı ve alimle aynı dine mensupsun..ama bu olgunluğu herkesten bekleyemeyiz elbette..10 parmağın 10’u da bir değil..insan,her nerde olursa olsun, neye inanırsa inansın insandır ve yaşam heryerde en değerli şey..Ammavelakin; batıda 11 kişiye ağıtlar yakıp göz yaşları döküp, doğuda öldürülen 11 milyon kişiye ve onları sömürüp katleden mentaliteye gözlerini yumarsan, daha da kötüsü bu durumu kanıksarsan sen asla dürüst olamazsın! ve yukarda saydığım ‘insanın ve yaşamın değeri’ tanımına sonsuza dek tek taraflı bakmaya mahkum kalacaksın! Gör bunu! Görebil artık!!..Çünkü gözünü kapattığın Amerika,İsrail ve bilimum Avrupa devletleri; çok uzun zamandır senin coğrafyanın da içinde bulunduğu Ortadoğuda ve ülkemizde insanlar ölsün, savaş çıksın, cehalet ve açlık yayılsın ve insanlar birbirlerini bitirsin, katletsin diye nice gayretler içinde.. bunları da gör! Biraz da bunlar için gözyaşı dök! Kına! Işid’ide El Kaide’yi de,Pkk’yı da, geçmişte ASALA’yı da kuran bunlar..İşte bunun adına böl-parçala-yönet deniyor..e bu kadar zulmettiğin ve cehalet içinde bıraktığın coğrafyadaki olaylar hiç mi sana sıçramayacak?...


Şu boyut da çok önemlidir..ölen 11 insanlara neden üzülüyoruz? Sadece batılı oldukları için mi? Hayır. Asıl sebep onların bir özgül ağırlıklarının olması! Sanatçıydı onlar! Bu saygın ve çok değerli bir durumdur..Eğer batı, bukatliamları ve sömürüleri yapmamış olsaydı; ortadoğuda ölen, ailesiz, aç ve yoksul kalan çocuklar da belki birer karikatürist, müzisyen, ressam, bilim adamı, doktor, öğretmen, mimar olacaklardı..ama onlara hiçbir şans bırakmıyorlar ki..Bütün bu ihtimalleri ellerinden alıyorlar? Ve onlara neyi bırakıyorlar? bir düşünün..yine de insanlar direniyor, yaşamak için, guruları ve inançları için.. Alttaki fotoğraf Afganistan’da bir üniversite ve giriş sınavı..Böyle bir durumda kaldığınızı düşünsenize? Ve şimdi dönüp bir de imkanlarınızı ve tüm o imkanlara rağmen ne kadar mücadele ettiğinizi düşünün..Vebu fotoğrafla karşılaştırıp Neyi başarabilirdiniz?
Cevap verin..Bana değil kendi kendinize..(Daha samimi olur…)

                                        (Afganistan'da üniversite giriş sınavına giren gençler)

Hem ailesini, evini, eğitim hakkını , tüm insani inceliğini ve duygularını öldürüyorsun..hem de bu durumdaki zavallı insanların içinden dayanıksız ve karaktersiz olanlarını seçip önlerine havuç koyup, onları savaşçı kuklalara dönüştürüp yine kendi dinlerine, kendi ülkelerine saldırtıyorsun..bunun adı bence 'saf kötülük'tür. Şeytan ayrıntıda filan gizli değil! direkt gözler önünde! Ama gözleri kapatmak çok zevkli değil mi?...Bu sadece batıda mı? Hayır. Bizim ülkemizdede ortadoğudaki çoğu ülkede de onların köpeği olmuş, onlara çanak tutan vatan hainleri yok mu? Elbette var. Onlar da işte o silahlı kuklalar sürüsünün daha çok para almış çobanımsı versiyonları işte..
Atatürk şu lafı boşuna söylememiş;  ‘’Artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka Avrupa’dan nasihat almak,bütün işleri Avrupa’nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupadan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı. Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir.’’


link: Mustafa Kemal Atatürk'ün o sözünün geçtiği konuşmasının tamamı..

Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki; bu işin kesinlikle Müslümanların işi olmadığını, aynı 11 Eylül’de , Amerika’da ikiz kulelerin vurulduğu ve sonradan bunu Bush’un kendisinin; İslam’ı tüm dünya insanlarının gözünde düşürmekve olduğundan tam aksi şekilde göstermek, Ortadoğu’da katliam ve doğal kaynak sömürülerini meşru kılmak ve İsrail’in güvenliğini sağlamak gibi nedenlerle yaptırdığının ortaya çıktığını ve bu olayın da bunun minimal bir versiyonu olduğunu ve yakında ortaya çıkacağına ama üzerinden zaman geçtiği için aksi şekilde kabuledilip artık kimsenin üzerinde konuşmayacağına dair yazımı paylaşmıştım.. bknz;

link: hadi kılık değiştirip bi yerlere saldıralım da millet yine Müslümanlar yaptı sansın Ortadoğudaki katliamlarımız meşru kılınsın..

link 2: hadi kılık değiştirip bi yerlere saldıralım da millet yine Müslümanlar yaptı sansın Ortadoğudaki katliamlarımız meşru kılınsın..


Bu yazımda da dikkatleri; olayı hiçbir batısal manipülasyon olmadan bir takım cehalet sahibi radikal grupların yapmış olması ihtimaliüzerine yoğunlaştırdım..(Fransa gibi bir ülkede bunun olması imkansıza yakındırama yine de belli bir kesim çok dillendirdiği için işlemek istedim..)

                                                        (olayın absürtlüğü ile ilgili güzel bir tweet..)

Herkese barış ve aşk dolu bir yıl dilerim..ve Sanata özgürlük!

Emre Baransel


Aynı konu facebookta..Link: Sanatın Gücü, Karikatür ve Fransa Olayı Üzerine..


Aynı konu Facebook fan profilinde: Link: Sanatın Gücü, Karikatür ve Fransa Olayı Üzerine..