2 Eylül 2017 Cumartesi

SİZ HİÇ RESSAMI OLMAYAN RESİM GÖRDÜNÜZ MÜ?




Bazıları içinde yaşadığımız "Evren"in bu denli inanılmaz ölçülerde "büyük" olduğunun keşfedilmesinden sonra; "Dünya" gezegeninin bu kadar ufak boyutlarda olmasının bizi değersizleştirdiğini ve yaşamımızın aslında o kadar da önemli olamayacağını, insanoğlunun kendisini çok abarttığını, bir yaratıcı güç olmayabileceğini, evrenin kendi kendine varolmuş olabileceğini, eğer bir Yaratıcı güç varsa da; böyle ufacık milimetrik bir bölgeyi aslında çok da önemsemeyeceğini ve insanlara bir mesaj, bir rehber, bir yol gösterici kitap yollamayacağı fikrini benimseyip yayıyor..



Bense tam tersine bu verilerin insanı ve dünyayı çok daha fazla değerli kıldığını düşünüyorum..Zira bu tarz bir bakış açısı; cisimlerin niteliklerine göre değil, nicelik ve boyutlarına göre yapılmış, tek parametreye dayalı yanlış bir akıl yürütme ve değerlendirme hesabından ibarettir. Bir de meseleye tam aksinden bakın..İçinde her biri güneş gibi dünyamızdan 330 bin kat daha büyük veya ondan da büyük milyarlarca yıldız ve dünya gibi irili ufaklı trilyarlarca gezegen barındıran Samanyolu Galaksi'si gibi trilyonlarca galaksiyi/gök adayı içeren bu akıl almaz büyüklüklerdeki devasa evrende şu ana kadar gözlemleyebildiğimiz kadarıyla içinde yaşam barındıran tek gezegen bizimki...Elbette farkı galaksilerde veya bizim galaksimizde farklı yıldız sistemlerinde farklı formlarda yaşamlar olması olası ve mümkündür ama bunun ne kadar ender görülen, az rastlanan, nadir, kompleks ve zor şartlarda oluşabilen değerli birşey olduğunu anlamak bu yazımdaki anahtar noktamız..



Bir gezegende yaşamın oluşabilmesi, evrimleşebilmesi, sürdürülebilmesi, akıllı yaşama dönüşebilmesi ve belirli bir seviyeye gelip medeniyet oluşturulabilmesi için imkansıza yakın fiziksel ve kimyasal materyal ve olasılıkların eş zamanlı bir şekilde bir araya gelmesi gerekir. Şu uçsuz bucaksız devasa evrende; insana göre dev ama kainatın tamamına göre mikroskobik boyutlarda sayılabilecek, ya da vücudumuzu evren olarak düşünürsek milimetrik bakteriyel ölçülerde; hem kendisinin hem de taşıdığı yolcuların barınma, beslenme, yol ve yakıt ihtiyaçlarını kendiliğinden karşılayan bu denli harika bir uzay gemisi olan dünya gezegeninde; bize nefes alma, yaşama, sınanma, iyilik yapabilme, evrimleşip aklımızı kullanarak medeniyet kurabilme, kainat resmini keşfedip ressamının varlığını ve devasalığını anlayabilme şansı verdiği ve o akla bir yol gösterici ve karanlıkları aydınlatıcı bir mesaj/bir rehber yolladığı için Evrenin yaratıcısı ve sürdürücüsü olan ALLAH'a sonsuz şükürler olsun...Sınav yerinin ve sınanan varlıkların şekil ve boyutlarını değil, özelliklerini ve oluşmaları için gereken koşulları düşünürseniz beni çok daha rahat anlayabilirsiniz. Yoksa siz bu Evren'i sahipsiz mi sanmıştınız?

Eğer hepimiz aynı ‘’Evren’’ tablosunun birer renkleri ve şekilleriysek; bu tablonun mutlaka bir ressamı olmalı…

Siz hiç "Ressam"ı olmayan "Resim" gördünüz mü?...



Ve düşündüğünüzde gerçekten de insana kafayı yedirtip, akılları dumura uğratabilecek boyutlardaki bu devasa ama aynı zamanda da aynı boyutlarda geçici ve sınayıcı olan bu tablonun ressamının; milyonlarca yıllık evrimin ve milyonlarca farklı rengin birleştirilmesi sonucunda akıl ve vicdan sahibi olarak çizilmiş ve boyanmış olan 'insan'a; bu tablonun içindeki bu ilginç gezegende neden varedildiğini, amacını, nerden; hangi palet ve tuvallerden gelip, nereye; hangi farklı tablo varyasyonlarına gidebileceğini; yani, bu tablonun renkleri solup yok edildiğinde, kendi özgür iradesiyle burda boyanmayı seçtiği renklerin onu sonsuz ve asıl tablosunda neye dönüştürebileceğini, nereye götüreceğini bildiren açık bir rehber/bir ilahi mesaj/bir ressam imzası/bir yol gösterici kitap da tablonun içine insanın ulaşabileceği bir alana çizmemiş olabilir mi? Yani hep o ruhunun derinliklerinde aradığı gibi, hayatının bir anlamı olduğunu haykıran...

Peki insanoğlu bu mesajı araştırıp, gerçek olanın hangisi olduğu dürüst bir şekilde sorgulayarak bulmazsa; delillere dayalı bir şekilde bulduğundan emin olmazsa, ve emin olduğunda o mesajı anladığı dilden, üzerinde derin derin düşünerek okumazsa, okuduğunda da hayatına ordaki yol haritasını uygulamazsa, bu devasa ama geçici bir sınavdan ibaret olan tabloda gerçek rengini bulabilir mi? Üzeri farklı kanallar ve yollarla örtülmeye, hurafelerden parazitler yapılarak gizlenmeye çalışılan ve insanın sonsuz hayatının asıl tablosuna giden gerçek yolu gösteren bu mesaj görmezden gelinebilir mi?

Yani insan bu mesajı okumazsa bu devasa tabloda gerçek rengini bulabilir mi?...

Emre Baransel


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder