30 Haziran 2016 Perşembe

Zombileştirilmiş Kukla Teröristlerle ''Barış Dini''ni Vurmaya Çalışmak…

Zombileştirilmiş Kukla Teröristlerle ''Barış Dini''ni Vurmaya Çalışmak…

Batı tarafından zombileştirilmiş kukla teröristlerle ve cübbeli, sarıklı, şalvarlı cahil yobazların anlattıkları saçmalıklarla ''Barış Dini''ni Vurmaya Çalışmanın modası geçmedi mi hala? ALLAH'ın mesajı tamamen barış diliyle konuşan bu kitaptadır. Ve bu din; kendi içsel ve dışsal barışınızı sağlayabileceğiniz yegane kaynaktır.

Aklını kullanamayan, Zombileştirilmiş Kukla Teröristlerle 'Barış Dini'ni Vurmaya yeltenerek, algıları tam aksi istikamete yönlendirip Barış Dini olan İslam'ı Savaş Dini'ne dönüştürmeye çalışmak…

Her seferinde batı; fakirleştirip, savaş çıkararak, daimi kaoslar silsilesi yaratarak cahilleştirdiği ve köleleştirdiği ülkelerden, adeta zombileştirilmiş kukla teröristler devşirerek, onların silahlarıyla Barış Dini'ni vurmaya çalışıyor…Peki bu manipülasyonun ve algı oyunlarının asıl kökenini hiç sorguladınız mı? Asıl kökeni bu silahın mermilerini dolduran içerdeki İslam'ın barış mesajıyla alakası olmayan ama İslam maskeli 'Uydurulmuş Din!'..

Işid'in batı emperyalizminin paralı kuklaları olan yamyamlaştırılmış kölelerden oluştuğunu hepimiz biliyoruz. Ama adam kazanmak için Din'e sonradan sokuşturulmuş hurafeleri, uyduruk hadisleri, Kuran'a %100 aykırı şiddet içerikli rivayetleri kullanıp, cahillerin sözde dini duygularını avlayarak saflarına kattıklarını ve bu şekilde insanları yamyamlaştırıp çoğaldıklarını da biliyoruz. Düşünemeyen, sorgulayamayan, ALLAH'ın barış, eşitlik, adalet ve özgürlük mesajını tam tersi şekilde anlayan, bir nevi 'Walking Dead'e 'yaşayan ölülere' çeviriyorlar insanları..

Tartışma programlarında herkes farklı farklı çözüm yolları ortaya koymaya çalışıyor. Ama düşünmedikleri şu: Bu yaratıkların beslendikleri kaynaklar belli. Eğer yanlış dini referanslardan besleniyorlarsa, siz istediğiniz kadar mücadele edin, yenileri mutlaka gelecektir. Bataklığı kurutmak istiyorsanız yapılması gereken en önemli şey; doğru dini referansları yanlışların yerine koymak olmalıdır.

Bu da demek oluyor ki; içersinde yaşadığımız devreni yaratan varlığın mesajı’’ olan Kuran dışındaki tüm kaynakları reddetmeliyiz..Tüm uydurulmuş, sonradan sokuşturulmuş, dini dikte edici, zorlayıcı, insanları bezdirici hurafeleri, uyduruk hadisleri, saçma sapan rivayetleri silmek ve öze, dinin saf haline, ALLAH'ın EVRENSEL BARIŞ MESAJINA geri dönmek olmalıdır. Yani Kuran bize yeter demedikçe, ALLAH bize yeter o ne güzel vekildir demedikçe, Işid'le mücadele edemezsiniz.

Adamlar mesela delil olarak almışlar ''İstanbul mutlaka fethedilecektir'' şeklindeki Peygamberimize atfedilip hadis sanılan sözü; ben Fatih'i saymam, İstanbul'u fetheden ordu benim ordumdur deyip gözünü buraya dikmiş ve kafalarına göre bombalıyorlar...Sanki Peygamberimiz ALLAH'ın kurallarını insanlara hatırlatmaya gelen ALLAH'ın elçisi değilmiş de, gelecekten haber vermeye gelen bir kahinmiş ya da büyücüymüş gibi..

KURAN 27/65 (Neml 65): ''De ki: “Gökte ve yerde olan akıllı varlıklar gaybı bilmezler. Gayb bilgisi Allah'ın tekelindedir. Akıllılar, tekrar diriltilecekleri zamanı da bilmezler.” ''

Bugün Türkiye'de sarık, cübbe, şalvarla dolaşan tüm o 2 yüzlü Dincilere bakın..Sorsanız hepsi Işid'e karşıdır. Ama beslendikleri kaynaklar onlarla tamamen aynıdır. Yani ALLAH'ın kitabına %100 aykırı olarak zorla namaz kıldıran, kılmayanları öldürmeye kadar giden cezalar veren, zorla oruç tutturan, dinden dönenleri mürted ilan edip katline onay veren, Kuran ayetlerini işine geldiğini gibi cımbızlayıp, hurafelere göre ayetleri yorumlayan insanların Işid'e karşı çıkma hakları yoktur. Zira kendileri bizzat zaten mini ışid'dir. biri M M M'li süpermarket diğeri tek M'li...

