30 Temmuz 2017 Pazar

Maçka Parkının Putperest Güvenlik Görevlileri Kıyafetleri Yüzünden 2 Kızı Parktan Kovmaya Çalışmışlar...

Putperestler yine iş başında! Maçka parkının yobaz, dinbaz ve putperest güvenlik görevlileri kıyafetleri yüzünden, yani onlara göre biraz açık giyindikleri için 2 kızı parktan kovmaya çalışmışlar. Peki ama neye istinaden? Birer vatandaşı oldukları Türkiye Cumhuriyeti anayasasına göre böyle bir şey yapamazlar. Kuran’a göre de böyle bir şey yapamazlar. Peki öyleyse bu tavrın kaynağı ve sebebi ne? Evet bildiniz elbette cehalet! Yüzyıllardır etrafta dolaşan ve uydurma hurafelerden oluşan rivayetler sonucunda bazı insanlar ve İran, Suudi Arabistan gibi devletler insanları ‘’Dinde zorlayabileceklerini’’ düşünüyorlar. Oysa ALLAH şöyle diyor:

KURAN 2/256 (Bakara 256): '' Dinde zorlama yoktur. Artık doğru ile yanlış, birbirinden ayrılmıştır: O halde, şeytani güçlere ve düzenlere (uymayı) reddedenler ve ALLAH'a inananlar, hiçbir zaman kopmayacak en sağlam kulpa tutunmuşlardır. Zira, ALLAH her şeyi işitendir; her şeyi bilendir.''

KURAN 88/21-22 (Gaşiye 21-22) ''Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin. Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin.''

ALLAH kendilerini sakınmaları için kadınlara iffetli ve erdemli giyinmeyi tavsiye eder Ahzab ve Nur surelerinde. Ama düzgün, erdemli ve iffetli giyinmeleri konusunda kadınlara öğütler vermeden önce erkeklere öğüt verir ve gözlerine hakim olmalarını ister:

KURAN 24/30 (Nur 30): ''İnanan erkeklere; gözlerini sakınmalarını (kadınlara gözlerini dikip bakmamalarını) ve iffetlerini korumalarını bildir. Bu, onlar için daha temiz bir davranıştır. Elbette ALLAH yaptıklarından haberdardır.''

Geçen günde yine putperest yobazlar bu sefer Ramazan’da sokakta oturup dondurma yiyen çocuklara salça olmuşlardı. Yani şunu anlayın artık siz kimsenin ne giydiğine karışamazsınız! İster bikiniyle gezer, isterse de 7 kat örtülere bürünür öyle gezer. Herkes kıyafeti, dini ve vicdani seçimleri konusunda tamamen özgürdür! Ve herkes kimseye zarar vermediği yani suç işlemediği takdirde kıyafetinden de, inancından da, ibadetlerinde, yaşantısından da hesabı ancak ALLAH’a verir. Size bana ona buna değil. Bu böyle bilinmelidir. Artık anlamı; Barış, Teslimiyet ve Güvenlik Sistemi olan yani herkesin, her inanç ve düşünce sahibinin güven içinde yaşayabileceği; ALLAH'ın eşitlik, adalet, barış, özgürlük ve kendi doğanıza geri dönme çağrısı olan İslam’ı insanların gözünde düşürmekten vazgeçin de iman ettiğinizi iddia ettiğiniz kitabı 1 kere anladığınız dilden okuyun ve aklınızı kullanın. Zira;

KURAN 8/22 (Enfal 22): ‘’ALLAH yanında, yaratıkların en kötüsü, akıllarını kullanmayan sağır ve dilsizlerdir.’’

KURAN 10/100 (Yunus 100)’den: ‘’O, akıllarını kullanmayanları pisliğe mahkum eder.’’

Konu içersinde bahsettiğim Nur 31 ve Ahzab 59. Ayetler aşağıdadır. Bu ayetlerdeki öğütler sadece Müslüman kadınları ilgilendirir ve ALLAH ile o kadınlar arasındadır. Hiçbir insan onlara bu ayetlere uyup uymadıklarının hesabını soramaz. Ancak güzel bir dille öğüt verebilir:

KURAN 24/31 (Nur 31): ‘’Gerçeği onaylayan kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, iffetlerini korusunlar ve açıkta olması gereken yerleri hariç, alımlı yerlerini göstermesinler. Örtülerini/başörtülerini göğüslerinin üzerine kapasınlar. Vücutlarının alımlı yerlerini kimseye göstermesinler; ancak kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kızkardeşle¬rinin oğulları, diğer kadınlar, cinsel iktidara sahip olmayan erkek hizmetkarlar ve işçiler ve kadınların cinsel yönlerini henüz anlamayan çocuklar hariç. Gizledikleri alımlı bölgelerini sergilemek/bildirmek için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey gerçeği onaylayanlar, topluca ALLAH'a yönelin ki başarılı olasınız.’’

