5 Ekim 2018 Cuma
Şehitlik hakkında...
Güncel konulardan tamamen bağımsız ve alakasız olarak dün akşamki tefekkürüm sonrasında "şehitliğin" değil, "şehitlerin" övülmesinin daha doğru olduğuna kanaat getirdim. Şehitlik kavramının kendisi, özenilecek birşey değildir. Rabbimiz zaten sadece barış için, savunma için savaşmaya izin verir. Yani Kuran'a göre; sadece zorunda kalınca, saldırıya uğrayınca karşılık vermek için veya zulme-saldırıya uğramış masum insanları korumak için savunma amaçlı savaşa izin verilir...Ganimet elde etmek veya din yaymak gibi sebeplerden ötürü savaşmak; yani saldırı savaşı kesinlikle yasaktır ve haddi aşmak olarak değerlendirilip Maide 32 kapsamına girer ve haksız yere cana kıyıldığı an tüm insanlık öldürülmüş gibi olur. Savunma savaşında da amaç mutlak zaferdir ki can, ülke, toplum, aile ve din emniyeti sağlanabilsin ve de Kuran'a göre yaşama konusunda Müslümanların üzerinde hiçbir baskı ve zulüm kalmasın..Böyle bir durumda şehitlik kesinlikle "istenmeyen" durumdur. Esas olan; yaşamak, yaşatmak ve sonuna kadar barış için direnmektir. Yani asıl amaç; ülkenize, toplumunuza, ailenize, dininize saldıranların saldırganlıklarını kırmak ve vazgeçirmektir. Ama olur da bu mücadele esnasında şehit olunursa o zaman bu çok değerli birşeydir ve şehitler bizim anlayamayacağımız şekilde diridirler. Çünkü en kıymetli şey olan canlarını; ALLAH’ın yolunda barışı sağlamak için, diğer insanların canlarını ve değerlerini; size savaş açan saldırganlardan korumak için savaşırken vermişlerdir. Bu bağlamda size açılmış bir savaşta; asıl maksadı unutup da sonuna kadar sağ kalmaya çalışıp değerlerini ve insanların canını savunmak için savaşmak yerine; sadece şehit olup ALLAH’ın müjdelediği o mertebeyi kazanmak için savaşmak; yani tedbirsizlik yapmak, kendini korumamak, kurşunların önüne atlamak, haddi aşmaktır benim anladığım kadarıyla ve Müslümanlara savaşı kaybettirir. Aksine tüm tedbirler alınıp, sonuna kadar mücadele edilip, şehit olmamak için elden gelen her şey yapılmalıdır. Böyle bir duruma rağmen şehit olunursa işte gerçek şehitler onlardır ve makamları Rabbimiz tarafından yükseltilmiş, müjdelenmiştir…
5 Haziran 2018 Salı
Zulu Nation Türkiye Manifestosu!
#ozgurvetemizrap #ozgurvetemizmuzik #zulunationturkiye #ozgurvetemiz #temizrap #temizmuzik
Herkese selamlar arkadaşlar! Ben Emre Baransel.. Ve Bu bir Zulu Nation Türkiye Manifestosudur.
Ana akım medyada son zamanlarda yayılan ve negatifleştirilmeye çalışılan Hip-hop kültürü algısını tamamen kırmak ve pozitife çevirmek, insanlara çok daha iyi ve yararlı şeyler sunmak adına kısaca; Şu an içerdeki kardeşlerim dahil, Türkiye veya yurt dışındaki Türkçe sözlü Rap müzik yapan tüm müzisyen arkadaşlarımı, kardeşlerimi ya da abilerimi; u********u, alkol, gangstalık & mafyalık & kadınları sex objesi gibi gösterme türü içerikler barındıran şarkılar yapmamaya, bu tür konulardan uzak durmaya çağırıyorum! Hatta sadece Rap camiasını değil, tüm alternatif müzik yapan underground veya piyasa müzik caminasını, rock camiasını, dahası mainstream dediğimiz ve pek de sevmediğimiz o vıcık vıcıklaşmış yozlaşmış ve sanatsal değeri unutup paranın esiri olmuş pop ve arabesk camiasını da..Herkesi temiz müzik yapmaya davet ediyorum..

Şimdi; son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim ki yazımın/videomun amacı daha baştan belli olsun.
Bu blogu yazma sebebimi birkaç cümle sonra ayrıntılı olarak açıklayacağım ama öncelikle şunu belirtmek isterim; her ne kadar 7 senedir müzik piyasasının içinde olmasam da, ve artık içine rapin de dahil olduğu çok daha deneysel türlerle ilgileniyor da olsam, geçmişte uzun yıllar bu müzüziğe ve bu kültüre emek vermiş biri olarak, çözümsüz gözüken bir sorunu çözmek adına, kendi üzerimde bir sorumluluk hissettim ve kendimce bir çözüm yolu bulmaya çalışarak monolog bir tartışma olan bu yazıyı veya videoyu yapmayı kendime bir borç bildim. Kim ne kadarını izler, kaç insana ulaşır bilemem ama ben en azından elimden geleni yapacağım. Yani bu bir sorumluluk oldu benim için..


Çünkü şimdiye kadar gördüğüm şeylerin hiçbiri bu soruna gerçekçi bir çözüm teşkil etmiyor, aksine durumu daha da kötüleştiriyor kanımca. Zira karşımızda beğensek de beğenmesek de yasa koyucu var arkadaşlar ve ordaki kurallar bizim hislerimize göre işlemiyor. Demek istediğim bir uzlaşı şart. Tamam free de nasıl free olacak? nasıl serbest kalacak? Nasıl özgür olacak bu insanlar? Dahası onlara özenerek u********ya başlama potansiyeli olan genç insanlar ne olacak? Bunlardan bahseden yok. Kimse gerçekçi bir çözüm yolu kimse üretmiyor.

Benim naçizane kanaatim bu işin çözüm yolu; içerdeki arkadaşlarımızın bir daha asla ama asla u********u över veya özendirir içerikli şarkı yapmamaları, hiçbir yerde bu şarkıları bir daha seslendirmemeleri ve bunu da mahkemede tam olarak bu şekilde belirtmeleri ve Yasa koyucunun da onların toyluklarına ve iyi niyetlerine verip daha önce herhangi bir cezaları olmaması nedeniyle serbest bırakması.Yani bir barış ortamı ancak böyle sağlanabilir ve vicdanlar ancak böyle rahatlatılabilir. Ortada onlara özenebilecek milyonlarca genç insanın hayatı söz konusuyken bunun böyle olması şart başka yolu yok arkadaşlar. O bahsettiğiniz sınırsız özgürlük falan filan genç insanların canları söz konusuyken ve başımızdaki yönetimin mentalitesi de belliyken bu söyleminiz durumu daha da kötüye götürmekten ve bu arkadaşlarımızın cezasını artırmaktan başka bir işe yaramaz maalesef arkadaşlar. Bir insanın canının tehlikeye girdiği yere kadar olmalı bizim özgürlüğümüz. Yoksa neye yararız ki? Öyle değil mi? Bu anlaşma bence yapılabilir bir şey. Mahkeme bir daha asla uyuşturucuyu över içerikli şarkılar yapmamaları ve hiçbiryerde de bu içerikteki şarkıları söylememeleri kaydıyla arkadaşlarımızı serbest bırakabilir. Bu gerçekten olabilir arkadaşlar. Arkadaşlarımız da bu hassasiyeti gösterip bir daha asla bu hataya düşmeyebilirler. Benim önerim budur. Bu video kime nasıl, ne kadar ulaşır bilemem ama bu şu anda bana en makul çözüm gibi geliyor. Öbür türlü 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasından bahsediliyor arkadaşlar. Yazık günah içerdeki çocuklara da yazık. Gerçi o cezaları alsalar bile gerçek zamanlı cezaları; yani ‘’yatarları’’ 1 buçuk ila 2 buçuk yıldan fazla olmaz ama ne gereği var? Neden gençliklerinin ve ünlerinin en yoğun ve yaygın olduğu dönemlerinde orda kalsınlar? Değil mi?