Yani; Müslüman oldukları(ALLAH'a teslim oldukları) iddiasında olan insanlar, ülkeler, toplumlar; tamamen Kuran'a dönüp, diğer tüm kaynakları; yani hurafeleri, rivayetleri, uydurma hadisleri reddetmedikçe, kalabalıkları, kelle sayılarını değil de sadece saf gerçekleri kendilerine rehber edinmedikçe(bu kadar insan bunları söylüyorsa ve bu eylemleri yapıyorsa bir bildikleri vardır bunlar mutlaka doğrudur mentalitesiyle, gerçekliğini kaynağından hiç sorgulamadan kalabalıklara uyarak koyunlaşan kafa), atalarının eski alimlerin sözlerini değil de ALLAH'ın sözlerini yegane baz alınacak otorite olarak görmedikçe, bir lokma bir hırka style köşelerine çekilip hiçbirşey üretmedikçe, insanlığın gelişimine realist katkılar sağlamadıkça, gezegenin; doğanın hayvan nesillerinin korunmasına çabalamadıkça, akıllarını kullanıp tekrar özgürce bilim üretmedikçe, sanat üretmedikçe, iş üretmedikçe, evren ve içsel delillerle karşılaştırıp, samimi bir şekilde sorgulayarak bu mesajın gerçekten ALLAH'tan geldiğine kesin olarak kendi kendileri şahit olmadıkça, şahit olduktan sonra da O'nun mesajını anlayarak, üzerinde derin derin, düşünerek, aklını kullanarak okumadıkça ve okuduklarını hayatına geçirmedikçe, hayatlarını ALLAH'ın kitabındaki barış, eşitlik, adalet ve özgürlük mesajını gerçekleştirmeye ve yaymaya adamadıkça, yani kitabı anlayarak okuyup hayatına geçirmekle ve ALLAH'ın barış mesajını ulaşabileceği herkese yaymakla değil de, evde en üstteki tozlu rafa kaldırıp önünde eğilerek, ‘’abdestsiz sakın dokunma zındık!’’ tarzı söylemlerle insanları ALLAH'ın mesajından uzaklaştırarak o mesaja saygı gösterdiğini sanan yobazlar ürettikçe, ALLAH’ın mesajını insanlara en doğru şekilde aktarmak yerine; sarık, cübbe, şalvar gibi çöl sıcağında eski çağlarda insanların gündüz güneşten, gece de kum fırtınasından kendilerini korunmak için giydikleri 7. Yüzyıl arap kıyafetlerini; Müslüman kıyafetiymiş gibi dünyaya göstererek aslında Peygamber’e uyduğunu sanan ya da matah bişey yaptığını düşünen ama aslında evrensel olan ve tüm zamanlara hitabeden İslam dinini tarihe gömmeye çalışan bağnaz ve kıt zihniyetler oluşturdukça, yani kısaca; Kuran'ı kendi hayatlarına geçirmedikleri sürece düzlüğe çıkamayacaklar ve başlarından aşağı pislik yağmaya devam edecektir...

Zira ALLAH akıllarını kullanmayanların kendi nezdinde yaratıkların en kötüsü olduğunu ve bunların ancak pisliğe mahkum olacaklarını söylüyor. Ve bunu söylerken; aman bunlar kendilerine Müslüman diyor, bana teslim olduklarını iddia ediyorlar, dur ben bunlara bir kıyak geçeyim de akıllarını kullanmak zorunda kalmasınlar filan demiyor..Kim aklını kullanmazsa onu veya onları ya da o toplumu bu sözlerine muhatap kabul ediyor. Nasıl ki evrendeki tüm ölçüler ve kanunlar o evrende yaşayan canlı cansız her varlık için geçerliyse (mesela yerçekimi kanunu gibi) bu da ALLAH'ın koyduğu o kurallardan biridir.

Zaten insanların ateizme yönelmesi de çoğunlukla bu tür bağnaz, yobaz ve cahillerin Kuran dışı kaynaklardan anlattıkları uydurmaları, insanlara din diye sunması yüzünden olur. Aklı ve vicdanı yerinde genç bir insan geliyor ve bir bakıyor ki din diye anlatılanlar; zulüm ve işkenceden, zorlamadan ve cehaletten ibaret. O zaman ‘’lanet olsun, din buysa ben yokum, evreni yaratan bir varlık böyle kurallar koymaz’’ diyor ve ateizme ya da alternatif farklı dinlere yöneliyor ne yazık ki. Oysa bu insanlara Kuranın barış mesajı düzgün bir biçimde anlatılsa, gençler; kendi doğalarıyla %100 uyumlu olan ve delillerle de sabit olan bu mesajın gerçekten de evrenin yaratıcısı tarafından yollandığını içsel olarak kabul edeceklerdir. Ama yobazlar buna ne yazık ki izin vermiyor. Esasında bu 2 grup aynı madalyolunun 2 yüzü gibidir. Her ikisi de birbirlerini beslerler. Yobazlar ateistleri, ateistler de yobazları doğurur ve semirtip beslerler. Ama aynı madalyonun 2 yüzü olduklarını fark etmezler bile…ALLAH’ın kitabı olduğu iddia edilen kitabı anlayarak, sorgulayarak, öğüt alarak okusalar; zaten görecekler ki bu kitap O’ndan başkasından gelmiş olamaz… bknz:

* Aklını kullanmanın hayati önemini vurgulayan bazı ayetler:

KURAN 8/22 (Enfal 22): ‘’ALLAH yanında, yaratıkların en kötüsü, akıllarını kullanmayan sağır ve dilsizlerdir.’’

KURAN 10/100 (Yunus 100)’den: ‘’O, akıllarını kullanmayanları rezilliğe mahkum eder.’’

* Gerçekleri sorgulayarak araştırmak yerine kalabalıkları, kelle sayılarını baz alan, delilsizce, zanna kapılıp koyunlaşan kafayı eleştiren bazı ayetler:

KURAN 6:116 (Enam 116): "Yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni ALLAH'ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece tahminde bulunup saçmalıyorlar."

KURAN 47/14 (Muhammed 14): ‘’Rabbinin katından bir delil üzere olanla, kötü işi kendisine güzel gösterilen bir midir? Bunlar kendi arzularına uymaktadırlar.’’

KURAN 28/75 (Kasas 75): ‘’Her ümmetten bir tanık çıkarır ve “Kesin delilinizi ortaya koyunuz” deriz. O zaman, gerçeğin Allah'a ait olduğunu, uydurduklarının kendilerini bırakıp kaçtığını anlarlar.’’

KURAN 17/36(İsra 36): "Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır."

KURAN 49/12 (Hucurat 12): ''Ey iman edenler! Zandan çok sakınınız.''

* Kuran’ın evrensel barış mesajı ve yalnızca savunma savaşı prensibi:

Dediğim gibi ALLAH'ın mesajı (kitabı) doğa yasalarıyla aynıdır. Kuran'ın hiçbir yerinde durduk yere öldürmekten bahsetmez. Tamamen barışçı bir kitaptır. ve ancak ve ancak size saldırırlarsa kendinizi savunmanızdan bahseder. ya da kendisine saldırılan, zulmedilen masum insanlara yardım etmek için. bu o kadar temel bir doğa yasasıdır ki bir kedinin kuyruğuna basmazsanız o da sizi tırmalamaz. bundan hiçbir farkı yoktur. cünkü o kedinin hayat hakkı da özgür yaşama hakkı da sizin hayat ve özgür yaşama hakkınız da kutsaldır. işte evreni yaratan varlığın size bir kitap yolladığı iddia ediliyor ama siz açıp kendiniz okuyup gerçeğe şahit olmak yerine ondan bundan duyduklarınızı, uyduruk hadisleri, rivayetleri, üfürükcü yobazların anlattıkları 'Uydurulmuş Din'i İslam sanıyorsunuz. bu şekilde kaygısız olduğunuz sürece böyle düşünmeniz gayet doğal : ] ALLAH'ın mesajı tamamen Barışçılık, eşitlik ve adalet üzerinedir.

