Az önce haberlerde Çernobil Nükleer Santral'ini çevreleyen ormanın yandığı ve bu yangınla atmosfere karışan dumanla birlikte toprağın dibine sinmiş şekilde bekleyen radyasyonun Ukrayna ve çevre ülkelere yayılma riskinin yüksek olduğundan bahsedildi..Bu ne demek? Karadeniz bölgesi'ne yine radyasyon çökecek demek..Eğer içinizden ''heh ben karadeniz bölgesinde değilim ki yırttım hehe'' dediyseniz bir daha düşünün! Çünkü o topraklara ve sulara sinecek olan radyasyon, ordan gelen ve sabah öğlen akşam içtiğiniz çaya, yediğiniz fındığa ve balığa bulaşıp vücudunuza kanser hücreleri olarak dönebilir..Şöyle bir düşününce; Çernobil kazası bundan 29 yıl önce meydana geldi, kazadan sonra Türkiye'nin en çok kanser çıkartan bölgesi 30 yıldır hala karadeniz..Ne çileler çekildi, ne canlar gitti..Sadece can gitse yine dersin öldü kurtuldu, yoook..sakat kaldılar, oraları buraları mutasyona uğradı küçücük çocukların bi çok ülkede..Haberlerde şerefsiz politikacılar radyasyonlu çayı ''bunda hiçbişey yok bakın ben içiyorum siz de için'' diyerek nice insanın canlarının vebalini üzerlerine aldılar..Sonra santral herşeyiyle beraber betona gömülmüştü..Nükleer kazalarda yayılan radyasyonun toprakta kalma süresi bildiğim kadarıyla yaklaşık 50 yıl..Bunun artısı var eksisi yok..Peki ya Fukuşima?? O daha yeni dağıttı..Üstelik Japonya gibi nükleer tecrübesi tartışılmaz ve teknoloji leveli bizden katbekat yukarılarda olan bi ülkeyi..Bütün bu faktörlere rağmen, onu çevreleyen ormanın yanması bugün bile böylesine bir riski doğuruyorsa, abicim sen hangi kafayla ülkene nükleer enerji santrali yapılmasına seviniyorsun!! Yok efendim diğer enerji üretim metodlarına göre daha pahalıymış da yok daha ucuzmuş da..Geç bunları yahu! Ne farkeder ak?! En pahalısı değil isterse en ucuzu, hatta bedava olsun! Ne farkeder? 50 yıl sürecek olan ve etkisi en az 3 nesile işleyecek, hatta yüzlerce yıl devam edecek kadar şiddetli bir kanser tehlikesinden bahsediyoruz! Sikeyim üreteceği elektriği de, yapacakları nükleer santrali de!..Ben istemiyorum ve birşeyler yapmak için herkesi Gezi'deki o muazzam tepki gibi bir tepkiye çağırıyorum..
http://gumuskayakci.blogspot.com.tr/2015/04/varmsnz-nukleer-santralde-salncaga.html
29 Nisan 2015 Çarşamba
24 Nisan 2015 Cuma
Özgürleşen tarafta mıyız yoksa Köleleşen tarafta mı?
Mutlu cumalar..Başımdan geçen ve ülkenin gittiği istikameti kısaca özetleyen ilginç bir olayı anlatmak istiyorum..