Bu çağrım hem yasa koyucu yetkililere hem içerdeki kardeşlerime hem tüm Rap ve hatta tüm müzik camiasına, hem u********u kullanan arkadaşlarımıza, hem de onların ailelerinedir.

Önemli olan “ben yanlış yaptım” diyebilmektir arkadaşlar. genç insanların canlarının tehlikeye girebileceği bir durumda sınırsız özgürlükten bahsetmek yerine önce bu cümleyi kurmamız ve bundan sonra yapacaklarımıza mutlaka dikkat etmemiz gerekir ki
zaten arkadaşlarımızın daha eski parçalarında u********unun ne kadar tehlikeli olduğunu, can dahi alabileceğini şarkı sözlerinde görüyoruz. Yani bu çocuklar boş ve bilinçsiz çocuklar değil. Dolayısıyla hem onlar kendi kendileriyle çelişen bu durumdan kurtulmalı, hem de yasa koyucu; onların toyluklarına verip bir daha asla yapılmamaları kaydıyla arkadaşlarımızı serbest bırakmalıdır.

Yani bu videonun amaçlarından biri de; yasa koyucuyla, içerdeki arkadaşlarımız arasında bir uzlaşı, bir barış sağlamaktır. çünkü tekrar ediyorum; şu ana kadar gördüğüm paylaşımların hiçbirinin ne içerdeki arkadaşlarımızın özgürlüklerine kavuşmasına, ne onlara özenerek u********u kullanmaya başlama potansiyeli olan kardeşlerimizin bu ihtimali bertaraf etmesine ya da kanun koyucunun serbest bırakma reflekslerine hiçbir faydası olmayacağı açık arkadaşlar. Bunu ne olur görebilin artık. İnsanlar böyle yaptıkça tüm bu saydığım taraflar daha da inatlaşacaktır. Bu inattan başka bir şey doğmaz. gelin bir uzlaşı sağlayalım. Gelin temiz rap, gelin temiz müzik yapalım…Ve zaten müziğimize bu tür konuları karıştırmadığımız sürece de yaptığımız sistem eleştirileri kolay kolay hapisle de sonuçlanamaz ve sesimiz çok daha geniş bir kitleye duyurabiliriz arkadaşlar…Buna emin olun..


Kısaca; Şu an içerdeki kardeşlerim dahil, Türkiye veya yurt dışındaki Türkçe sözlü Rap müzik yapan müzisyen arkadaşlarımı, kardeşlerimi ya da abilerimi; u********u, alkol, gangstalık & mafyalık & sex-kadın kalçaları zart zurt türü içerikler barındıran şarkılar yapmamaya, bu tür konulardan uzak durmaya çağırıyorum! Hatta sadece Rap camiasını değil, tüm alternatif müzik yapan underground tayfayı veya mainstream dediğimiz o vıcık vıcıklaşmış pop müzik camiasını da..Herkesi temiz müzik yapmaya davet ediyorum..Zaten demin de dediğim gibi içerdekiler dahil çoğu rapçi arkadaşımın eski ya da yeni bir çok şarkısı rapin doğası gereği mesaj içerir, sistemin çarpıklıklarını eleştirir, bir şeyleri protesto eder, içsel ve kişisel, ya da psikolojik buhranlarımızı, problemleri, zihnimizdeki çelişkileri veya toplumsal problemleri anlatır, filozofik derin sözler veya daha duygulu daha gönül adamı olanlar aşk odaklı şarkılar yapar. Bunların hepsi temiz konular arkadaşlar. Yüreğimizden ve zihnimizden geçen konular. Her ne kadar başarısız yönetiliyor olsak da kimsenin en azından sizi zart diye kolay kolay içeri alamayacağı ve alınılsa bile insanlar tarafından alnı açık vicdanı rahat bir şekilde savunulması kolay konular..Her söz yazarının karakter yapısına, yaşadıklarına, entelektüel gelişimine, duygu ve düşünce durumuna göre değişkenlik gösterir bu..
Ama işte 1 albümde bu konularda 10-12 şarkı varsa, bunların arasına kattığınız 2-3 tane, en başta saydığım türde kötü örnek teşkil edebilecek şarkılar olduğunda, hem sizi dinleyen yeni nesle çok yanlış bir örnek sunulmuş oluyor, hem icra ettiğiniz şarkılardaki diğer sağlam konuların, çok başarılı şarkıların üzeri bunlarla örtülmüş ve artık görünmez oluyor, hem de tüm Hip-hop piyasasına dışarıdan bakan insanlar için bu müzik; veya daha doğrusu bu kültür diyelim; tırnak içinde baştan aşağı süzme ‘’yanlış’’ olarak algılanıyor, ve sonuçta bu olaylar konserlere çocuklarını yollamak istemeyen ebeveynler doğuruyor... Aslında düşündüğümüzde bir anne ve baba için evladını koruma içgüdüsü çok normal..Yani kısaca; olaylar sıcakken size heycanlı gelen bu şeylerin zararı ve faturası; olaylar durulduğunda tüm Hip-hop camiasına kesilecektir ne yazık ki arkadaşlar.
Kaldı ki tüm zamanları hesabedersek; bizim şarkılarımızda bahsettiğimiz konular asla bazı Türkçe pop şarkıları gibi laylaylom, suya sabuna dokunmayan, bir sanatsal değere sahip olmayan, kick ve hi-hat’lerden ibaret, snare’ı bile olmayan, bum tus bum tıs, sadece para için yapılmış şarkılar olmadı. Asla da olmayacak diye düşünüyorum, en azından umudediyorum. .Çünkü nerdeyse en kötü şarkıda bile bir mesaj bulursunuz ama burda problem çok bambaşka. Burda genç insanların, tam da gelişim ve kendilerine bir rol model edinim dönemlerinde olan genç insanların önlerine u********u gibi bir bataklığı koymaktan bahsediyoruz…