KURAN'ın Barışçılık ve Sadece Savunma Savaşı Prensibi en önemlisi şu ayette açıkça bildirilmektedir. bknz:

KURAN 5/32'den: ''Kim, cinayet işlememiş veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış bir kişiyi öldürürse tüm insanları öldürmüş gibidir. Kim de o canı yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur.''

Şu ayet geniş zaman kalıbıyladır ve tüm zamanları kapsar. Bir canı almayı bu şekilde ağır bir eleştiriye tabi tutan, insan öldürmeden bu denli devasa bir suç olarak bahseden bir kitap böylesine eylemlere insanları yönlendiremez.

Yani bir Müslüman asla durduk yere kimseye savaş açamaz. İster dini yaymak, ister ganimet toplamak olsun. Kendisine saldırmayan birine asla saldıramaz ve içsel ve dışşal olarak barış içinde yaşamak zorundadır..

KURAN 2/208 (Bakara 208): ‘’Ey iman edenler! Hepiniz birden barışa giriniz! Sakın şeytanın peşinden gitmeyiniz. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.’’

KURAN 88/21-22 (Gaşiye 21-22): ''Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin. Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin.'’

İslam = ''Barış, Teslimiyet ve Kurtuluş'' kavramları üzerine - Mustafa İslamoğlu

KURAN 5/8: İnananlar! ALLAH için adaleti gözeterek tanıklık edin. Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletli davranmaktan alıkoymasın. Adaletli davranmak daha erdemlidir. ALLAH'ı dinleyin. ALLAH yaptıklarınızı haber alır.

İslam Barış Dinidir

KURAN 2/256 (Bakara 256): ''Dinde zorlama yoktur. Artık doğru, yanlıştan ayrılmıştır. O halde tağutu/insanı Allah'tan uzaklaştıran her şeyi inkar edip Allah'a inananlar, hiçbir zaman kopmayacak en sağlam kulpa tutunmuşlardır. Zira, Allah her şeyi işitendir; her şeyi bilendir.''

Kuran’da savaş ancak saldırganlara ve zulmedenlere karşı yapılabilir. Yani bir Müslüman ‘Barış’ı asla bozamaz. Yapacağı savaş ancak savunma savaşı olabilir, yani nefs-i müdafa. Bknz:

KURAN 60/8-9 (Mümtehine 8-9): ''ALLAH, din uğrunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara adaletli davranmanızı yasaklamaz. ALLAH adaletli davrananları sever. Ancak ALLAH, sadece, sizinle din uğrunda savaşan, sizi yurdunuzdan çıkaran ve sizin çıkarılmanıza yardım eden kimselerle dost olmanızı yasaklar. Onları dost edinenler zalimlerdir.''

Ayrıca aşağıdaki ayet de bunu net olarak vurgular:

KURAN 2/190 (Bakara 190): ''Size karşı savaş açanlarla siz de Allah yolunda savaşın, fakat saldırganlık yapmayın! Allah saldırganlık yapanları sevmez.''

Ne diyor? Size karşı savaş açanlarla savaşın diyor. durduk yere değil. ve sonuna da saldırgan tarafın siz olamayacağınızı ve durduk yere kimseye savaş açamayacağınızı ekliyor. Yani savunmada da olsanız yapacağınız savaşın bir onuru olmalı. Haddi aşmamalısınız, savaşırken bile örnek olmalısınız. Peki neden? Çünkü bu din ALLAH'ın dini, o savaştığınız insanlar da ALLAH'ın kullarıdır. İhtimaldir ki bu davranışınızdan ders alıp kalpleri ALLAH'ın mesajına ısındırılabilir ve gerçeğe onlar da tanıklık edebilirler...

Nefs-i Müdafa savaşı dışında tek alternatif o gireceğiniz ülkede zulme ve haksızlığa uğrayıp ALLAH'tan yardım dileyen masum çocukların, kadınların ve erkekler bulunması durumudur ki zaten bu durumda da yine bir savunma hali içersindesinizdir. Yani yine saldırgan taraf onlar olarak, zulmeden onlar olarak ilk saldırıyı karşı taraf yapmış oluyor. Ve siz de o zulmü engellemeye ve barışı tekrar sağlamaya çalışmış oluyorsunuz. Çocukluğunuzdan hatırlayın; çizgi filmlerde Süperkahramanlar ne yapardı? Nasıl masumları kötülerden korur, kurtarırlardı…Onun realist hali işte bu! Müslümanlardan istenen eylem… bknz:

KURAN 4/75 (Nisa 75): ''Size ne oldu ki 'Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden kurtar, bize sahip çık, bize yardım et,' diye feryad eden ezilmiş erkekler, kadınlar ve çocuklara rağmen hâlâ ALLAH yolunda savaşmıyorsunuz?''

Ha onlar sana durduk yere saldırıyı gerçekleştirirse o zaman da asıl savaşmazsanız yanlış yapmış olursunuz, çünkü ALLAH'ın dinini yaşayabileceğin toprağın, ailen, arkadaşların, işin, evin tehlikeye giriyor ve onları korumak zorundasın. bknz:

KURAN 9/13 (Tevbe 13): ''Andlarını bozan, elçiyi sürmeye yeltenen ve sizinle (savaşı) ilk defa başlatan topluluğa karşı savaşmıyacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? İnanıyorsanız asıl çekinmeniz gereken ALLAH'tır.''

Bu şartlar dışında asla durduk yere bir ülkeye veya birilerine savaş açamazsın veya inancını kimseye zorla dikte edemezsin. Çünkü yukarda da belirtmiştik bknz:

KURAN 2/256 (Bakara 256)’dan: ''Dinde zorlama yoktur.’’

Ha şimdi bu yazıyı okuyan yobazlardan bazıları şunu diyebilir: ‘’Hayır olur mu yahu bu dinde zorlama olmaz ayeti Müslüman olana kadar, olduktan sonra artık zorlayabilirsin.’’

Öyle mi dersin? : ] O zaman bu ayetler ne olacak derim ben de:

KURAN 50/45 (Kaf 45): ‘’O halde onların ne dediklerini en iyi biz biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin. Sen, benim tehdidimden korkanlara Kur'ân ile öğüt ver!’’

KURAN 51/55 (Zariyat 55): ‘’Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda verir.’’