KURAN 33/59 (Ahzab 59): ‘’Ey peygamber; eşlerine, kızlarına ve gerçeği onaylayanların kadınlarına; dış kıyafetlerini üzerlerine almalarını söyle. Bu, onların (erdemli kadınlar olarak) ayırdedilip inciltilmemeleri için çok daha uygun bir yoldur. Ve ALLAH bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.’’

Konunun dışında ama belirtmekte fayda var. Nur Suresi 31. ayette kadınların başlarını kapamaları değil, örtü(kıyafet) veya başörtüsüyle göğüs ve göğüs dekoltesi kısımlarını(diğer ayetle beraber okuduğumuzda cinsel açıdan tahrik edici olan kısımların tamamı) örtmekle alakalıdır. Kuran'ın ilk muhatapları olan coğrafyada iklim ve kültürel kıyafet şartları gereği sadece kadınlar değil, erkekler de başlarını örterler. ALLAH da zaten üzerinizde olan şeyle açıkta olan yerlerinizi örtün diyor. Bunu bugünün İstanbul'unda başörtüyle yapmak zorunda değilsiniz. Göğüs ve yaka kısımlarını örten bir tişört, sweetshirt, gömlek de ve altına uzuvları aşırı derecede belli etmeyen modern ve stilinizden ödün vermeyeceğiniz ama tahrik edici de olmayan kıyafetlerle de yapabilirsiniz. Ama örtenlere de kimse yanlış yapıyor diyemez. Özetle başlarını örtenler de, açanlar da erdemli ve iffetli; yani ALLAH'ın isteğine uygun giyinebilirler. Her 2 grubu da yanlışlayamayız. Ama isteyen başı kapalı bile olsa alt tarafı göğüs dekoltesiyle, daracık açık ve tahrik edici kıyafetlerle de ALLAH'ın istemediği şekilde giyinebilir. Yani demek istediğim bunun kriteri başörtüsü değildir. Mesela 50'li ve 60'lı yılların retro kadınlarının kıyafet tarzları hep çok hoşuma gitmiştir. Hem style, hem şık, hem de tahrik etmeyen cinsten...

Yine de bunlar sadece Müslüman kadınlara verilmesi gereken öğütlerdir. Bize düşen bu kadardır yani. Bununla ilgili karar ise her anlamda kadının kendisine aittir. Bir kadın isterse bikiniyle, isterse de kat kat çarşafla gezebilir. Kimsenin kadınların seçimlerinden dolayı onlara müdahale etme, karışma, parka oraya buraya almama hakkı yoktur. Bu böyle biline. Aksini iddia etmek haddi aşmak olur. Hatta kendini ALLAH yerine koyup ALLAH'ın koymadığı kuralları koymak olur. Ve böyle bir tavır ancak ve ancak İslam Dini'ne zarar verir. Ve Müslüman yerine Münafık(İnanmadığı halde korkusundan inanmış gibi yapan iki yüzlü insanlar) üretir. Ve toplum tamamen sahteliğe ve plastikliğe sürüklenir..Bu da ALLAH'ın asla istemediği bir sahteliktir. Bu noktada yine Kuran odaklı bir İslam'ın ne kadar değerli olduğunu, ve uydurma rivayetler, hurafeler, cehalet ve erkeklik hormonlarının birleşimi şeklinde tezahür eden ilkellikte yapılan hareketlerin ne kadar sakıncalı olduğunu tekrar tekrar anlamış bulunuyoruz..

Olayı şu linkten okuyup izleyebilirsiniz:

http://www.hurriyet.com.tr/macka-parkinda-neler-oldu-anlattilar-40535347


Ayrıca yine geçen sene bu zamanlar bu tür olaylar arttığında benzer bir yazı kaleme almıştım. Onu da şurdan okuyabilirsiniz:

http://gumuskayakci.blogspot.com.tr/2016/07/son-gunlerde-artan-tacizler-ve-giyinme.html