Özet olarak bu yaptığım; ‘’öze dönüş’’ için bir çağrıdır. 70’lerde Afrika Bambaata’nın başlattığı Zulu Nation hareketinden ilhamını alan bir manifestodur.
Şöyle düşünün;
İşler ters gittiğinde; en başa, herşeyin karmakarışık bir yün yumağına dönmeden önceki zamana geri giderek bir bakmak her zaman işe yarar..O yüzden Zulu Nation’dan da önce kendimizin; yani Türkçe Rap’in verdiği starta bi bakalım;
Türkçe Rap neydi?
Şimdi söyleyeceklerimi herkes bilmez ya da herkes hatırlamaz diyelim, daha doğru bir tabir olur..Ancak Türkiye’de bu işin ateşini yakan 1. Nesil ve onu takip eden 2. ve hemen ardından gelen 3. Nesil ve de o dönemlerde bizimle birlikte olanlar veya bu dönemler süresince bize katılanlar ve o zamanların dinleyiciler hatırlarlar. Türk Rapçiler olarak biz yola çıkarken birbirimize yazılı olmayan mental bir söz vermiştik..Şarkılarda u********udan, alkolden, kadınları sadece birer sex objesi gibi göstermekten, mafyalık & gangstalık türü içeriklerden bahsetmeyeceğiz, Amerikalı bir takım mainstream tipler gibi olmayacağız diye…Hatta bizim bu tavrımız sadece Amerikalı wack rapçilere de değildi, daha çok ülkemizde yozlaşan müziğe karşı bir başkaldırı tavrıydı. Çünkü o zamanlar, tam da Aşık Veysel’in, Barış Manço’nun, Cem Karaca’nın yazdıkları sanatsal değeri yüksek, anlamlı ve kalbe dokunan, düşündüren sözlerin unutulmaya başlandığı ve pop şarkılarında sadece para kazanmaya ve insanları aptallaştırıp oynatmaya odaklı, sanatsal değeri sıfır olan müzik çöplerinin müzik kanallarında, yayınlanmaya başladığı yıllardı…Ve biz bu durumdan çok rahatsızdık…Ben en azından Yunus Emre, Rumi, Aşık Veysel, Nazım Hikmet, Aziz Nesin gibi insanların şiirleriyle büyümüş, Barış Manço ve Cem Karaca’nın şarkılarındaki duruşu şiar edinmiş biri olarak bu tavrı göstermek istiyordum. Ama gençtik de. Hatalar da yaptık…Hem de çok yaptık. En azından ben yaptım. Öyle söyleyeyim.. 1. 2. ve 3. Nesilden çoğumuz; hip-hop kültürünü klavye başında google linklerinden değil, youtube ve facebook sayfalarından değil, yaşaya yaşaya, birebir ve gerçek olarak paylaşa paylaşa ‘’sokaklarda’’ öğrendik. Yabancı Müzik kanallarında bir rap klibi çıktığında, ya da Akmar’a bir Rap kaseti veya cd’si geldiğinde, yurt dışından bir arkadaşımız gelip bize oralarda bu kültürün nasıl olduğunu ve inceliklerini, ayrıntıları hakkında bilgileri anlattığında altın bulmuş gibi sevinirdik. Ve dediğim gibi; geçmişte, ben dahil bir kısmımız, hayatın içinde ilerlerken, toyluğun, yanlış yönlendirilmenin, tecrübesizliğin, gençliğin ve kanımızın kaynamasının getirdiği bir takım hislerle; bazı dönemlerde kötü alışkanlıklar edindik ve bazı yanlış şeylere bulaştık. Yani yanlış yaptık. Ama bu yanlışları şarkılarımıza yansıtıp, bizi dinleyen genç insanlara kötü bir rol model olmamalıyız diye söz verdik...Ve bunun sadece geçmişte kalan romantik bir durum olmadığını düşünüyorum. O dönemin ruhunu oluşturan ve bize güç verip hiçbir ülkede kolay kolay olmayan sadece Türkçe Rap’e özgü bir mentaliteydi bu..Bizler şairler gibi olmalıyız..Aşıklar gibi..Filozoflar gibi..Derin ve anlamlı sözler yazmalıyız..Kalbimizdekini, zihnimizdekini ve ruhumuzdakini aşırı düzeyde spesifik olmayan olaylar şeklinde aktarmalıyız ki şarkılarda herkes kendisini bulsun..Çoğu zaman depresif de olsa insanların yaşantılarına pozitif bir şeyler katabilen, gerçek birer mesaj verebilen, insanların kendilerini bulabilecekleri şarkılar yapmalıyız …Geçmişte verilen ve zihinlerimizi kaplayan mentaliteden çıkan ortak söz işte ‘’buydu’’. Eskilerden kime sorarsanız sorun bunun tam da böyle olduğunu size söyler. Bu söylediklerim Türkçe Rap’in birbirimiz arasında verilmiş, yazılı olmayan ve nerdeyse diyebilirim ki Rap Müziğin ve Hip-hop kültürünün Türkiye’deki çıkış kanunu gibi birşeydi..Dediğim gibi Ben yaklaşık 7 senedir müzik piyasasında yokum. Neden yokum? Çünkü bu sürede kötü alışkanlıklarımın hepsinden sıyrıldım ve kendi kendimle gerçekten ciddi bir savaş verdim.

Eski alışkanlıklarım yüzünden ağır bir şekilde astım oldum ve senelerdir de bunun acısını yaşıyorum arkadaşlar. Senelerce yataktan boğularak uyandığınızı ve defalarca ölümle burun buruna kaldığınızı düşünün..Bu gerçekten yaşamayanın bilemeyeceği bir şey ve tek sebebi de kötü alışkanlıklar…İstiyorum ki gelecek nesil bu acıları yaşamasın…
Sokaklarda olduğum dönemde bir çok iyi şey yaptım evet, insanları iyiye yönlendirmek, barışa çağırmak, yanlış bir çok şeyi protesto etmek gibi..Ama hiç de iyi şeyler yapmadığım zamanlar da çok oldu. O günleri hatırlıyorum, hep kendi kendimi aklayacak ve vicdanımı rahatlatacak bahaneler bulurdum ve bunları kendime fısıldayıp vicdanımı rahatlatırdım. Ama zararı sadece kendime oldu. Halbu ki düzelmek için önce kendi hatalarımızı kabul etmemiz gerekiyor. Ben yanlış yaptım diyebilmemiz gerekiyor..Çünkü dünyadaki her insan kendini her türlü konuda haklı çıkarabilecek bir bahane mutlaka bulur…Doğrusunu söylemek gerekirse beni bu belalardan; spor yapmak, ALLAH’ın kitabına yönelmek ve sağlıklı yaşam, doğru beslenme ve yaptığım spor konusunda bilgi seviyemi artırmak kurtardı.. Yani negatif bir alışkanlığın yerine pozitif bir şeyler koymanız gerekir. O oluşan boşluğu mutlaka başka şeylerle doldurmanız gerekir…Yoksa tekrar aynı hatalara düşmeniz çok muhtemeldir..
Eğer bunlar olmasaydı ALLAH bilir belki ben de çoktan ölmüştüm… Ve açıkçası bu kadarıyla atlattığım için de çok şanslıyım diyebilirim, çünkü sadece bu boklar yüzünden sokaklarda takıldığım 12 sene boyunca 5 arkadaşımın yaşamı son buldu. 1 arkadaşım aklını yitirdi, hem de hepimizden zeki biriydi ve bi diğerinin de belden aşağısı felç oldu. Yani u********u, sokak kavgaları vesaire bu yaşam; benden 6 arkadaşımı koparıp götürdü. Ve ben sadece arkadaşlarıydım. O çocukların ailelerinin halini, anne babalarının kardeşlerinin akrabalarının hallerini düşünürseniz, cenazelerdeki o manzaraları düşünürseniz demek istediğimi anlarsınız. Derler ki evlat acısı dünyada tadılabilecek en büyük ve en dramatik acıdır..ALLAH tattırmasın diyelim..U********u sizi ve ailenizi tahmin edemeyeceğiniz uçurumlara sürükleyebilir..
Arkadaşlarımı da yeri gelmişken anmak istiyorum..Kemal ki kendisi bu işin ateşini yakan 1. Nesil rapçilerdendi. İcra etmiyordu ama sıkı bir dinleyiciydi..Maymun Kemal derdik, hatırlayan hatırlar. Yani lakabı buydu, ve gerçekten çok iyi bir arkadaşımdı. Sonra Emrah, Cemre, Ruhan ki o u********u değil bir sokak kavgası esnasında hayatını kaybetti, ve henüz diğerleri kadar eski de olmayan daha 3 sene önce kaybettiğimiz arkadaşım Arif…Siz bir cenazede evladı ölen bir annenin oğlunun üzerine toprak atılırken yüzüne baktınız mı? Ben baktım. O acıyı ALLAH kimseye göstermesin.. Derler ki dünya üzerinde evlat acısından daha büyük bir acı olamaz…Bunun doğru olduğuna eminim, çünkü yaşamadım ama ben o acıyı bizzat şahit oldum.
Şunu unutmayın arkadaşlar; dünya üzerindeki hiçbir keyif; bir canın kayıp gitmesinden daha kıymetli Olamaz…
Bunların hepsi genç insanlardı ve ya u********u ya da sokak kavgaları canlarına maloldu…Aklını yitiren ve felç olan arkadaşlarımın isimlerini anmayacağım çünkü hala hayattalar ve onları üzmüş olmak istemem..Ama onlar da hep aklımda ve kalbimdeler…
Eminim içerdeki rapçi kardeşlerim de böyle bir amaç güderek bu parçaları yapmadılar…Böyle bir şey olma ihtimalini düşünemediler diyelim…Biz özgürlük anlayışımızın gencecik insanların canlarına rağmen sınırsızca olduğunu savunamayız, en azından ben bunu yapamam. bir yanda 15-20 yaşlarında bazı rol modellere özenerek u********uya başlamış ve hayata bu yüzden gözlerini yuman gencecik çocuklar var..Diğer tarafta şarkı sözleri yüzünden hapis yatan genç insanlar.. Bu iki durum da yanlış! Önce bunu kabul etmemiz elzem. Bu durumda Rap’e özgür mü diyeceğiz? Özgür rap? Ben böyle bir özgürlüğü bilmiyorum arkadaşlar. Sizinki nasıl bilemem ama benim özgürlük anlayışım bir canın tehlikeye gireceği yerde biter. Bitmelidir.
Yani özgür ama temiz mentalite...Özgür ve temiz rap! Özgür ve temiz müzik! Bu kesinlikle iyi bir karışım ve Hip-hop'un ruhuna da çok uyumlu!