Görüldüğü gibi Kuran tam anlamıyla barışçı bir kitaptır. Zaten bir dini siz kan dökerek onlara saldırırak asla yayamazsınız. Ancak kitabınızı güzel bir şekilde insanlara anlatarak ve yaşamınızla-uygulamalarınıza örnek olarak anlatıp insanların kalplerini İslam'a ısındırabilirsiniz. Dolayısıyla kan dökmek marifet değil, tamamen ALLAH'a muhalefet etmek, karşı çıkmaktır...Asırlarca bize İslam'ı kan dökerek, ülke işgal ederek yaymakla övünüp bizi de övündürdüler ve bunun İslam olduğu yutturuldu oysa ALLAH onların söylediklerinin tam aksi apayrı bir dinden bahsediyor.Herkes ancak kendi özgür iradesiyle doğruyu seçer veya seçmez. Bu bizi ilgilendirmez. Bizim görevimiz sadece doğruyu söylemek, gerisi herkesin kendine kalmıştır.

Aslında herşey zihinlerimizdeki 'günah' ve 'suç' ayrımını doğru yapmakta yatıyor...Kuran suç ile günah arasındaki ince çizgiyi net ayrımlarla ortaya dökmüştür. Bir günah kişinin kendisini ilgilendiriyorsa bu günahtır ve ALLAH ile kişi arasındadır. yani o günahı işleyen kişinin özgür iradesiyle ilgilidir, insanlar ceza veremez, ancak ALLAH cezasını verebilir. İnsanlar VEREMEZ. O kişi hesabını ancak ALLAH'a verir, kendini ALLAH sanan insanlara değil..Bu söylediğime Müslümanken din değiştirme eylemi, yani Din'den dönen anlamına gelen 'mürted' olmak, İslam'ı din olarak kabul etmemek, İslam'ı din olarak kabul edip de Namaz kılmamak, Müslüman olduğunu söyleyip de oruç tutmamak gibi şeyler dahildir. Yani dinden çıkanı ya da Namaz kılmayanı öldürün diyen ülkedeki yobazların söylemlerini örnek verebiliriz. Kuran'a göre namaz kılmamak, oruç tutmamak gibi şeyler günah kategorisindedir ve ALLAH'la kişi arasındadır. Yani kişinin sadece kendisini ilgilendirdiği için yalnızca günahtır, hesabını ALLAH'a verir. İnsanlara değil...Ama ne zamanki kişinin kendi dışında birine, masum başka bir bireye yani toplumun herhangi bir ferdine herhangi bir zarar verilir, işte o zaman bu eylem otomatikman suç kategorisine girer ve daha ALLAH'a ulaşmadan önce insanların bu tür eylemlere ceza vermesi gerekir..Cinayet, tecavüz, terör, hırsızlık, yaralama, gasp, çocuk istismarı, zina, dolandırıcılık vb gibi...Hoca diye geçinen, hiç bir değer üretmeyen, topluma katkısı sıfır olan ve tek gelir kaynağı insanlara dini hurafeler ve uydurma hikayelerle manipüle ederek yanlış anlatıp, insanlara ALLAH'ın yanında kendine de kulluk ettirilmesini sağlamak ve paralarını sömürerek kanlarını emmek olan bir takım sarıklı cübbeli şalvarlı yobaz putperestler; bu ayrımı yapamadıkları için ALLAH'ın kitabına tamamen aykırı şekilde Namaz kılmayan ama kendini Müslüman diye tanımlayan birini öldürmeye izin vererek, veya Dinden çıkıp farklı bir din seçen ya da ateizmi benimseyen insanları öldürmeye onay ve daha da ötesi teşvik ederek ALLAH'ın verdiği özgür iradeyi kullarından esirgemeye çalışıyorlar. yani ALLAH'cılık oynuyorlar. Halbuki bu yaptıkları eylemin aslında kendisi hem günah, hem suç, hem de kendini ALLAH yerine koymak yani 'şirk' dediğimiz eylem. ALLAH bu tür şeyler için bu dünyada insanlara bir yetki vermiş ya da bir ceza belirlemiş değildir. Dinden çıkanlar için de 'o hal üzere ölürse cezasının kendisi tarafından verileceğini söyler. İnsanlara bu konuda bir yetki vermez. Yukarda aktardığım tüm bu bilgiler bağlamında düşündüğümüzde; aynı yobazlar ''6 yasında kız evlenebilir'' şeklinde uyduruk bir fetva verdiğinde, bu adamı sürekli dinleyen ve bu uyduruk fetvayı ALLAH verdi sanan cahiller bu fikirleri hayata aktarmaya başlarlar. Yani 'pedofili' Din kisvesi altında topluma yayılır ve 2 taraflı olumsuzluk baş gösterir. Hem dinin bunu gerçekten emrettigini sanan zeki diger insanlar dinlerinden soğur, hem de sapıkların eline pedofiliyi meşrulaştıracak argüman verilmiş olur. Yani tam bir şeytani eylem. Dolayısıyla asıl yobazların bu söylemleri başlı başına ve kesinlikle suçtur ve sadece günah kategorisinde asla degerlendirilemez. Ceezaları da yalnızca Allah'a bırakılamaz. Kesinlikle suçtur. Ve bedelini mutlaka bu dünyada ödemelidirler, yani cezası mutlaka once insanlar tarafından verilmelidir.

Bu yobazların yani kendini Müslüman ismi dışında tanımlayan insanların Kuran'a aykırı bir takım diğer eylemleriniş ayetlerden örnekleriyle görmek için bknz:

Kuran ne diyor? Mezhepler ne yapıyor?

Öncelikle en büyük sorunları ALLAH'ın kitabını ''anlayarak'' okumamaları..Yani anladıkları dilden..Bu Arapça da olabilir, Türkçe de, İngilizce de, Fransızca da, Kürtçe de, İtalyanca da, Farsça da, İspanyolca da..Yeter ki anladığınız dilden okuyun..Merak etmeyin ALLAH her dili bilir...Oysa bugün ülkemize baktığımızda Kuran; anlamadıkları bir dilden okunan ve bu yüzden de asla anlaşılmayan, hafızın sesi odaklı bir süs kitabı olmuş. El üzerinde, bel üzerinde, kitaplıkların en üstünde tutularak, abdestsiz ele alınmayarak saygı gösterildiği sanılır. Ama bu ALLAH'ın mesajına saygısızlığın ta kendisidir. Bin kere okuyup tek bir kelime anlamadıysan ALLAH sana bu mesajı neden yolladı ki? ALLAH Kuran'ı oku, anla ve hayatını ona göre yönlendir diye yolladı...Ama ne yazık ki mezhepçi gelenek sayfaları ve kabı putlaştırarak, insanları Kuran'ın anlamından olabildiğinde uzaklaştırmış ve hala da uzaklaştırıyor...E insanlar kendi iman ettiklerini iddia ettikleri kitabı okumayınca ne oluyor? Hoop hocalar, şeyhler, gavslar, evliyalar bilmemneler ALLAH yerine geçiyor ve uydurmalar, hurafeler ALLAH'ın mesajının yerini alıyor. Oysa Bakın Muhammed Peygamber'in gelecekte ALLAH'a tek şikayeti ne olacak:

KURAN 25/30 (Furkan 30): ''Ve elçi dedi ki: "Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar." ''

Diğerleri;

1- ALLAH; dinde zorlama olmadığından, İslam'dan çıkan birine bizim dokunamayacağımızdan, ancak o hal üzere ölürse cezasını kendinin vereceğinden bahsediyor. (bknz: Bakara 217, Bakara 256, Gaşiye 21-22, Maide 32) Mezheplerse; hayır ALLAH yanlış biliyor mürted(dinden çıkan) öldürülür, biz onu öldürürüz diyorlar.