Selamlar

28 Temmuz 2017 Cuma

Küresel Isınma Gezegenimizin Bizden Aldığı İntikamın Adıdır

Küresel ısınma; gezegenimizin bizden aldığı intikamın adıdır. Vücudumuzdaki virüsler veya bakteriler aşırı artarak saldırıda bulunduklarında ateşimiz çıkar. Bu vücudumuzun bağışıklık sisteminin virüs ve bakterileri yok etmek için veya vücut için tehdit olmaktan çıkana kadar güçlerini zayıflatmak için uyguladığı yöntemdir. Aynı şey dünya için de geçerli. Biz doğayı ciddiye almazsak; suları ve su kaynaklarını kirletmelerle, plastik, cam, metal ve beton çöplerle, Ağaçları kesip yok etmekle, orman yangınlarıyla, savaşlarla, atom bombalarıyla, sanayi fabrikalarının radyoaktif atıklarıyla, daha fazla kazanmak için ilaçlı ve Gdo'lu yapılan tarımla doğaya kastedip ciddi zararlar verirsek, hayvanların neslini tüketir, bitki türlerini yok edersek ve üstelik düzeltmek için de bir çaba sarfetmezsek, o da bizden intikamını mutlaka bir şekilde alır. Sonrası buzulların erimesi, okyanus ve deniz seviyelerinin yükselmesi, dünyanın bazı bölgelerinde seller, tsunamiler, dünkü gibi fırtına ve cam parçalayan asidik içerikli kanserojen yağmurlar olurken, diğer bölgelerinde ise susuzluk ve kuraklık…Ve üstelik bunlar iyi günlerimiz, zira bu daha başlangıç..Bir an önce toparlanıp gezegen olarak barış için, temiz enerji için, bilinçlenme için, eğitim için, doğa ve çevre için bir şeyler yapmazsak ve rahatlarımızdan ödün vermezsek; çok daha vahim günler bizleri, çocuklarımızı, torunlarımızı ve tüm insan ırkını bekliyor…

24 Temmuz 2017 Pazartesi

Bazen Barış İçin Savaşmak Gerekir! Artık İşgalci İsrail'in Katliam Ve Zulümlerine Dur Diyebilin!

İsrail'in Filistin'e olan ağır zulmü ortadadır..Üstelik sadece şu an değil, 60-70 yıldır bu böyle ve herkes kafasını kuma gömüp sadece izlemekle, dua etmekle veya kınamakla yetiniyor..Çünkü bu en kolay vicdan rahatlatma yöntemidir. Haberlere bak. Bütün Avrupa ülkelerindeki Müslümanlar ve Müslüman ülkeler İsrail'in öldürmelerine karşı Filistin için dua ediyormuş...Reto ve hükümetimizin de bir farkları yok. Hala diplomatik girişim ve boş kınama açıklamaları peşindeler..Çünkü daha geçen sene; hemen darbe girişimi öncesi, Mavi Marmara'da İsrail askerleri tarafından katledilen üstelik silahsız olan şehitlerimizi İsrail'e 3 kuruş paraya satıp olayı kapatmışlardı. Şimdi tükürdüklerini yalamak olmazdı değil mi? Kimsenin rahatını bozup da ALLAH'ın mesajını duyup dinlediği yok. Kuran'ın izin verdiği tek savaş türü savunma savaşıdır. O da zulme karşı kendi canını veya ALLAH'tan yardım isteyen diğer masum insanların canlarını, yurtlarını, din ve vicdan hürriyetlerini korumak için...İşgal etmek veya ganimet toplamak ya da silahla din yaymak için değil...Yani ALLAH'ın kitabına göre savaş; ancak barış için, savunma amaçlı yapılabilir. Ve gerçekten de bazen barış için savaşmak gerekir. Boş lakırdı değil. Ve şu an işte o öldürülen, sakat bırakılan, zulüm gören masum çocukların, kadınların, erkeklerin haklarını savunma zamanıdır! Türkiye diğer hiçbir Müslüman ülke destek vermese bile İsrail'e bir an önce nota vermeli. Yine zulümden vazgeçmezlerse açık bir savaş açmalıdır. Ama Amerika, ama arkalarındaki masonik güçler, ama zart, ama zurtu yok bu işin..ALLAH'ın hükmü açık. Tabi eğer lafta değil, gerçek anlamda Müslüman(ALLAH'a teslim olan barışçılar) iseniz...Zira ALLAH'ın sınavı bir bilgi veya laf sınavı değil, bir davranış sınavıdır. Ve müslüman dediğin; o çocukluğumuzda izlediğimiz, iyilerin koruyucusu, kötülerin baş düşmanı süper kahramanlar gibidir. Boş lafla Süperman'in gaspçıyı alt edip barışın devamlılığını sağladığı nerde görülmüştür?

KURAN 4/75 (Nisa 75): ''Size ne oldu ki 'Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden kurtar, bize sahip çık, bize yardım et,' diye feryad eden ezilmiş erkekler, kadınlar ve çocuklara rağmen hala ALLAH yolunda savaşmıyorsunuz?''

https://gumuskayakci.blogspot.com.tr/2017/07/bazen-bars-icin-savasmak-gerekir-artk.html

22 Temmuz 2017 Cumartesi

Halkı Kin, Düşmanlık, Ayrımcılık ve 'Cinayete' Teşvik Eden Dinbaz Zalimler Hakkında Suç Duyurusudur:

Bu yazı; Ebü Bekir Sifil ve onun zihniyetindeki herkes için halkı kin, düşmanlık ve ayrımcılığa, dahası ‘’CİNAYETE’’ teşvik etmeleri dolayısıyla ''Açık Bir Suç Duyurusu’’dur. Savcılar, Avulatlar, Hakimler, Polisler..Artık kim varsa görev başına çağırıyorum..Veya ülkesini, milletini, değerlerini ve dinini seven tüm yurttaşlar..
Herkesi…Lütfen okuyun ve Paylaşın...Ve yapabiliyorsanız gerekli yerlere/makamlara şikayette bulunun..Ne kadar çok şikayet olursa o kadar iyi...Ki çocuklarımız böyle zalimlerin kol gezdiği bir ülkeye değil, din ve vicdan özgürlüğünün olduğu, barışçı, adil, eşitlikçi ve tamamen özgür bir ülkede doğsun ve büyüsün...