Evet ne yazık ki içerdeki kardeşlerimizin anneleri ağlıyor ama bu tür maddelere başlayan kardeşlerimizin de anneleri var ve onlar da ağlıyor hem de evlatlarını kaybederlerse bu ağlama ömürleri boyunca sürüyor..
Yani hem içerdeki çocuklara üzülüyorum hem onlara özenip u********uya başlama potansiyeli olan ve hayatlarını karartmaları yüksek ihtimal olan çocuklara üzülüyorum..Ve Türkçe rapi sanki u********u ve seks şarkılarından ibaretmiş gibi gösteren medyanın tutumuna da üzülüyorum. Ve ‘’bu ne ki yaa’’ diyerek u********u kullanımını küçümseyen insanlara da üzülüyorum…Herkese üzülüyorum..Ama üzülmek ne yazık ki hiçbir şeyi çözmüyor. Ortaya realist bir çözüm koymak gerekiyor arkadaşlar. şunu biliyorum ki Türkçe Rap bu değil, Türk Hip-hop’ı bu değil! Bu olmamalı..İçerdeki kardeşlerimle birebir hiç tanışmadım ama şarkılarından bazılarını dinledim. Çok derin sözler içeren ya da sistemin çarpıklıklarını eleştiren, haksızlıkları ön plana çıkaran, veya gönlün ortaya konup aşkın anlatıldığı çok sıkı çok sağlam şarkıları da var…Keşke bunlarla değil de o şarkılarla gündem olup patlasalardı…
Umuyorum ki bir an önce çıkarlar ve yaptıkları yanlışların farkına varıp bu negatif durumu pozitife çevirirler. Ve şu an başlattığım Zulu Nation oluşumuna katılıp artık temiz müzik yaparlar…Yani aslında katılmaları da önemli değil. Temiz müzik yapsınlar yeter. Bu oluşumun amacı da bu zaten…Müzisyenlere ve dinleyicilere sürdürülebilir bir bilinç kazandırmak…

Zira ben bugünden itibaren Zulunation’ın Türkiye hareketini başlatıyorum ve u********u alkol, gangstalık mafyalık, kadınların sadece birer sex objesi gibi aktarılması vb türü şeylerden bahsetmeyen temiz müzik hareketine katılmayı hepinizden istiyorum…Güçlü olmamızın tek yolu bu. İçerdeki kardeşlerimizin bir an önce çıkmalarını ve daha fazla u********uyla ilgili müzik yaparak gençleri özendirmek yerine, tam tersi hali hazırda bu tür şeylere bulaşmış gençleri de vazgeçirmek için şarkılar yapıp etkinlikler düzenleyerek bu harekete katılmalarını ve desteklemelerini temenni ediyorum. Ben bu hatalardan vazgeçip temiz bir yola girmek için çok acı çekmek zorunda kaldım..İstiyorum ki siz de çekmeyin..

Gelin toplumu yozlaştıran, cahilleştiren, , köleleştiren, eşitlik ve adalet ilkesini yaralayan bozulmuş düzen, sosyal ve toplumsal olaylar hakkında şarkılar yapalım..Ya da kalbinizi açık mikrofona..Unutulmuş gerçek sevgi, gerçek aşk hakkında şarkılar yapalım..Kendi problemlerimiz hakkında şarkılar yapalım..Sokakta aç kalan evsiz eğitimsiz kalan çocukları anlatalım. Çocuk tecavüzcüleri ve hırsız politikacılar hakkında şarkılar yapalım..Savaşın yıkıcı etkisini anlatalım..Ama gangsterlikten, mafyacılıktan, sexten, u********udan, alkolden bahsetmeyelim..Ya da dans etmekten bahsedelim..Aynı ilk yola çıktığımız gibi..Aynı Afrika Bambaata ve Zulunation hareketinin ilk yola çıktıkları gibi..Dışarda dolandırıcı politkacıların ve cocuk tecavüzcülerinin olması bize de suc isleme hakkı vermez..gelin negatif şeyleri pozitifle def edelim..
Ben turkce rapin u********uyla beraber anılmasından gercekten rahatsızım. Bakıyorsunuz bir rapcinin hem sağlam derin sözlere sahip, sistemin yanlışlıklarını eleştiren veya bir şair kıvamında aşktan bahseden sözleri var, diğer taraftan u********uyu güzelleyen sözleri de var. Gelin bu çelişkiden kendimizi kurtaralım..Bu rap dinleyicilerini yanlış yönlendirir, gecici bir sabun balonu patlaması olur ama gerçekte rape dısardan bakan insanları bu müzik ve kültürden soğutmaktan ve çocuklarını uzak tutmak istemelerinden baska işe yaramaz maalesef arkadaşlar..köpükle değil kalıcı islerle uğraşalım. Bu geçici ve boş dünya hayatını terk ettiğimizde arkamızdan iyi bir şeyler söylenebilsin, ve ALLAH’ın huzuruna hesabını verebileceğimiz işlerle çıkalım…
Ve çok iyi biliyorum, siz de cok iyi biliyorsunuz ki her şey güzelmiş gibi gelir ama akşam eve gittiğinizde eminim şimdiden öksürükler veya göğüs ağrılarınız başlamıştır…Bunun ötesi birkaç sene sonrası ağır hastalıklar. bunlar yaşandı arkadaşlar siz de yaşamayın istiyorum. Zira sonu ya astım olur, ya koah, ya da daha kötüsü kanser…Aileniz arkadaşlarınız arkanızdan ağlamasın…
Yokluğumdaki 7 sene boyunca; Türkçe Rap’in geldiği noktada çok iyi, çok başarılı, gerçekten dişe dokunur işlerin olmasının yanında, bir yandan da en başta bahsettiğim anlayışın ve değerlerin de gittikçe unutulduğunu, azaldığını büyük bir üzüntüyle izliyorum ve Türkçe rapin sürekli u********uyla birlikte anılmasından çok rahatsız oluyorum. İmkanlar ve kitle artık eskisinden çok daha genişler, dolayısıyla bu değerleri terk etmek değil, çok daha sıkı sarılmalıyız ki gelecek nesil de bu değerleri alabilsin…
Ve tabi ki önemli olan yaptığımız yanlışların yanlış olduklarını anladığımızda ‘’Evet ben yanlış yaptım’’ deyip hatamızı kabullenebilmektir arkadaşlar. Yanlışlarımızı; bizden daha büyük yanlışlar yapanların yaptıklarını ortaya atarak haklı göstermeye çalışmak bizim yanlışımızın yanlış olduğu gerçeğini değiştirmez..Ve daha büyük yanlışlar, bizim yanlışlarımızı doğruya da çevirmez. Bu bağlamda putçuluğun hat safhada olduğunu yine üzüntüyle seyrediyorum..Arkadaşlar müziğinizi dininize çevirmeyin, bu çok önemli..yani aşırı derecede fanatikleşmeyin. Müziğinizi dininiz haline getirirseniz; dinlediğiniz kişiyi veya kişileri putlaştırırsınız ve artık doğru-yanlış gibi kavramlar o severek dinlediğiniz kişi veya kişiler için sizin algılarınızda görünmez olur. Herkesin söylediği ve yaptığı doğrular ve yanlışlar vardır, insanız nihayetinde. Olucak! Olmamasına imkan yok, hiçbirimiz ALLAH değiliz..Ama dinlediğiniz kişilerin doğrularına ‘doğru’, yanlışlarına ‘yanlış’ diyemediğimiz müddetçe, işte orda putçuluk başlar. O kişiyi putlaştırmış oluruz ve bir dönem geçer, bu sefer onu bırakıp başka birine gönül verip dinlediğimizde işler değişir, bu sefer eski putumuzun doğrularını unutup, sadece hatalarını görür; ve ‘’o zaten böyleydi, zaten şöyleydi’’ deyip bu sefer de hak etmediği bir şekilde karalamış oluruz. Yani kısaca herkesin doğru ve yanlışları vardır. Yeter ki biz kişiye bakmadan doğruya doğru, yanlışa da yanlış diyebilelim…