2- ALLAH; kendinden başkasına kulluk edilemeyeceğinden ve kendinden başkasından dua anlamında asla yardım dilenemeyeceğinden bahsediyor (bknz: Fatiha 5) Sünni & Şii & Alevi bütün Mezhepler/yollarsa ölü peygamberlerden, sözde din adamlarından, gavslarından, şeyhlerinden, ölü evliyalarından, türbelerden, yetiş ya Muhammed , yetiş ya Ali yetiş ya Abdülkadir Geylani, yetiş ya Hüseyin vs diye diye ALLAH'a ortak koştuklarak yardım istiyorlar.

3- ALLAH; bize Müslümanlar (ALLAH'a teslim olanlar) ismini uygun gördünden, Dinimizi bölüp, grup grup hizip hizip olamayacağımızdan, olursak Peygamberimiz ile bağımız kalmayacağından bahsediyor. (bknz: Hacc 78, Fussilet 33, Enam 159, Rum 32) Mezheplerse adı üstünde; mezhep mezhep, grup grup, hizip hizip olup, yok biz o ismi tam beğenmedik veya biraz eksik bulduk, onun yanına Sünni Şii Alevi Vahabi Selefi diye eklemeler yaparak, Dini birsürü parcaya böleriz diyorlar.

4- ALLAH; kendisinin haklı gördüğü sebepler dışında asla cana kıymayacağımızdan ve kıyarsak tüm insanlığı öldürmüş gibi olacağımızdan bahsediyor (bknz: İsra 33, Maide 32)...Mezheplerse; beşikteki kardeşi, kundaktaki evladı katletmek üzre fetva veriyor. Osmanlı katletmedi mi kundakdaki taht adayı bebekleri? gerekcesi de fitneymiş. sanki ALLAH böyle bir şeye izin vermiş gibi savaş halinden bahseden bir ayetin bir kısmını cımbızlayıp yahudiler gibi ayetin anlamını çarpıtıyorlar (Çarpıtılan ayet için bknz: Bakara 191)...ALLAH'ın haklı gordugu sebepler; size saldıranları ancak sıcak savaş sırasında, bozgunculuk yapanları veya 3. bir sebep o da birini haksız yere öldürmüşse kısasa kısastır. bunun dısındaki tum sebepler gecersizdir. Beşikteki bebek bozgunculuk mu çıkarmıştı? Mezhepler ALLAH'tan da cok biliyor demekki ki kundaktaki bebekleri öldürmeye fetva veriyorlar..

5- KURAN ırkçılığa tamamen karşı durmuş, köleliği bitirmeye çalışmış, savaş yoluyla elde edilen köleliği kaldırmış ve her fırsatta kölelerin özgürlüklerine kavuşturulması için, para yardımı yapılması, hayata adapte olabilmeleri için evlendirilmelerine yardım edilmesi için sürekli emir ve öğüt yağmuruna tutmuştur..Oysa mezhepler ve tarikatlar kendi müritlerini köle gibi görürler ve kendileri de kapitalist sistemin köleleri olurlar..(KURAN 90:11/13, 2:177, 9:60, 16:71, 4:92, 5:89, 58:3)

KURAN 49/13 (Hucurat 13):‘’Ey insanlar! Şüphe yok ki, sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi ırklara ve boylara ayırdık. ALLAH yanında sizin en değerliniz en erdemli olanınızdır. ALLAH Bilendir, Haberdardır.’’''

Görüldüğü gibi bu yukardaki ayet dünyanın yeni yeni anladığı ırkçılığın ne kadar kötü birşey olduğunu ve ırkların boyların önemsizliğini, önemli olanın erdemli olmak olduğunu 1400 yıl öncesinden, ırkçılığın ve kavimciliğin kol gezdiği bir çağdan, indiği çağın çok ilersinde bir şekilde yapıyor...Ve aşağıdaki ayet ise Amerika'da 1862'de Avrupa ve birleşmiş milletlerde ise 1950'de yasaklanan kölecilikle 1400 yıl öncesinden nasıl savaşıyor:

KURAN 90/10-16: ''Ve ona (iyilik ve kötülüğün) açık seçik iki yolunu da göstermedik mi? Ama o, sarp yokuşu aşmaya girişemedi. Sarp yokuşun ne olduğunu bilir misin? O, Köleleri özgürlüklerine kavuşturmaktır (bir kimseyi esaretten kurtarmak), yahut da açlık ve perişanlık gününde doyurmaktır o; yakın olan bir yetimi, yahut düşkün bir yoksulu...''