Dünden beri saçma hurafeler tartışılıp duruyor...Deve sidiğinin sağlığa yararlı mı zararlı mı olduğu, hurma yiyenin zehirlenip zehirlenmeyeceği gibi saçma sapan çöl hurafelerini geçin de asıl konuya gelin! 2 Gece önce yani 20 Temmuz 2017 Akşam'ı saat 21:00'de Veyis Ateş moderatörlüğünde Prof. Dr. Caner Taslaman ve Yrd. Doç. Dr. Ebu Bekir Sifil arasında geçen tartışmada Ebu Bekir Sifil açık bir şekilde; ''Dininden dönenin'' yani ''Mürted'' olarak adlandırılan; Müslümanken bunu bırakıp da başka bir din veya dinsizliği seçenin ''ÖLDÜRÜLMESİ GEREKTİĞİNİ'' savundu. Bu ALLAH'ın eşsiz ve mukaddes kitabı Kuran'a kesinlikle ayrıkı olmasının yanında; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre de ağır bir suçtur. Halk kin ve düşmanlığa, ayrımcılığa, daha da ötesi ''CİNAYETE'' teşvik edilmiştir. Üstelik bu saçmalık ve zulüm; İslam adına yapılıp tüm Müslümanlara ve İslam'a da hakaret edilmiştir. Bu bağlamda burdan açık suç duyurusunda bulunmak istiyorum. Bunu okuyan savcı, hakim, avukat vb adaleti gerçekten savunan ve zalimlere prim vermek istemeyen artık kim varsa, veya normal bir vatandaş da olabilir; bu programda söyledikleri delil gösterilerek bu zalim şikayet edilip mahkemeye verilerek ceza evine yollanabilir. Böylelikle bu dinbaz müşriklere ve tüm yobazlara karşı caydırıcı bir hareket yaratmış oluruz ve insanları ALLAH ile kandıran bu canilerin önü biraz olsun alınmış olur. Düşünün bu adam üniversite hocası..Bir de bunun bu hurafeleri anlattığı sokaktaki cahil adamın yapabileceklerini düşünün..Aynı görüş Müslüman olduğu halde namaz kılmayanların da önce hapsedilmesinden, yine kılmazlarsa öldürülmelerinden de bahsediyor...Yukarda bu iğrenç görüşlerin Kuran'a da kesinlikle ayrıkı olduğundan bahsetmiştim. Onun da delillerini apaçık ortaya koyayım ki söylemim havada kalmasın..Zira adamın anlattıkları tamamen safsatadan ibarettir. Kuran'la hiçbir alakası yok. Zulüm ve cinayet içeren yanlış bir geleneği devam ettirmeye çalışıyor. Bunların Deaş'tan zerre farkları yoktur. ALLAH kerim ve eşsiz kitabı olan Kuran'ın neresinde dinden dönen öldürülür diyor? Bir göstersinler..Bunların Deaş'tan tek farkı bu zulümleri gerçekleştirebilecek güçlerinin şu an ellerinde olmayışı. Ama biraz daha güçlenirlerse olacaklar belli…ALLAH bu zalimlere fırsat vermesin..Şimdi gelelim Kurani delillere..Öncelikle ALLAH haksız yere insan öldürmenin, bir cana kıymanın ne kadar ağır bir günah olduğunu Maide 32’de açıkça söylemiştir:

KURAN 5/32 (Maide 32)'den: ''Kim, cinayet işlememiş veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış bir kişiyi öldürürse tüm insanları öldürmüş gibidir. Kim de o canı yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur.''

Daha sonra; Dinde asla zorlama olamayacağını Gaşiye 21,22 ve Bakara 256’da çok net bir şekilde vurgulamıştır:

KURAN 88/21-22 (Gaşiye 21-22) ''Artık sen öğüt ver. Sen ancak bir öğüt vericisin. Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin.''

KURAN 2/256 (Bakara 256): ''Dinde zorlama yoktur. Artık doğru ile yanlış, birbirinden ayrılmıştır: O halde, şeytani güçlere ve düzenlere (uymayı) reddedenler ve ALLAH'a inananlar, hiçbir zaman kopmayacak en sağlam kulpa tutunmuşlardır. Zira, ALLAH her şeyi işitendir; her şeyi bilendir.''