Şimdi gelelim manifestomuzun son ve en önemli kısmına…
Peki Afrika Bambaataa ve Zulunation’ın amacı ve çıkış sebebi neydi ve ben niye onları örnek alarak bu hareketi Türkiye’de başlatıyorum?
Aslında bu mesele hip-hop kültürünün temellerinin atılış tarihleriyle ve çıkışını tetikleyen olaylarla birebir alakalı..Hip Hop'un kökleri 1970'lerin başlarına kadar gider biliyorsunuz..New York gettolarında Black Spades adında bir çete. Bütün şehir değişik çeteler tarafından ele geçirilmiş durumda. İşsizlik, şiddet ve u********ular hayata hakim. Her semt neredeyse büyük bir çetenin kontrolünde. Black Spades'in de her semtte üyeleri var ve Bronx'un hakimi onlar. Grubun o zamanlar lideri Hip-hop’un kaşiflerinden Afiraka Bambaataa. Çete üyesi olan gençler bir semtten diğerine zor gidebiliyorlar ve birbirlerini vuruyorlar. Bambaata, iki yakın arkadaşının ölümünden sonra 1974 senesinde işte böyle bir ortamda kuruyor şiddet ve u********u karşıtı Zulu Nation organizasyonunu. Televizyonda gördüğü Afrikalı Zulu Savaşçılarından etkilendiği için, yeni organizasyonun ismini Zulu Nation koyuyor. Kendi semtlerindeki ve sonra diğer semtlerdeki çeteleri barıştırmak için Zulu Nation üyeleri her hafta sonu açık hava yani Block Party'ler hazırlamaya başlıyorlar. Master Of Records lakaplı Bambaata ve arkadaşı Dj Jazzy Jay o zamanlar yalnız funk ve soul plakları çalıyorlar. Çünkü rap daha ortalarda yok. (Sokaklarda davullar ve politik sözleri ile spoken word performansları yapan Last Poets hariç) Aynı zamanda gettolarda Jamaika kökenli Dj Kool Herc milleti arka arkaya sert soul/funk mixleri ile coşturuyor. Dans edenleri en çok coşturan davul ritmler (break beatler) arka arkaya çalınıyor. Bunların üstüne anons ve bu anonsların artmasıyla ve konuların çeşitlenmesiyle, gittikçe rap'e dönüşüp, sonradan rap yapan dj' ler zamanla yalnız bu parçaları çalar oluyor. Ve böyle böyle işler gelişiyor…Gördüğünüz gibi Zulu Nation aslında Rap’in özü ve bazı şeylerin de hatırlatıcı temel taşı gibi..
Sonuç olarak en başta bahsettiğim gibi; Şu an içerdeki kardeşlerim dahil, Türkiye veya yurt dışındaki Türkçe sözlü Rap müzik yapan tüm müzisyen arkadaşlarımı, kardeşlerimi ya da abilerimi; u********u, alkol, gangstalık & mafyalık & sex gibi içerikler barındıran şarkılar yapmamaya, bizden bir sonraki nesli yanlış yönlendirmemeye, bu tür konulardan uzak durmaya çağırıyorum! Hatta sadece Rap camiasını değil, tüm alternatif veya mainstream müzik camiasını..Herkesi temiz müzik yapmaya davet ediyorum.Mesela popçular; kalçayı salla şarkılarını bırakıp biraz Sezen Aksu’dan Barış Manço’dan örnek alıp daha anlamlı, şiirsel ve sanatsal değeri olan sözler yazabilirsiniz.
İçerdeki kardeşlerimin de bir an önce çıkmasını ve bu anlayışa destek vermesini istiyorum. Eminim içerdeki rapçi kardeşlerim de böyle bir amaç güderek bu parçaları yapmadılar…Zaten farklı şarkılarında u********uyu kötülüyorlar ve nasıl sonuçlar doğurabileceğini de anlatıyorlar ama işte demek ki Toyluk dönemlerine veya birşekilde çelişik zamanlarına denk gelmiş ki bir kere bu yanlışı yapmışlar..
Bunu 2005’de Fatih Akın’ın İstanbul Hatırası filminde de bizzat belirtmiştim…
(Şu an fonda dinlediğiniz) ‘’Suyun Masalı’’ albümümde Geçmişe Nasihat isimli şarkımda da uzunca anlatmıştım…
Bir de şu 2 konu var..Elbette bu arkadaşlarımız yanlış yaptı ama ülkede bozuk olan o kadar çok şey var ki; sistemin gerçekten artık tıkanmış olması, insanların bu yüzden aç, eğitimsiz ve parasız kalması, iyi yönetilemediğimiz gerçeği, politik sömürüler, çocuk tecavüzleri, adam öldürme, siyasi oyunlar, şiddet ve gasp..Dahası dizi ve filmlerdeki yüksek dozajlı şiddet, tecavüz ve ensest ilişki ağı, Türk aile yapısını bozan ve insanları köleleştiren feodal ağa maraba yapısı, Dini sömürüp ALLAH’ın adını kullanarak para kazanan sahte din adamları ve din tüccarları, bazı pop ve arabesk şarkılarındaki insanları yozlaştıran ve aptallaştıran, kadınları metalaştıran şuursuz temalar, eğitici olmaktan çok uzak bozulmuş eğitim sistemi, televizyonlardaki eğitici programlar yerine konulan saçma çöpçatan ve şuursuzlaştıcı programlar, özgür olamayan ve gerçekleri yazamayan basın…Ve daha nice saçma olaylar…Bunların da mutlaka çözüme kavuşturulması lazım. Ama bizim de bu saçmalıkları öne atarak kendi yanlışımızı doğru göstermeye çalışmamamız gerek. Bu da doğru bir yol değil…
2. konu ise; M........a’nın diğer u********ulardan farklı olduğu, hatta bazı formlarının ekstratlarının çıkarılarak tıbbi bazı durumlarda kullanılmasından mütevellit sanki s*****p içilmesi de faydalıymış gibi algı oluşturulmaya çalışılıyor..Ne yazı ki bu da doğru değil. Tam aksine M********a diğer kimyasal uyuşturuculara geçiş aşaması olduğundan aslında onlardan çok daha tehlikelidir. Siz hiç direkt k*****e, e*e veya e****e başlayan birini gördünüz mü? Ben görmedim. Herkes önce e****la başlar. Şöyle kısaca özetleyeyim; Hepsinin içeriği değişik olmakla birlikte; U********ular ister m********a olsun, ister diğer kimyasal u********ular, hepsi aynı şekilde çalışırlar. Beyninizdeki mutluluk hormonları olan dopamin, seratonin, oksitosin, girelin ve endorfin gibi ruh durumunuzu ve psikolojinizi etkileyen hormonları yapay olarak salgılatırlar. Ve belli bir zaman sonra vücudunuz dışarıdan alınan maddeler neticesinde yüksek düzeyde yapay olarak salgılanan bu hormonlara alışacağından tembelleşip artık kendi kendine doğal yollardan; yani sizi mutlu edecek hayatın içindeki doğal olaylardan mutluluk hormonu üretmemeye başlar. Ve siz bu maddeleri kullanmadığınız sürece dünyanın en güzel olayları da başınıza gelse asla mutlu hissedemezsiniz. Yani bağımlı olursunuz. Dahası etkisi geçtiğinde aptallaşmaya başlarsınız, çünkü tek bir kullanım bile çok fazla sayıda beyin hücrenizi öldürmeye yeter. Tek sefer kullansanız bile beyninizin bağlantıları değişiyor. Bu bilimsel olarak kanıtlanmış bir şey. Yani sadece mutsuz değil aynı zamanda aptal da olursunuz. Size söylenenleri daha geç algılarsınız, ders çalıştığınızda anlamak için normalde 1 kere okumak yeterken, bir kullanıcı 2-3-4 sefer okusa da eski hafıza ve algı performansına ulaşamaz. Dahası akciğerlerinizi de yavaş yavaş bitirirsiniz. Ve bünyeniz de ufak bir açıklık bulduğu anda; astım, koah, hatta kanser gibi ağır hastalıklar kaçınılmaz olur..Dahası algı seviyeniz daraldığından uzun vadeli planlar da yapamazsınız...Bıraktığınızda ise bu etkilerden yavaş yavaş kurtulur ve doğru beslenip herhangi bir fiziksel aktivite veya sporu da düzenli olarak yaparak, bunu hayat tarzınız haline getirirseniz daha kısa sürede bu olumsuz etkilerden tamamen olmasa da büyük ölçüde kurtulup kendinize gelebilirsiniz…
Yani Medyada arada bir çıkan m********a kanser tedavisinde kullanılıyor, veya hastalıkların tedavisinde kullanılıyor o zaman hadi ''s**** bir tane'' gibi söylemlerde bulunan blog yazılarına veya haberlere de itibar etmeyin. Yeryüzünde her şeyin doğru kullanımından fayda elde edilebilir. O haberlerde bahsedilen şey; ekstraktının çıkartılıp tıbbi bir şekilde ve cok düşük dozlarda bazı spesifik durumlarda, dahası ağır hastaların acısını azaltmakta kullanımıdır. Her gün veya her hafta sonu s*****p içimi için değil, yani kendinizi kandırmayın arkadaşlar. Bu sadece yaptığınız şeyi kendinize doğru gibi göstermek için bir bahaneden ibarettir.
Zulunation’ın instagram, twitter ve youtube hesaplarını takip edip olabildiğince kişiye yayın arkadaşlar. Ve bu akım başlasın… #ozgurvetemizmuzik #ozgurvetemizrap #zulunationturkiye #temizmuzik #temizrap etiketleriyle sosyal medyada paylaşımlar yapın, bize 10 ila 30 sn arasında, destek verdiğinize dair videolarınızı, yukarda eleştirdiğimiz konulardan bahsetmeyen temiz raplerinizi veya u********u ve şiddet karşıtı her türden müziklerinizi yollayın yayınlayalım..
Barış Üzerinize olsun!
Zulu Nation!
instagram.com/zukunationturkiye
twitter.com/zulunationturk
facebook.com/zulunationturkey
soundcloud.com/zulunationturkey
youtube.com/channel/UCzwy1NpFia39UnDs8Yx94zg
new.zulunation.com
gumuskayakci.blogspot.com
Zulu Nation Manifestosu (yazılı): https://gumuskayakci.blogspot.com/2018/06/zulu-nation-turkiye-manifestosu.html
Zulu Nation Manifestosu (video): https://www.youtube.com/watch?v=PrOz1Mjdw9w
#ozgurvetemizrap #ozgurvetemizmuzik #zulunationturkiye #ozgurvetemiz #temizrap #temizmuzik