6- En onemlilerinden biri de ALLAH; bize savaş açmayanlara, saldırmayanlara; durup dururken bizim asla savaş açamayacağımızdan, saldırgan tarafın asla biz olamayacağımızdan ve ancak onlar saldırırlarsa savunma savası yapabileceğimizden bahsediyor (bknz: Bakara 190, Mümtehine 8-9, Tevbe 13). Ama Mezhepler; önüne gelene 'dini yayma veya ganimet elde etme' bahaneleriyle savas açmaya onay veriyor, ve hatta teşvik ediyor. Yani çelişkiye bak! ALLAH'ın bu emrini çiğnemeyi ALLAH'ın dinini yaymak icin yaptıklarını iddia ediyorlar. Bunu da Cihad kavramının anlamını tahrif ederek yapıyorlar. Oysa hiçbir din dünyadaki hiçkimseye silah zoruyla kabul ettirilemez, bu insan yaratılışına aykırı! ancak güzel bir dille ve mantıki ve kalbi delillerle anlatarak dini yayabilirsiniz. (bknz: Kaf 45, Gaşiye 21-22, Bakara 256) Bu mu ALLAH'ın hükmüne göre ülke yonetmek? İslam bu mu? Mezheplerinki asla İslam değil. Putprestlik dinidir. Sadece lafta İslam. ALLAH'ın ne dedigi zerre umurlarında değil. ''Büyük gördükleri adamlar'' ya da ''Ataları'' ne demiş ona bakıyorlar. Söylenenleri Kuran'a kıyaslamıyorlar. Kanıt sundugum ayetleri inceleyin kendiniz gorun. Cihad’ın manasını da saptırmış eski alimler, cihad demek ALLAH’ın dinini yaymak icin her türlü çabayı sarfetmek demektir. Bu barış zamanında sözle, kalemle, enerji, vakit ve mal harcamakla olur, size savaş açarlarsa da yani savaş zamanı da canla ve malla savaşmakla olur. Çünkü ALLAH’ın dini İslam’dır. Ve İslam'ın kelime anlamı Barış, Selamet ve Teslimiyet demektir. Bu köklerden gelir. Siz anlamı barış olan bir dini savaşla yayamazsınız. Ancak güzel bir dille anlatarak, önce kendiniz barısçı ve erdemli bir yaşam sürerek ve hayatınızla örnek olarak yayabilirsiniz. Ancak size önce onlar 'saldırırlarsa' veya kendi ülkelerindeki ALLAH'tan yardım dileyen masumlara eziyet ederlerse (bknz: Nisa 75) işte o zaman savaş zorunlu olur ve savaş cihadı başlar. Ama onun dısında asla savasamazsınız. Osmanlı savaşları incelenmelidir. Eğer gercekten bu sekilde saldırıya karşı saldırı yapmışlarsa veya gittikleri ülkelere orda ALLAH'tan yardım dilenen ve işkence gören mazlumları kurtarmak icin gitmislerse bu savaşlar okey, sorun yok ama ganimet gasp etmek, toprak kazanmak, sarayına zenginlik katmak ve sözde Dini yaymak adına çıkarılan savaşları varsa asla ALLAH'ın kitabından onay alamazlar.

En çok kullandıkları metot da içlerindeki saldırganı, savaşçıyı ve pisliği ortaya çıkarmak için Kuran ayetlerini 'cımbızlamak' yani parçacı yaklaşıp işinize gelen kısmını alıp bahsedilen konuyu manipüle etmek..ALLAH böyle cımbızcılık yapıp ayetlerin anlamlarını kendi kafalarına göre kaydırmaya çalışanları ‘Yahudileşenler’ olarak değerlendiriyor. Bknz:

KURAN 4/46: ‘’Yahudileşenlerden kimileri sözleri bağlamlarından kopararak çırpıtırlar; "İşittik ve sarıldık/reddettik", "dinle dinlenilmeyesi" ve "ra'ina" derler, dillerini eğip bükerek ve dine hakaret kastıyla. Eğer onlar "işittik ve itaat ettik", "dinle" ve "unzurna" deselerdi, bu kendileri için daha yararlı ve daha dürüstçe bir davranış olurdu. Ne ki, hakikati inkar ettikleri için Allah onları rahmetinden dışladı; gerçekten de onlar, çok azı müstesna, inanmıyorlar.’’

KURAN 5/13: ‘’Sözlerini bozdukları için onları lanetledik, kalplerini katılaştırdık. Sözlerin anlamını bağlamından kaydırırlar. Uyarıldıkları şeylerin bir kısmını unuttular. Onların çoğundan sürekli ihanet göreceksin. Onları affet ve aldırma. ALLAH güzel davrananları sever.’’

Ya da uyduruk hadislere, hurafe ve rivayetlere göre Kuran ayetlerini yorumlamak...Kuran'da savaştan bahseden tüm ayetlerin önündeki ve arkasındaki ayetlere iyice bir bakın, hepsi ama hepsi ancak bir saldırı sonucunda yapacağınız savunmadan bahseder. Kuran'da saldırı savaşı yoktur, dini zorla dikte etmek yoktur, ALLAH'ın zorla kabul ettirilmesi yoktur...

Daha bunun gibi nice örnekler var. Kısaca bu sahtekarların yalanlarına inanmayın. İslam barış dinidir. bunlar ise size sapıklık ve savaşı İslam diye anlatıyor. bu yüzden kaç kişi Din'den soğuyor ne yazık ki.. tavsiyem bu sarıklı cübbeli cahillerin laflarına göre değil ALLAH'ın kitabına göre İslam'ı ölçüp tartmanızdır. Namaz kılmamak ise elbette günahtır. ama bu günah kapsamındadır. ALLAH kendi kitabında 'günah' ve 'suç' kavramlarını apaçık şekilde ayırmıştır. Olumsuz bir eylem kişinin sadece kendisini ilgilendiriyorsa bu günahtır ve ALLAH ile kul arasındadır. Mesela namaz kılmamak, oruc tutmamak ya da dinden çıkıp başka bir dine mensup olmak ya da ateist olmak vb gibi…Bunların cezasını ancak ALLAH verir. İnsanlar asla karışamaz. Çünkü dinde zorlama yoktur…Ama ne zamanki günah eylemi diğer insanlara zarar vermeye başlayıp suç kapsamına da girerse ancak o zaman insanlar ceza verebilirler ve vermelidirler de. Cunku toplum diye bişey kalmaz o zaman. Mesela cana kıymak, hırsızlık, tecavüz, gasp, dolandırıcılık, terör, zina vb…

Yani anlatageldiğim olay şundan ibarettir arkadaşlar:

KURAN 4/49 (Nisa 49): Kendilerini temize çıkaranlara ne dersin! Hayır, Allah dilediğini temize çıkarır ve hiç kimse kıl payı kadar haksızlık görmez.