Görüldüğü gibi ALLAH kendi dininde dahi hiçbir zorlama, baskı, dikte yapılamayacağını, herkesin özgür iradesi olduğunu, kimseye zorla bir şey kabul ettirilemeyeceğini açıkça vurguluyor. Ama bu adam gibi putperest cahiller tam aksine davranarak, dinden döneni öldürün diyebiliyor ve yine de hala Müslüman(ALLAH’a teslim) olduklarını iddia edebiliyorlar? Bu nasıl mümkün olabilir ki? Cidden bunlar hem şaşırtıcı, hem de trajikomik tipler..İnsanlar nasıl inanıyor bu insanlara hayret..Aslında sebebi açık..Çünkü kendi kitaplarını anladıkları dilden okumuyorlar ve ALLAH’ın verdiği akıl hediyesini kullanmıyorlar..Demek ki asıl kendileri ALLAH’a inanmıyor ve O’nun sözlerine güvenmiyorlar. Şimdi bu noktada hala bu adamları savunmak isteyen bazı insanlar şunu iddia edebilirler: ‘’Yahu bu ayet İslam’a girene kadar olan zaman diliminden bahsediyor. Girdikten sonra zorlama yapılabilir haha.’’ Gibi sözlerle zulümlerine saçma gerekçeler ortaya atabilirler. O zaman onlar için de şu ayetleri paylaşayım:

KURAN 50/45 (Kaf 45): ‘’Biz onların ne konuştuğunu iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin. O halde sen, uyarılarımdan korkanlara Kuran ile öğüt ver.’’

KURAN 51/55 (Zariyat 55): ‘’Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda verir.’’

Görüldüğü üzre bu yukardaki saçma görüş doğru olsaydı, ALLAH kendi elçisine; müminlere ‘ÖĞÜT VER’ demezdi. Veya sen bir zorba değilsin, uyarılarımdan korkanlara ‘’Kuran ile ÖĞÜT VER’’ demezdi. Onları ‘ZORLA’, ‘’zorbalık yap inandır, bir gün inanmaktan vazgeçerlerse de öldür’’ falan derdi. Ama öyle demiyor. Çünkü ALLAH; kendine Müslüman desin veya demesin, her insana her zaman özgür irade, din ve vicdan hürriyeti, yani sözlerine uyup uymama serbestliği vermiştir ...İnsanlar bu konuda hesabı da ancak ALLAH’a verirler. O’nun kullarına değil…Çünkü insanların insanlara Müslüman demesi önemli değil, ALLAH’ın size Müslüman (Sadece ALLAH’a teslim olan barışçı insan) kabul edip etmediğidir önemli olan. Dolayısıyla insan canına, malına veya namusuna zarar verici bir suç şlenmediği sürece; yani yapılan eylemler toplumu da bağlamadığı sürece, insanlar insanlara ceza kesemezler ve yani bu mesele sadece ALLAH ile insan arasındadır.

Şimdi asıl delile gelelim ve İslam’a atılmış bu iftirayı ALLAH'ın kitabından yukardakilerin dışındaki en net deliliyle çürütelim. Zira ALLAH'ın kitabında dinden çıkanlarla ilgili hüküm açık, net ve zerre şüpheye yer vermeyecek şekilde Bakara Suresi 217. Ayette bildirilmiştir. Ayete göre; ALLAH dinden dönen insanlara; tekrar Müslüman(ALLAH'a teslim) olmaları için ömürlerinin sonuna kadar süre tanır. Olmazlarsa da o zaman cezalarını diğer yaşama geçtiklerinde kendisinin vereceğini söyler. Yani dininden dönüp Müslümanken başka bir dine veya dinsizliğe mensup olan birini; diğer insanlar cezalandıramaz. Bırakın öldürmeyi kılına bile dokunamazlar. bknz:

KURAN 2/217 (Bakara 217’den): ‘’Sizden kim dininden döner ve inkarcı olarak ölürse, tüm yaptıkları dünyada ve ahirette boşa gider. Onlar ateş halkıdır ve orada sonsuza dek kalacaklardır.’’