23 Şubat 2018 Cuma
Selam/İslam ''BARIŞ'' demektir.
Selam; ''BARIŞ'' demektir. ''Barış/Esenlik üzerine olsun/benden sana zarar gelmez/bana güvenebilirsin'' demektir. Esselamü aleyküm ve rahmetullah ve berekatühü ve bilmemnehuhu'' filan türü kafayı araplaştıran sözleri sarfetmenize gerek yok. Siz neyseniz osunuz. Merak etmeyin ALLAH zaten Türkçeyi de diğer bütün dilleri de sizden çok daha iyi bilir, Türkçe selam verdiğinizde veya dua ettiğinizde de dediklerinizi anlar. Aynı şekilde ''İslam'' da ''Selam''la aynı kökten gelir ve ''BARIŞ / ESENLİK / GÜVEN İÇİNDE OLMAK / ALLAH'A TESLİM OLMAK'' demektir. Tam tersi şeklinde anlamanıza yol açabilecek; yani İslam'ı saldırganlık ve savaş dini gibi gösteren, emperyalist, işgalci ve ırkçı bir kafa pompalayan, bir de üstüne atalarınıza tapmanıza yol açıp sizi aptallaştıran ve putperestleştiren dizilerden uzak durun. İslam Barış demektir. Ve önemli olan; ne kadar çok toprak aldığın değil, elinde var olan topraklarda değer üretip üretemediğindir. Bunu unutmayın.
KURAN 10/25 (Yunus 25): ‘’ALLAH barış yurduna çağırır ve dileyeni dosdoğru bir yola yöneltmektedir.’’
KURAN 2/208(Bakara 208): ‘’Ey iman edenler! Hepiniz birden barışa girin! Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.’’
KURAN 8/61 (Enfal 61): ‘’Eğer onlar barıştan yana olurlarsa, sen de barıştan yana ol! Ve ALLAH’a güven. Çünkü O, gerçekten her şeyi işiten, her şeyin aslını bilendir.’’
KURAN 5/32 (Maide 32)'den: ''Kim, cinayet işlememiş veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış bir kişiyi öldürürse tüm insanları öldürmüş gibidir. Kim de o canı yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur.''
KURAN 4/86(Nisa 86): ''Herhangi bir selam ile selamlandığınız zaman daha güzeliyle veya aynen iade ederek selamı alın. Kuşkusuz ALLAH herşeyi hesaba katar.''
Emre Baransel
KURAN 10/25 (Yunus 25): ‘’ALLAH barış yurduna çağırır ve dileyeni dosdoğru bir yola yöneltmektedir.’’
KURAN 2/208(Bakara 208): ‘’Ey iman edenler! Hepiniz birden barışa girin! Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.’’
KURAN 8/61 (Enfal 61): ‘’Eğer onlar barıştan yana olurlarsa, sen de barıştan yana ol! Ve ALLAH’a güven. Çünkü O, gerçekten her şeyi işiten, her şeyin aslını bilendir.’’
KURAN 5/32 (Maide 32)'den: ''Kim, cinayet işlememiş veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış bir kişiyi öldürürse tüm insanları öldürmüş gibidir. Kim de o canı yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur.''
KURAN 4/86(Nisa 86): ''Herhangi bir selam ile selamlandığınız zaman daha güzeliyle veya aynen iade ederek selamı alın. Kuşkusuz ALLAH herşeyi hesaba katar.''
Emre Baransel
20 Şubat 2018 Salı
Evrim Teorisi'nin Tarihçesi ve İslam'la ilişkisi