Blogumu ALLAH'ın kitabının en sevdiğim bölümlerinden biriyle bitirmek isterim:

KURAN 90/4-18 (Beled 4/18): ''Andolsun, biz insanı bir zorluk içinde yarattık. O kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor? (Övünerek) 'Çok para harcadım,' diyor. Kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor? Biz ona iki göz vermedik mi? Bir dil ve iki dudak? Ve ona (iyilik ve kötülüğün) açık seçik iki yolunu da göstermedik mi? Ama o, sarp yokuşu aşmaya girişemedi. Sarp yokuşun ne olduğunu bilir misin? O, bir kimseyi esaretten kurtarmak, yahut da açlık ve perişanlık gününde doyurmaktır o; yakın olan bir yetimi, yahut düşkün bir yoksulu...Sonra (bütün bunları yaparken) iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine merhameti tavsiye edenlerden olmaktır. İşte böyleleri dürüstlüğe ve erdemliliğe erişmiş olanlardır''

Sonuç olarak geçmişte El Kaide'yle, bugün de Işid'le yarın da kim bilir hangi karın ağrısıyla batı ve onların kukla olarak kullandıkları İslam maskesi altındaki yobaz putperestler İslam'ı vurmaya çalışacaklar. Her açıdan insanların gözünden düşürmeye çalışacaklar..Kendi insanlarına ve Müslüman ülkelerdeki zeki ve modern tandanslı insanlara Müslümanlığı; olduğunun tam tersi olarak yani bir savaş dini gibi göstermeye çalışıp terörle aslınd İslam'ı vurmaya çalışıyorlar. Siz o ne demiş bu ne demiş, kalabalıklar, kelle sayıları ne yapmış bunlara hiç bakmayın. ALLAH ne demiş ona bakın. Çünkü kim ne derse desin Gerçek Rabbiniz'den gelendir...:

David Cameron: Islam is a religion of peace

KURAN 3/60 (Ali İmran 60): ‘’Gerçek, Rabbinden gelendir. Öyle ise şüphecilerden olma.’’

Son söz...İslam Barıştır! Barışı bozan dinden çıkmıştır!

KURAN 2/208 (Bakara 208): ‘’Ey iman edenler! Hepiniz birden barışa giriniz! Sakın şeytanın peşinden gitmeyiniz. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.’’

Ve bu barış, eşitlik, adalet ve özgürlük duyguları insanın doğasına; genlerine doğuştan kazınmıştır. Dünyanın tüm oyun ve aldatmalarına, şiddet ve cinayetlerine, pisliğine ve sahte parlaklığına rağmen Kuran size işte bu özü (dna'larınızda gizli olan içsel ve dışal barışınızı hatırlatır.):

KURAN 30/30 (Rum 30): ''Böylece sen, bâtıl olan her şeyden arınmış olarak, yüzünü kararlı bir şekilde Allah'ın, insanları üzerinde yarattığı doğa/fıtrat kanununa/ dine çevir! Allah'ın, insanın doğasına yerleştirdiği fıtrata uygun davran ki, Allah'ın yaratmasında bir değişime meydan verilmesin. Bu, gerçek dinin amacıdır; fakat insanların çoğu bilmez.''

Çünkü karanlıklar çok...Aydınlık ise tek....:

KURAN 2/257: ''Allah, iman edenlerin dostu ve yardımcısıdır; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.''

Ve her ne pahasına olursa olsun, doğruyu söyleyin, gerçekleri söylemekten korkmayın, hakkı savunun, ve en önemlisi herkese karşı adil olabilin!..Ve bunu karşınızdakinin kimliği ne olursa olsun yapabilin. Hak neyse her zaman onu söyleyin:

KURAN 4/135 (Nisa 135): ‘’Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutunuz; kendiniz, anne babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa, Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Haklarında şahitlik ettikleriniz zengin olsunlar, fakir olsunlar, Allah onlara sizden daha yakındır. İğreti arzularınıza uyup adaletten sapmayınız. Eğer şahitlik ederken dilinizi eğip bükerseniz ya da doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allah yaptıklarınızı bilir.’’

Hatta ona kininiz dahi olsa, düşmanınız dahi olsa adil olun:

KURAN 5/8 (Maide 8) "Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır."

KURAN 11/112 (Hud 112): ''Şu halde emrolunduğun gibi dosdoğru ol! seninle beraber yönelmiş olanlarla birlikte... Aşma ve azgınlaşma. O, sizin yaptıklarınızı Görendir.''

Selamlar

Caner Taslaman - Kuran'daki bilimsel mucizeler zorlama izahlar mı ve Din'de zorlama var mı?

Siz istediğiniz kadar Barış dinini terörle vurmaya çalışın. ALLAH ışığını mutlak tamamlayacaktır.

KURAN 61/8 (Saff 8): ''ALLAH'ın ışığını ağızlarıyla söndürmek isterler. İnkarcılar hoşlanmasa da ALLAH ışığını tamamlayacaktır.''

15 Haziran 2016 Çarşamba

Tabiatla ve Kendi Doğanızla Uyumlu Yaşayın...

Herkese selamlar..

Sosyal medyada 'eşcinsel gruplar' ve 'çocuk tecavüzcüleri' kavramları karşılaştırmalarına çok rastlıyorum..O yüzden şu konuda 2 kelam da ben edeyim dedim..İnternette sürekli ruh gibi dolaşıp duran ve zaman zaman bir takım olaylarla patlak verip hortlayan, çok fazla kişinin yaptığı zavallıca bir karşılaştırmadan ibaret bu..Ne zaman eşcinselliğin övüldüğünü gören biri bunun yanlış olduğunu söylese; yani insanın kendi doğasına, tüm ekolojik sisteme, türümüzün devamlılığı aşamasına ve evrim sürecinin düzgün ilerleyebilmesine, dolayısıyla da insanın doğayla uyumlu düzgün bir yaşam sürebilmesine aykırı olduğunu söylese; hemen ''O zaman tevavüzcülere neden ses çıkarılmıyor bla bla'' şeklindeki argüman karşı tez olarak ortaya konulup bir yanlışın üzeri diğer bir yanlışla kapatılmaya çalışılarak konu manipüle edilmeye gayret ediliyor...Paylaşımlarımı takip edenler bilirler, çocuk tecavüzcülerini ve dahi ufak yaşta kızlarla evlilik olayına onay veren Din adamı kılıklı aşağılık mezhepçi yobazları ''en sert'' dille eleştirenlerden birisiyimdir..O yüzden bu karşılaştırmalı argüman kesinlikle benimle ilgili değil. Siz bir yanlışın üzerini başka bir yanlışa dikkat çekerek örtemezsiniz..Tüm yanlışlara karşı durmanız gerekir. Dürüstlük bunu gerektirir...Şimdi buna istinaden size birşey size sormak isterim. Gerçekten aklını çalıştırabilenler, vicdanı olanlar, erdemli ve kendi kendine dürüst davranabilenleriniz yanıtlasın. Manipüle etmek için değil cevaplamak için cevap versinler...

Kritik soru: ''Aşağılık bir çocuk tecavüzcüsüyle, eşcinsel bir adamın ya da kadının farkı nedir?''