Bu mesele ALAH’ın kutsal kıldığı ‘’insan hayatı’’na haksız kasıtla ilgili olduğu için çok büyük önem taşımaktadır. Görüldüğü üzre ALLAH; dininden döner ve ‘İNKARCI OLARAK ÖLÜRSE’ yaptıkları boşa gider ve ateş halkından olur diyor. Böyle birinin cezasının sadece ALLAH tarafından verilebileceği Kuran’a inanıp güvenenler için açıktır. İnsanlar böyle birine bırak öldürmeyi, herhangi bir ceza dahi veremezler. Yani dinden dönenlerin, dine tekrar geri gelmeleri konusunda töbe kapısı ölene kadar her daim açıktır. ALLAH bu hakkı yaşamının sonuna kadar insanlara vermişken, üstelik Kuran; ‘Dinde zorlamanın asla olamayacağı konusunda ayetlerle doluyken (Bakara 256, Gaşiye 21-22, Kaf 45, Zariyat 55, Mümtehine 8-9 vb), üstelik (Kaf 45 ve Zariyat 55’de) Müslümanlara da ancak öğüt verilebileceğinden bahsediyor ayetler. Yani onlara da dinde kalmak için zorlama yapamazsınız. Durum böyleyken bunlar kim de dinden dönenleri öldürerek, insanların elinden tekrar doğruyu görüp teslim olarak Müslüman olma fırsatını alıyorlar çok ilginç…Belli ki farklı bir din bu..Peygamberimize iftira olarak asırlarca ortaya atılan bu uydurma hurafe sözler yüzünden kaç insanın haksız yere canına kıyıp da Maide 32’de bahsedilen; ‘’tüm insanları öldürmüş gibi’’ olarak kadar devasa bir suç ve günah işlemiş oldular acaba…ALLAH’ın rahmetini, merhametini ve O’nun eşsiz kelamını barındıran kerim kitabı Kuran’ı çoktan unutmuş insanlar bunlar..Bu tür insanlar ALLAH’ın mesajındaki açık hüküm yerine atalarının uydurdukları hükümleri uygulayarak aslında kendilerini veya hurafeci zalim atalarını ALLAH yerine koymuş oluyorlar. Yani Kurani deyimle ‘’Müşrik’’ oluyorlar. ALLAH bu tarz insanların durumunu şöyle özetler:

KURAN 39/65 (Zümer 65): ‘’Sana ve senden öncekilere şöyle vahyedilmiştir: ortak koşarsan (ALLAH'a ait nitelikleri başkalarına/başka herhangi birşeye yakıştırırsan), kesinlikle tüm yaptıkların boşa gider ve kaybedenlerden olursun.’’

Yukardaki ayetler apaçık ve net olduğuna göre dinden dönenin öldürülmesi görüşünü savunan bu insanların inandıkları din belli ki İslam değil, başka bir din...Bunun gibi tipleri gördükçe ne kadar doğru paylaşımlar yaptığımı ve dosdoğru bir yol üzerinde olduğumu bir kez daha anlıyorum. Ama neyse ki Caner hoca gibi cesur Müslümanlar var ki insanlar yavaş yavaş asırlardır uyutuldukları masallardan hurafelerden uyanıp, gerçeğin farkına varıyor ve ALLAH’ın kitabına dönüyorlar. Sifil gibi insanlar da putlarını kırdırmak istemiyorlar elbette. Çünkü insanları kandırıp sömürdükleri ve itibar elde ettikleri çürük binanın ifşa olması işlerine gelmiyor. Ama üzgünüm o putlar birer birer ALLAH’ın izniyle kırılacak. İnsanlara gerçekleri bıkmadan anlatacağız, anlattıkça da onlar uyanacak. Her bir kişi uyandığında sizin bir putunuz da kırılmış olacak. O kadar saçma, zalimce ve ALLAH’ın kitabına aykırı şeyler söylüyorsunuz ki; Kuran’ı anlayarak okuyan biri için, sizin gibi cahilleri çürütmek acaip kolay bir iştir. Yeter ki insanlar yaratıcılarının mesajını anladıkları dilden okusunlar ve gerçeği kalabalıklara rağmen söyleme cesaretini kendilerinde bulsunlar. Zira ALLAH kendisine teslim olan herkese bu yükümlülüğü vermiştir:

KURAN 2/42 (Bakara 42): ‘’Bile bile gerçeği yanlış ile karıştırmayın, gerçeği gizlemeyin.’’

KURAN 3/187 (Ali İmran 187): ‘’ALLAH kendilerine kitap verilenlerden, 'Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz,' diye söz almıştı. Fakat onlar, onu arkalarına atıp az bir fiyata sattılar. Ne kötü bir alış veriş!’’

KURAN 2/159 (Bakara 159): ‘’ALLAH'ın indirdiği kitaptan bir şey gizleyip onu az bir değere değişenler, karınlarına ateş tıkınıyorlar. Diriliş Gününde ALLAH onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Onlara acı verici bir azap var.’’

KURAN 2/174 (Bakara 174): ‘’İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz doğru yolu gizleyenlere hem ALLAH hem de bütün lanet ediciler lanet eder.’’

ALLAH’ın bir diğer adı da ‘’Hak’’tır. Yani gerçeğin ta kendisi. Siz bir konuda gerçeği söylediğinizde aslında hakkı ortaya çıkarmış olursunuz. Bu öyle bir şeydir ki; yanlışa ve zanlara inanan herkes; kalabalıklar, kelle sayıları kaç kişi olursa olsun herşeye rağmen haykırılmalıdır:

KURAN 6/116 (Enam 116): ''Yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni ALLAH'ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece tahminde bulunup saçmalıyorlar.''