Darwin, evrim teorisini ilk ortaya attığında O'na ilk karşı çıkanlar; yobaz ve hurafeci Hristiyan din adamlarının etkisinde kalan hristiyan bilim çevresiydi ve Darwin'e şunu diyerek karşı çıkmışlardı: ''Sen yüzyıllardır Muhammedi'lerin savunduğu bu saçmalıkları bize bilim diye mi anlatıyorsun!!?''...Bunu söylemelerinin sebebi hristiyanlığın ve yahudiliğin tahrif edilmiş Tevrat'taki bir kaç ayetten kaynaklanan hurafelerinden biri olan; ve ne yazık ki bu hurafelerden, uydurma hadis kitaplarına da sokuşturularak bize de sıçrayıp bulaşmış bulunan; kadının erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığı saçmalığıydı. Oysa Kuran böyle gerçek ve bilim dışı hurafeleri içermediği gibi, evrime işaret edebilecek pek çok da ayet barındırır. Ve tam da Darwin'i eleştirenlerin söylediği gibi; bir çok Müslüman Bilgin (Aklını gömen ve hurafelerden beslenen değil de düşünen ve sorgulayan bir İslam geleneğinden gelen İbn Miskeveyh, El Cahiz, İhvan El Safa, İbn Haldun, Farabi, İbni Sina, Heysem, Celaleddin Rumi, İbn Rüşd, Emir Ali, Ragıb El İsfehani, Turka El İsfehani, El Kazvani, Kınalızade Ali, Mirza Bedel, Kutubi, Hazini, Erzurumlu İbrahim Hakkı gibi); Lamarck ve Darwin'den 900 ila 500 yıl arasında değişen büyük zaman periyotları öncesinde; kendi zamanlarının imkanları el verdiğince doğayı gözlemleyip, büyük ihtimal de Kuran ayetlerinden yola çıkarak; hayatın evrimle işlediği ve bugünlere geldiği fikrini savunmuşlardı. Zaten Darwin de doğayı ve bu konu üzerinde kendisinden önce yazılıp çizilenleri araştıran biri olarak, teorisini oluştururken; çok büyük ihtimal bu bilginlerimizin eserlerinden de faydalandı. Bu insanlar ne yazık ki yahudilik ve hristiyanlığın bize de bulaşan yaygın hurafeleri sebebiyle bir çok olumsuz tepkiyle karşılaşmışlardı. Aynı benim de birazdan bu postun altında karşılaşacağım gibi..Ama gerçeği söylemekten geri durmamışlar ve aklını kullanan insanları uyandırmaktan vazgeçmemişlerdi. Ne yazık ki güncel durumda da pek bir değişiklik yok. Bugün de; ALLAH'ın indirilmiş ayetleri olan Kuran'dan ve yaratılmış ayetleri olan evren ve doğadan bihaber cehalet taşıyıcısı çok büyük bir kitle; hala aynı tavrı taklit ederek, nesiller boyunca sürdürülegelen cehaleti devam ettirmekteler. Ve ne yazık ki ülkemizde de çok büyük bir utanç kaynağı olarak 2017'den beri; ''Evrimsel Biyoloji'' liselerde ders müfredatlarından kaldırılmış durumda. Bununla ilgili ilerleyen zamanlarda, Kuran ayetlerinden ve doğadan örneklerle çok daha kapsamlı bir yazı kaleme almayı düşünüyorum. Şimdilik aşağıdakiyle yetinin. Selamlar.
- KURAN 76/1 (İnsan 1): ''İnsanın üzerinden, kendisinin anılmaya değer bir şey olmadığı uzun bir zaman periyodu geçmemiş midir?''
(Bu ayet açık bir şekilde insanın anılmaya değer bir şey olmadığı uzun ve ilkel bir dönemden, sorumluluk sahibi olduğu döneme kadar geçen süreden bahsediliyor. henüz aminoasit ve sonra canlı tek hücreli yaratık, ordan evrilip bitkiler, hayvanlar, maymunumsular, insanımsılar ve nihayetinde modern insan.)
- KURAN 29/20 (Ankebut 20): "De ki: "Dolaşın yeryüzünü ve görün yaratılışın nasıl başladığını! Daha sonra ALLAH öteki hayatı da işte böyle var edecektir. Şüphesiz Allah'ın her şeye gücü yeter.”
(Bu ayet; kendisini okuyan ve ayetlerin gerçekliğine inanan insanları bilime yönlendiren en önemli ayetlerden biridir. Özellikle hem evrenin yaratılışını inceleyen astronomi, uzay araştırmaları, fizik ve kimya, hem de insanın ve tüm canlılığın başlangıcını, kökenini, yapısını ve insanı inceleyen biyoloji, antropoloji ve arkeoloji gibi..)
- KURAN 24/45 (Nur 45): ‘ALLAH, bütün canlıları sudan yaratmıştır. Kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayakla yürür, kimi de dört ayakla yürür. ALLAH dilediğini yaratır. Doğrusu ALLAH'ın gücü her şeye yeter.’’
(Bu ayet açık bir şekilde evrimde bahsedildiği gibi, Enbiya 30’da da olduğu gibi tüm canlıların çıkış yerinin, yani kaynağının aynı olduğunu yani su olduğunu söyler. Sonra da 4 ayak 2 ayak sürüngen vb. evrilerek gidiyor.)
- KURAN 71/14 (Nuh 14): "O ki, sizi halden hale/evreden evreye geçirerek yarattı."
(Bu ayette sadece insanın embriyolojik gelişim evreleri değil, hem onlar, hem de tamamiyle evrimsel gelişimi de kastediliyor olmalı. Zira Nuh 17 ve Secde 7’den bunu anlayabiliyoruz)
- KURAN 32/7 (Secde 7): ‘’ O yarattığı her şeyi mükemmel hale soktu. İnsanın yaratılışına balçıktan başladı.’’
(Bu ayet çamurdan yaratılmanın öyle bir anda hokus pokus şeklinde olmadığını, belirli bir süreçle olduğunu ve bunun sadece başlangıç kısmının toprak ve su karışımı; yani çamur olduğunun açık bir kanıtıdır. Topraktan ve sudan; yani çamurdan yaratılmak demek de toprağın kendisinden heykel yapar gibi yaptı demek değil, dünya yaratıldıktan yaklaşık 1 milyar yıl sonra o topraktaki oganik-inorganik maddelerin, minerallerin suyla birleşip önce tek hücreli varlıklara, ordan bitkilere ve suda yaşayan hayvanlara, karada yaşayanlara, sonra da insanlara evrilmesine kadar uzanan uzun bir süreç ve silsilesidir. Hiç bu tarihe bakmasanız dahi her an her saniye topraktan gelen besinlerle yani sebze ve meyvelerle, veya o besinleri yiyen hayvanlarla beslenmemiz dolayısıyla su ve topraktan yaratılmaya devam ederiz ve incelediğinizde de insan vücudunun %70'i sudan oluşur ve bir çok canlının da benzer şekilde. Dolayısıyla Kuran'ın iddiası evrimsel biyolojiyle tamamiyle örtüşür. tek farkları şudur: evrim bu sürecin arkasında tesadüfler ve koşullar olduğunu söyler. biz de bu sürecin ardında Evrenin Yaratıcısı ve O'nun oluşturduğu koşullar olduğunu söylüyoruz.
- KURAN 71/17 (Nuh 17): "Ve ALLAH sizi yerden bir bitki olarak bitirdi.’’
(Bu ayetteki ifadeyi ikili bir anlamda algılamak mümkündür. İlk olarak, her insan bedeninin hem toprağın ve suyun oluşturduğu çamur tabakalarının içinde hem de üstünde bulunan aynı özden -organik ve inorganik maddelerden meydana gelişine işaret ediyor olabilir. Bu anlamda insan tekinin yukarıda 14. ayette işaret edilen "peşpeşe aşamalardan geçirilerek" yaratılmasını da kapsar. İkincil olarak ise, insan türünün evrimini, yani yeryüzünde yasayan en ilkel organizmalardan başlayarak bize gelene kadar en üst gelişim safhalarına tedrici bir şekilde yükselmesini ve sonuçta insanın sahip olduğu beden, akıl ve ruhun eşsiz bileşimine ulaşmasını ifade ediyor olabilir.)
- Adem ilk homosapiens sapiens’tir. Yani yaptıklarından sorumlu tutulabilecek, sorumluluk sahibi olacak düzeyde evrimleşmiş ilk insan. ALLAH’ın insanlara isimleri öğretme yolu da evrimledir. Yine ALLAH’ın oluşturduğu koşullar neticesinde gelişen Evrim süreci sayesinde aklımızı kullanmayı, hayatta kalmayı, alet kullanmayı, ateş yakmayı, aletleri geliştirmeyi öğrendik. Sadece ateşi bulup, eti pişirmeyi öğrenmemiz bile evrimdeki en büyük sıçramalardan biriydi, zira etin pişmesi beyin hacmimizi geliştirdi ve daha derin düşünme, kavrama, işlerin inceliklerine girişme yeteneğini geliştirmemizi sağladı. Zaten başka türlüsü de olamaz. Zira sorarlar; madem insandan önce insanımsı yaratıklar yoktu; o zaman melekler insanın kan dökeceğini nerden biliyorlardı? değil mi..Mutlaka insandan önce bir takım vahşi insanımsılar vardı ve birbirlerinin kanlarını döküyorlardı:
KURAN 2/30 (Bakara 30): ‘’Rabbin, meleklere şöyle demişti: 'Yeryüzüne bir halife yerleştireceğim.' Melekler de: 'Orada bozgunculuk yapacak, kan akıtacak birisini mi yerleştireceksin? Halbuki biz seni överek yüceltiyor ve mutlak otoriteni onaylıyoruz,' dediler. 'Bilmediğinizi Ben bilirim,' dedi.’’
KURAN 2/31 (Bakara 31): ‘’Adem'e tüm isimleri (nitelemeleri) öğretti, sonra onları meleklere sunup, 'Doğru iseniz, şunların isimlerini (özelliklerini, niteliklerini) siz bana bildirin,' dedi.’’
KURAN 2/32 (Bakara 32): ‘’ ‘Dediler: 'Sen Yücesin, senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yok. Sen Bilensin, Bilgesin.' ’’
- Yazımın başında bahsettiğim hurafelerin kaynağı olan tahrif edilmiş Tevrat Ayetleri:
Kitab-ı Mukaddes /Tevrat/Yaratılış 2/21-23:
‘’21: RAB Tanrı Adem’e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı.
22: Adem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem’e getirdi.
23: Adem, “İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, Etimden alınmış ettir” dedi, “Ona ‘Kadın’ denilecek, Çünkü o adamdan alındı.”
- Bunlar bilimsel anlamda kesinlikle kabul edilemez ve tahrife uğradığı net olan ifadelerdir. Oysa Kuran’a baktığımızda bırakın Havva’nın Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığını söylemesini, Havva’nın adı bile geçmez. Ve ilk yaratılıştan bahseden şu ayette Adem de denmez. ‘’Sizi’’ der. Ve hepimizin aynı özden/aynı canlıdan/aynı neftsen veya aynı genetik özellikten yaratıldığımızı açıkça ortaya koyar. Yani erkek hangi özden yaratıldıysa kadın da aynı özden yaratılmıştır.
KURAN 4/1 (Nisa 4)’den: ‘’Ey insanlar! Sizi bir tek nefs’ten/can(lı)dan/ aynı genetik özellikten yaratan, ondan eşini var eden ve her ikisinden pek çok kadın ve erkek meydana getiren Rabbinize karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun.''
Evrim düşüncesini savunan Müslüman bilginlerin kendi zamanlarında bu konuyla ilgili özetler halinde neler yazdıklarını merak edenler burdan yaksın.
18 Ocak 2018 Perşembe
Çoğunluğa ve Atalarına Sorgulamadan Uyma..
“Çoğunluk yapıyorsa vardır bir bildikleri, ben de yapayım.”
Emin ol, hiç bi bok bildikleri yok. Hepsi içlerinden seninle aynı cümleyi geçirip birbirlerine uyarak koyunluk yapageliyorlar. Sen çoğunluğa değil, gerçek neyse ona uymalısın:
KURAN 6/116 (Enam 116): "Yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni ALLAH'ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece tahminde bulunup saçmalıyorlar."
“Atalarımız, ne yaptıysa, ne söylediyse doğrudur, aynen uymak lazım.”
Hayır, atalarının söylediklerini ve yaptıklarını da gerçekle kıyaslayıp doğru olanları almalı, yanlışlarını sürdürmemeli ve atmalısın:
KURAN 2/170 (Bakara 170): ''Onlara, “ALLAH'ın indirdiğine uyun” dendiğinde, “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler. Ya ataları akıllarını kullanamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler de mi?''
KURAN 2/141 (Bakara 141): ‘’İşte onlar bir toplumdu; gelip geçtiler. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorulmazsınız.’’
Emin ol, hiç bi bok bildikleri yok. Hepsi içlerinden seninle aynı cümleyi geçirip birbirlerine uyarak koyunluk yapageliyorlar. Sen çoğunluğa değil, gerçek neyse ona uymalısın:
KURAN 6/116 (Enam 116): "Yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni ALLAH'ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece tahminde bulunup saçmalıyorlar."
“Atalarımız, ne yaptıysa, ne söylediyse doğrudur, aynen uymak lazım.”
Hayır, atalarının söylediklerini ve yaptıklarını da gerçekle kıyaslayıp doğru olanları almalı, yanlışlarını sürdürmemeli ve atmalısın:
KURAN 2/170 (Bakara 170): ''Onlara, “ALLAH'ın indirdiğine uyun” dendiğinde, “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler. Ya ataları akıllarını kullanamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler de mi?''
KURAN 2/141 (Bakara 141): ‘’İşte onlar bir toplumdu; gelip geçtiler. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorulmazsınız.’’
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)