Bana sorarsanız sıfır. 2'si de insanın kendi doğasına ihanettir. Hatta birbirlerinin devam süreci ve tetikleyicisidirler bile denilebilir..Çünkü düşündüğünüzde kelebek etkisi gibi tüm fizyolojik ve psikolojik sistemi alt üst olan o çocuklar büyüyünce potansiyel olarak o adamlara dönüşecekler muhtemelen. Ve siz aslında o tecavüzcünün o çocuklara tecavüz etme hakkını da savunmuş oluyorsunuz bu söylemlerinizle..Oysa yapılması gereken o çocukların büyüyüp tecavüzcü birer pisliğe dönüşmemesi için onlara 'gerçeği' göstermek. Yani onları tedavi etmek...Bu Din ile olur, psikiyatrik ve psikolojik tedavi ve yardım seanslarıyla olur, hormonal-tıbbi desteklerle olur..Olur da olur..Sanıyorum tıp da bu konuda yeterince ilerlemiştir (haberlerde hergün görüyoruz; bir adamı bir kadına, bir kadını da bir adama çevirebilecek düzeye gelmişse bence bu çarpıklıkları da iyileştirebilir diye düşünüyorum)...Bir çok farklı varyasyonda aynı anda da çalışılabilir..

Zira ALLAH bu tür ilişkileri dünyanın en büyük ahlaksızlığı olarak değerlendiriyor.

Elbette eşcinsel eğilimlerin tek sebebi tecavüzler değil. Bunu sadece bir takım insanların sürekli bu örneği öne çıkararak karşı tez üretmeleri dolayısıyla verdim..Bunun dışında bir çok sebep olabilir..Buna örnek olarak şimdi aranızdan ''aa olur mu bir kısmının ellerinde değil, içgüdüsel bişey yiaavv'' vb de diyenleriniz de olabilir. Ben de onlara derim ki; siz o iğrenç zehirli gazlarınızı dünyaya salmaz, atmosfer tabakasını delmezseniz, GDO'lu, glikoz şuruplu, hormonlu kanserojen ambalajlı yiyecekleri ya da sebze meyveleri, etleri piyasaya sürmezseniz ya da en azından sürülenleri tüketmezseniz, birbirinize nükleer bombalar atmazsanız, kadın-erkek nüfus oranlarını dengede tutmazsanız, insanların legal ilişkiler yaşayabileceği ekonomik ve statüsel eşitlikleri sağlamazsanız, ya da en azından bu eşitlik için gayret gösterip mücadele vermezseniz, sürekli birbirinizle savaşıp durmazsanız, hayvanları ve ağaçları katledip gezegenin oksijenini tüketmezseniz; o zaman çocuklarınız da olumsuz yönde mutasyonlara uğramaz, insanların da hormonal dengeleri bozulmaz, eşcinsellik vakaları da, kanser vakaları da, sakat ve hasta doğumlar da, fiyolojik hatta psikolojik sorunlar da minimum düzeye çekilmiş olur...Böylece doğayla tam bir uyum içinde; ''ALLAH'ın yaratmasına'', yani ''kendi doğanıza'' uygun davranıp, kadınlar ve erkekler olarak yaşayabilirsiniz...Zira insan neslinin devam edebilmesi için de, doğayla uyumlu düzgün bir yaşam sürebilmek için de elzem noktalardan biri budur. Çarpık ve geçici zevkler değil..Kısaca elinizden geldiğince doğal beslenin, ambalajlı ürünlerden uzak durun, pis şehir havasından fırsat buldukça kaçın, ormanlarda temiz hava alın, nükleere karşı radikal olarak sesinizi duyurun, insanları ve doğayı sevin, çöplerinizi sokağa değil çöpe atın, onunla da kalmayın her materyali kendi türüyle ayıklayarak atın, bolca ağaç dikin, kitap okuyun. en çok da ALLAH'ın kitabını...Ve en önemlisi barışçı olun..Birileri size yöneltmedikçe yani doğal düzen ve güvenliği tehdit etmedikçe siz de sakın şiddete meyletmeyin..Ayrıca ister çarpık olsun ister hetero, tüm illegal cinsel ilişkilerin en korkunç yanıysa cinsel yolla bulaşan hastalıklardır sanırım..Bu hastalıkların hafiften ölümcül düzeyde olanlarına kadar bir çok çeşidi var ve ne yazık ki sandığınız gibi prezervatif asla %100 koruyucu değil...Birbirinizin kaderinizi olumsuz yönde ve sonsuza kadar değiştiriyor olmanız da cabası...Kısaca herşeye rağmen kendi doğanıza ihanet etmemeye çalışın arkadaşlar..Yani karşı cinslerinizle ilgilenin.. hemcinslerinizle değil. O da legal olarak. Yani evlilik yoluyla..ALLAH'ın mesajına sımsıkı sarılın...selamlar.

KURAN 30/30 (Rum 30): ''Böylece sen, bâtıl olan her şeyden arınmış olarak, yüzünü kararlı bir şekilde Allah'ın, insanları üzerinde yarattığı doğa/fıtrat kanununa/ dine çevir! Allah'ın, insanın doğasına yerleştirdiği fıtrata uygun davran ki, Allah'ın yaratmasında bir değişime meydan verilmesin. Bu, gerçek dinin amacıdır; fakat insanların çoğu bilmez.''

KURAN 3/103 (Ali İmran 103): ''Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı yapışın ve birbirinizden ayrılmayın! Ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman iken kalplerinizin arasını uzlaştırdı da, O'nun lutfu sayesinde kardeşler oldunuz; ve siz ateşten bir çukurun kenarındaydınız da, sizi oradan kurtardı! İşte bu şekilde Allah size mesajlarını açıklar ki doğruyu bulasınız.''

Kuran 17/32: ''Zinaya yaklaşmayın; çünkü o büyük bir günah ve kötü bir davranıştır''

Kuran 25/68: ''Onlar, ALLAH ile birlikte başka tanrılar çağırmazlar; ALLAH'ın yasakladığı canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler. Bunları işleyen, günahların faturasını öder.''

KURAN 24/3 (Nur 3): ''Zina eden erkek, ancak zina eden ya da Allah'a ortak koşan bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da ancak zina eden ya da Allah'a ortak koşan bir erkek evlenebilir. Bu tür evlilikler mü'minlere yasaklanmıştır.''

KURAN 24/26 (Nur 26): ‘’Kötü kadınlar kötü erkeklerin, kötü erkekler de kötü kadınların dengidir; tıpkı iyi kadınlar iyi erkeklerin, iyi erkekler de iyi kadınların dengi olduğu (gibi): işte onlar, (bu dünyada) iftiracıların dillerine doladıkları şeylerden uzaktır, (ahirette ise) onları sonsuz bir bağış ve tarifsiz güzellikte bir rızık beklemektedir.’’