Sokakta dolaşırken bir mağazaya (kermes gibi bişey vardı sanırım içerde) girmeye çalıştık. kapıdaki görevli 'yanınızdaki bayan içeri girebilir ama siz giremezsiniz' dedi..Zaten girme gibi bir isteğim de yoktu. Gülümsedim, peki dedim ve kapının önünde bekledim. Hazır bekliyorken merak edip kendisine; ultra haremlik selamlık bu saçma uygulamayı neye istinaden yapmaya cesaret ettiklerini sordum. Bana dini referans gösterdi. Kendisine İslam'da asla böyle bir uygulamanın olmadığını ve olamayacağını, ister 600 yıllık Osmanlı tarihini incelesin, isterse de 1400 yıl önce İslam'ın ilk geldiği dönemlerde de ticarethane sıfatında halka açık olan hiçbir mekanda böyle bir saçmalığın söz konusu dahi olmadığını ve tamamen uydurma olduğunu, bu tür şeylerin insanların İslam'ı yanlış tanımasına neden olduğunu ve böyle davranarak asıl zararı İslam'a verdiklerini anlatmaya çalıştım. Bana sen yanlış biliyorsun dedi. tam o sırada içeri giren bir adam gördüm. Peki madem öyle o zaman bu adama neden izin verdiniz dedim. Bana 'o kişi burda görevli' şeklinde saçma bir yanıt verdi. Yani onun mentalitesine göre 'görevli' olunca erkeklik vasfı ortadan kalkıyor demek ki..: ] Sadece bu cümleden bile kafa yapısındaki sakatlık bas bas bağırıyor ve kendi kendisini çürütmüş oluyordu ama tabi ona göre durum böyle değildi..Baktı ki benimle baş edemiyor, yaptıklarının doğru olduğuna ikna edebilmek için gitti taa yukarı kattan, icazet aldıkları ama hangi ilmi referansa göre 'hoca' diye çağırdıklarını bilmediğim genç sayılabilecek bir hocamsı varlığı çağırdı. tabi konuşmanın ilimsel level'i yükseldi bir anda : ] Bana; yok efendim hangi mezhebin hangi kolunun bilmem ne uygulamasından filan bahsetti. Ben de kendisine Allah'ın kitabından bahsettim ve Kuran'ın Enam Suresi'nin 159. ve Rum Suresi'nin 32. ayetlerindeki ''Dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir.'' ''Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.'' ifadelerinden, aklımda kaldığınca hatırlatarak mezheplerin hiçbirine inanmadığımı, tek bir İslam'a inandığımı, dini kafalarına göre bölmemeleri gerektiğini ve bugün batılı emperyalist ülkelerin, bu mezhep saçmalıklarını kullanarak, kıllarını bile kıpırdatmadan ortadoğuyu nasıl kana buladıklarını, müslümanları nasıl birbirlerine düşürtüp katlettiklerini, cahilleştirip fakirleştirdiklerini ve kaynaklarını sömürdüklerini söyledim. İşine gelmediği için bunlara cevap olarak bana, ayette açıkça ve geniş manada 'din' denmesine rağmen ''bunları bırakmamı, orda bahsedilenin sadece hristiyanlar ve yahudilerin kendi içlerindeki bölünme mevzuları olduğunu, konumuza dönmemi ve şu anki durumdan bahsetmemi' istediğini söyledi. Ben de peki o zaman bu yapmış olduğunuz uygulamayı Kuran'ın hangi ayetine dayandırıyorsunuz dedim. Bana, zihninde kendine göre bıraktığı izlenim kırıntılarını sallayarak ve ucundan bucağından kesip biçerek bişeyler seslendirip delil göstermeye çalıştı. Ona bahsini ettiği ayette ya da her hangi başka bir ayette asla böyle bir uygulamadan söz edilmediğini, ayetin tam metni ezberindeyse kesip biçmeden baştan sona okumasını söyledim. bana 'hayır değil' dedi. Ama etrafındakiler böyle bir adama inanıp, onu 'hoca' olarak çağırmaya cüret edip bu adamdan fetva alabiliyorlardı : ] Hiç haketmediği 'hoca' sıfatıyla, daha ilmini yaptığını iddia ettiği dinin temel kaynağı olan Kuran'ı hafızaya atamamış abimiz...Ya ona ve onun gibilere inananlar?? Adam daha Allah'ın kitabını açıp okumaya tenezzül etmiyor, üşeniyor, sonra da onun bunun, veya o mezhebin şu kolun bu derneğin yaptığı saçma sapan İslam dışı uygulamaları müslümanlığın gereği sanıp uyguluyor..
Neyse..Meselenin özü, demem o ki; bence ülkemizin gittiği yön ne yazık ki hiç hayırlı görünmüyor. Bunu hayatın içinden de gözlemlemiş oldum. Allah, Türkiye'yi, İslam'ı, tüm gerçek müslümanları ve başlı başına tüm insanlığı, bu mentalitedeki insanların eline düşmekten ve onların din adına insanlara yaptırmaya çalıştığı saçmalıklara inanmaktan korusun..
Çünkü her zaman dediğim gibi ''Din, tarih boyunca insanlar tarafından 2 şekilde kullanılmıştır..
1- İnsanları özgürleştirmek (Hz. Muhammed'in, diğer tüm peygamberlerin ve Mevlana gibi isimlerin yaptığı gibi..)
2- İnsanları köleleştirmek (bunları saymama gerek yok, hepimiz kim olduklarını çok iyi biliyoruz..)
Bunlar çok keskin çizgilerle birbirlerinden ayrılmıştır..Siyahla beyaz kadar net..Ve bence bu 2 grup kıyamete kadar da varlığını sürdürecektir. Hangisine inanacağı ya da uyacağı ise özgür iradeleri gereği insanların kendi ellerinde..ama Eğitim o kadar önemli ki, özgür iradeyi bile kullanamıyor eğitimsiz bir kafa..
Peki ya siz hangi taraftasınız??? Özgürleşen tarafta mı? yoksa Köleleşen tarafta mı?
Sokakta dolaşırken bir mağazaya (kermes gibi bişey vardı sanırım içerde) girmeye çalıştık. kapıdaki görevli 'yanınızdaki bayan içeri girebilir ama siz giremezsiniz' dedi..Zaten girme gibi bir isteğim de yoktu. Gülümsedim, peki dedim ve kapının önünde bekledim. Hazır bekliyorken merak edip kendisine; ultra haremlik selamlık bu saçma uygulamayı neye istinaden yapmaya cesaret ettiklerini sordum. Bana dini referans gösterdi. Kendisine İslam'da asla böyle bir uygulamanın olmadığını ve olamayacağını, ister 600 yıllık Osmanlı tarihini incelesin, isterse de 1400 yıl önce İslam'ın ilk geldiği dönemlerde de ticarethane sıfatında halka açık olan hiçbir mekanda böyle bir saçmalığın söz konusu dahi olmadığını ve tamamen uydurma olduğunu, bu tür şeylerin insanların İslam'ı yanlış tanımasına neden olduğunu ve böyle davranarak asıl zararı İslam'a verdiklerini anlatmaya çalıştım. Bana sen yanlış biliyorsun dedi. tam o sırada içeri giren bir adam gördüm. Peki madem öyle o zaman bu adama neden izin verdiniz dedim. Bana 'o kişi burda görevli' şeklinde saçma bir yanıt verdi. Yani onun mentalitesine göre 'görevli' olunca erkeklik vasfı ortadan kalkıyor demek ki..: ] Sadece bu cümleden bile kafa yapısındaki sakatlık bas bas bağırıyor ve kendi kendisini çürütmüş oluyordu ama tabi ona göre durum böyle değildi..Baktı ki benimle baş edemiyor, yaptıklarının doğru olduğuna ikna edebilmek için gitti taa yukarı kattan, icazet aldıkları ama hangi ilmi referansa göre 'hoca' diye çağırdıklarını bilmediğim genç sayılabilecek bir hocamsı varlığı çağırdı. tabi konuşmanın ilimsel level'i yükseldi bir anda : ] Bana; yok efendim hangi mezhebin hangi kolunun bilmem ne uygulamasından filan bahsetti. Ben de kendisine Allah'ın kitabından bahsettim ve Kuran'ın Enam Suresi'nin 159. ve Rum Suresi'nin 32. ayetlerindeki ''Dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir.'' ''Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.'' ifadelerinden, aklımda kaldığınca hatırlatarak mezheplerin hiçbirine inanmadığımı, tek bir İslam'a inandığımı, dini kafalarına göre bölmemeleri gerektiğini ve bugün batılı emperyalist ülkelerin, bu mezhep saçmalıklarını kullanarak, kıllarını bile kıpırdatmadan ortadoğuyu nasıl kana buladıklarını, müslümanları nasıl birbirlerine düşürtüp katlettiklerini, cahilleştirip fakirleştirdiklerini ve kaynaklarını sömürdüklerini söyledim. İşine gelmediği için bunlara cevap olarak bana, ayette açıkça ve geniş manada 'din' denmesine rağmen ''bunları bırakmamı, orda bahsedilenin sadece hristiyanlar ve yahudilerin kendi içlerindeki bölünme mevzuları olduğunu, konumuza dönmemi ve şu anki durumdan bahsetmemi' istediğini söyledi. Ben de peki o zaman bu yapmış olduğunuz uygulamayı Kuran'ın hangi ayetine dayandırıyorsunuz dedim. Bana, zihninde kendine göre bıraktığı izlenim kırıntılarını sallayarak ve ucundan bucağından kesip biçerek bişeyler seslendirip delil göstermeye çalıştı. Ona bahsini ettiği ayette ya da her hangi başka bir ayette asla böyle bir uygulamadan söz edilmediğini, ayetin tam metni ezberindeyse kesip biçmeden baştan sona okumasını söyledim. bana 'hayır değil' dedi. Ama etrafındakiler böyle bir adama inanıp, onu 'hoca' olarak çağırmaya cüret edip bu adamdan fetva alabiliyorlardı : ] Hiç haketmediği 'hoca' sıfatıyla, daha ilmini yaptığını iddia ettiği dinin temel kaynağı olan Kuran'ı hafızaya atamamış abimiz...Ya ona ve onun gibilere inananlar?? Adam daha Allah'ın kitabını açıp okumaya tenezzül etmiyor, üşeniyor, sonra da onun bunun, veya o mezhebin şu kolun bu derneğin yaptığı saçma sapan İslam dışı uygulamaları müslümanlığın gereği sanıp uyguluyor..
Neyse..Meselenin özü, demem o ki; bence ülkemizin gittiği yön ne yazık ki hiç hayırlı görünmüyor. Bunu hayatın içinden de gözlemlemiş oldum. Allah, Türkiye'yi, İslam'ı, tüm gerçek müslümanları ve başlı başına tüm insanlığı, bu mentalitedeki insanların eline düşmekten ve onların din adına insanlara yaptırmaya çalıştığı saçmalıklara inanmaktan korusun..
Çünkü her zaman dediğim gibi ''Din, tarih boyunca insanlar tarafından 2 şekilde kullanılmıştır..
1- İnsanları özgürleştirmek (Hz. Muhammed'in, diğer tüm peygamberlerin ve Mevlana gibi isimlerin yaptığı gibi..)
2- İnsanları köleleştirmek (bunları saymama gerek yok, hepimiz kim olduklarını çok iyi biliyoruz..)
Bunlar çok keskin çizgilerle birbirlerinden ayrılmıştır..Siyahla beyaz kadar net..Ve bence bu 2 grup kıyamete kadar da varlığını sürdürecektir. Hangisine inanacağı ya da uyacağı ise özgür iradeleri gereği insanların kendi ellerinde..ama Eğitim o kadar önemli ki, özgür iradeyi bile kullanamıyor eğitimsiz bir kafa..
Peki ya siz hangi taraftasınız??? Özgürleşen tarafta mı? yoksa Köleleşen tarafta mı?
16 Nisan 2015 Perşembe
Pedofilili Papa & Kamyon Götlü Kim Kardashian ve 1915 Ermeni Diasporası Yalanları
Bir yandan pedofilili Papa, Diğer yandan kamyon götlü Kim
Kardashian, sağ koldan tüm dünyada yürüttükleri yalanlar üzerine kurulu ve bize
endeksli bir kimlik oluşturma çabaları, öbür koldan TBMM'deki ‘soykırım vardır’
diyen ağzı salyalı ermeni millet vekili adayları..Eurovision'da her sene bu
konuyu bir ermeni şarkıcıya işletip açıkça dünya üzerindeki tüm Türkleri taciz
etme girişimleri..En üzücüsü de bizim aramızdan cehaleti zirvesinde yaşamakta çok
ısrarcı, dünyadan bihaber iyi niyetli olduklarını sanan özür dileyici
saksocular...Üzerine bizi şu an yöneten güruhun ‘yeni ana yasada Türk kelimesi
geçmeyecek’ iması..Öyle görünüyor ki Ermeni Diasporası ve yerli ortakları 2015
Nisan ayına sağlam hazırlanıp iyi açılmışlar..Ama açamadıkları tek birşey var o
da tarihi arşivleri : ] Çünkü biliyorlar onları açarlarsa kendileri tarihte
görülmemiş bir caniliğin öznesi durumuna düşecekler.. 100 yıl önce Rusların ve
Fransızların gazlamasıla Türkleri, Kürtleri ve bölgedeki diğer tüm müslüman
unsurları ne ağıza alınmayacak işkencelerle katlettiklerini bilmemiz için bizim
arşivlerin açılmasına ihtiyacımız da yok zaten..dedelerimiz ve nenelerimiz, o
neslin veya kendilerinden bir önceki neslin çektiklerini ilk ağızdan, gözleri
yaşlar içinde anlatıyor bizlere zaten..Tek bir tanesini söyleyeyim; '' hamile
kadınların karınlarını deşip bebeklerini
çıkarıp, kafalarını kesip kadının göğsünün içine o bebeğin kafasını yerleştirmek
mesela...'' bu o dönem Ermenilerin uyguladıkları katletme çeşitlerinden sadece
biri..bir diğeri; insanları bir evin içine doldurup başlarından aşağı gaz yağı döküp
zehirlemek ve yakmak..Daha böyle çok örnek var..Böyle bir şeyi yapan vicdansız
yaratıklar sizce insan olarak anılmayı hakediyor mu? bir düşünün..Şerefiyle savaşta öldürmek gibi bir
şey değil bu.Kana susamak bunun adı..Yamyamlık..Bütün bunlara karşı biz ne
yapmışız? Sadece onları sürmüşüz..Suçumuz bu..Bu yaratıklara dahi ‘içlerindeki masumlar
ve çoluk çocukları hatrına’ onların bize davrandığı gibi davranmamışız ve sürmüşüz…Tek
suçumuz vicdanlı olmak..Yoksa bu yukarda saydıklarımın cezasının bu kadar
insaflı olamayacağını herkes bilir..Bu Türk vicdanı..Müslüman vicdanı..Edep bu!
Bizim herkese açık ve resmi olan dışında asıl arşivimiz gözyaşlarımız,
kendimiziz..Ya sizin arşivleriniz nerde?
Osmanlı zamanında da Cumhuriyet Türkiye’sinde de; biz vatan
hainliği yapmayan her ermeniyi bağrımıza basmasını bildik, en ufak haksızlık
yapmadık..Tarih böyle bir olayı yazmamış. O zaman bu vatan hainliğini ve canilikleri yapanların
‘masum ve iyi niyetli olanları tenzih ederim’ bugünkü torunlarının yapmak
istedikleri kısaca 2 şey var; 1- bütün
bu yalanları tüm dünya nezdinde kabul ettirerek Türkiye’den devasa topraklar ve
astronomik tazminatlar alabilmek.. 2- Normal yollardan tahsis edemedikleri dağılmaya
yüz tutmuş milli Ermeni kimliklerini; ırkçılık üzerinden ve bilhassa da Türkiye
ve Azerbaycan düşmanlığı üzerinden tekrar tekrar tazelemek’
Aşağıda konuyla ilgili Ermeni soykırımının tamamen yalan olduğunu ispat eden birkaç video ve Ermeni Diasporasının
Atatürk’e hakaret iması için Amerikada’ki bir dergilerinde yayınladıkları komik
fotoşopu bulacaksınız..
10 Nisan 2015 Cuma
Dünya neyle şekilleniyor?
Bu dünyada herşey niyetle şekilleniyor..Siz bilimi; atom bombası yapmak
için de kullanabilirsiniz, kanseri tedavi etmek için de..Dini;
insanları özgürleştirmek için de kullanabilirsiniz, köleleştirmek için
de..Aynı şey sanat veya başka herhangi bir kavram için de
geçerli..İnsanların niyetleri, kavramların kendilerini bağlamaz..Yani
bir insanın niyeti kötü diye siz tüm bir kavramı suçlayamazsınız..Ancak
bunu unutmazsak dünyadaki tüm olayları doğru algılayabiliriz..Ama bunu
unutup, dünyada bunun dışındaki herşeyi bilsek bile hiçbirşey bilmiyor
sayılırız...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)