KURAN 3/173 (Ali İmran 173): ‘’Onlar öyle kimselerdir ki, halk onlara 'İnsanlar size karşı toplandı; onlardan korkun' dediği zaman, bu onların imanını arttırdı ve dediler ki: "ALLAH bize yeter, O ne güzel vekildir!"
Bu öyle bir şeydir ki; çok sevdiğiniz atalarınız sizin deliliniz olmamalıdır. Yalnız ve sadece ‘’gerçek’’ size yol göstermelidir:

KURAN 2/170 (Bakara 170): ''Onlara, “ALLAH'ın indirdiğine uyun” dendiğinde, “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler. Ya ataları akıllarını kullanamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler de mi?''

KURAN 31/21 (Lokman 21): ''Onlara, “ALLAH’ın indirdiğine uyun” denince; “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız” derler. Şeytan onları alevli ateşe çağırmış olsa da mı?''


Çünkü;

KURAN 2/241 (Bakara 241): ‘’İşte onlar bir toplumdu; gelip geçtiler. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorulmazsınız.’’

Amacım bu paylaşımda dininden dönenleri korumak değil. Müslüman olunduğu halde namaz kılmamayı da asla övmek değil. Amacım ALLAH’ın tüm insanlara vermiş olduğu din ve vicdan hürriyetini korumaktır. Ve ALLAH’ın dini adına insanların özgür iradelerine müdahale edilip, üstelik bunun için o insanların canlarına kastedilmesinin önüne geçebilmektir. Zira bu anlayış Müslüman değil, ancak Kuran diliyle ‘’Münafık’’ olarak tabir edilen; inanmadığı halde sırf öldürülmekten korktuğu için inanmış gibi yapan iki yüzlü bir kitleyi doğurur. Bu da İslam’a verilebilecek en büyük zararlardan birisidir herhalde. Bir insanın delilleri görerek, kitabı okuyup aklını kullanarak içten gelen bir güven ve inançla mı Müslüman olduğunu söylemesi daha değerlidir? Yoksa hiç inanmadığı ve güvenmediği bir şeyi sırf öldürülme korkusuyla ‘’evet evet Müslümanım’’ demesi mi? Buna vicdanınız ve aklınız karar vermeye yeterdir…Zira;

KURAN 8/22 (Enfal 22): "ALLAH yanında, yaratıkların en kötüsü, akıllarını kullanmayan sağır ve dilsizlerdir."

Selam...


Blogdan okumak ve paylaşmak için alttaki başlıkla beraber blog linkini paylaşın:

Halkı Kin, Düşmanlık, Ayrımcılık ve 'Cinayete' Teşvik Eden Dinbaz Zalimler Hakkında Suç Duyurusudur:
https://gumuskayakci.blogspot.com.tr/2017/07/halk-kin-dusmanlk-ayrmclk-ve-cinayete.html




Tartışmanın tamamını şu linkten izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=rq47KgCm1f8

Konu hakkında yakın zamanda kaybettiğimiz Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk hocanın yorumu da aşağıdadır. Bunu da izlemenizi öneririm:

https://www.facebook.com/1212ee/videos/10155588010849850/?autoplay_reason=gatekeeper&video_container_type=1&video_creator_product_type=0&app_id=2392950137&live_video_guests=0

15 Temmuz 2017 Cumartesi

Gerçekleri mi Yoksa Kalabalıkları mı İzliyorsunuz?

15 temmuz'da Feto darbesi gerçekleşmiş olsaydı bugün Reto putuna tapınan dinbazların çoğu şimdi Feto putuna tapınıyor olacaklardı. Ve biz yine diyecektik ki; ''Kırın putlarınızı! Zulmü izlemeyin!''...Çünkü bu hayatta kendilerine verilen en önemli hediye olan ''aklı'' kullanmayan, akıllarını gömüp düşünemeyen insanlar; ''gerçek'' neyse onu izlemek yerine; kalabalıklar ne yaparsa onu taklit etmeyi yeğlerler. Bu onların kamuflajlarıdır. Bu kadar insan böyle yapıyorsa bu kesin doğrudur diyerek; doğru olanı yaptıklarını zanneder ve böylece kendilerini rahatlatırlar. ''Doğru'' ise aslında umurlarında bile değildir. Ya da sadece korkarlar..İnsanlar tarafından kınanmaktan ve ellerindekileri kaybetmekten korkarlar. Ölçü birimleri ''gerçekler'' değil; ''kalabalıklar, kelle sayıları ve güç''tür. Oysa asıl güç ''gerçek''tedir. Gerçek öyle bir güçtür ki tek başınıza bile kalsanız onu var gücünüzle haykırmanız ve gizlememeniz gerekir. Çünkü asıl güç; sadece gerçeği takip edin diyen ALLAH'ındır. ALLAH'ın bir diğer adı da ''Hak''tır. Hak da gerçeğin ta kendisidir: Eğer Hak'kı izlediğinizi iddia ediyorsanız; hakkı yani ''gerçeği'' mutlaka her şartta söylemelisiniz. Onu Gizlememelisiniz. Gerçeği gizleyen aslında ALLAH'ı gizliyor demektir...Şirk o yüzden en büyük ve affı olmayan günahtır. ALLAH'a ortaklar belirlediğinizde; Gerçeğe paralel gerçekler belirliyorsunuz demektir. Tamamen uydurma gerçekler. Ve bunların çok ağır sonuçları olur...

KURAN 6/116 (Enam 116): ''Yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni ALLAH'ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece tahminde bulunup saçmalıyorlar.''

KURAN 8/22 (Enfal 22): ‘’ALLAH yanında, yaratıkların en kötüsü, akıllarını kullanmayan sağır ve dilsizlerdir.’’

KURAN 2/42 (Bakara 42): ‘’Bile bile gerçeği yanlış ile karıştırmayın, gerçeği gizlemeyin.’’

KURAN 3/173 (Ali İmran 173): ‘’Onlar öyle kimselerdir ki, insanlar onlara; ‘Halk size karşı toplandı, onlardan korkun!’ dedikleri zaman, bu onların ancak güvenlerini artırır ve şöyle derler: ‘’ALLAH bize yeter; O ne güzel koruyucu/O ne güzel vekildir.’’

KURAN 39/65 (Zümer 65): ‘’Sana ve senden öncekilere şöyle vahyedilmiştir: ortak koşarsan (ALLAH'a ait nitelikleri başkalarına/başka herhangi birşeye yakıştırırsan), kesinlikle tüm yaptıkların boşa gider ve kaybedenlerden olursun’’

1 Temmuz 2017 Cumartesi

Bunca Arapça Tabela Neyin İşareti?

Almanya'nın 1950'lerden 2017'ye kadar 3 nesilde anca sahip olduğu göçmen dükkan tabelalarına biz 5 yılda ışık hızıyla sahip olduk...Artık arapça tabela görmek istemiyorum. Beni araplaştırmaya çalışan yönetici görmek istemiyorum. Ülkemde dolaşan ve ona buna sarkan, sataşan göçmen yavşak görmek istemiyorum. Haber bültenleri artık Suriyeliler ve yerel halkın çeşitli sebeplerden kavgalarıyla dolu..Din sömürüsü yapıp Müslüman olmayı arap olmak sanarak, insanlara bu fikirsiz fikri kaktıran, Evreni Yaratan Varlığı arapçadan başka dil bilmez sanan/sandıran iki yüzlü pislikleri görmek istemiyorum...Yardımlaşmaya asla karşı değilim. Aksine yapılmasını teşvik ediyorum. İhtiyacı olanlara, muhtaçlara, ona buna salça olmayanlara, erdemli ve dürüst bir şekilde yaşamlarını sürdürmeye çalışanlara, kısaca "insan" olan her ihtiyaç sahibine yapılabilir ve mutlaka yapılmalıdır da. Ben de elimden geldiğince her yapabildiğim yardımı yapıyorum..Ama bu böyle olmaz. Tampon bölgeler oluşturulur, iş oralarda yapılır ve kapasitemizin üzerinde de alınmaz. Olması gereken budur. Öbür türlü kısa vadede anlaşılmayabilir belki ama uzun vadede ülkeye sayısız zararlar verilmiş olur. Şimdi hepsini saymak konuyu fazlasıyla uzatır. Bu zararların en önemlisi; "beyin göçü"dür. Ülkenin zeki insanları artık o ülkeden umutlarını keserek başka ülkelere gidiyorsa, artık korkmaya başlamalısınız demektir. Çünkü bir ülkeyi asıl ileriye taşıyan sadece ve sadece "zeki insanlar"dır. Gerisi onları ya da onların ürettiklerini takip eder. Bunu düşünebilmek zor olmamalı.. Kapasitemizin üzerinde bu kadar fazla insan almak zaten baştan yanlıştı. Bizim 5 katımız zengin avrupa ülkeleri bizten 10-20 kat daha az sayıda göçmen aldı, hatta onları da bize geri yolladı ve yollamaya da devam ediyor. Şimdi meseleyi minimuma indirgemek de zor değil aslında. En ufak suç işleyen göçmeni gözünün yaşına bakmadan anında ülkesine geri yollayacaksınız ve asgari ücretin altında ve kayıt dışı göçmen çalıştırılmasını da sıkı maddelerle yasaklayıp, sağlam bir şekilde denetleyeceksiniz. Bakın bakalım o zaman ortada kavga, sarkıntılık, ucuza göçmen çalıştırıp Türkleri işlerinden etmek vb kalıyor mu..Ama bunları düşünecek akıl bizi yönetenlerde yok malesef. Çünkü onların tek derdi ülkeyi Araplaştırmak. Neye malolduğu umurlarında bile değil...

http://gumuskayakci.blogspot.com.tr/2017/07/bunca-arapca-tabela-neyin-isareti.html?m=1